Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, ortada su şişesi…
Çok keyiflenmek, neşelenip sevinmek manalarına gelen dört köşe olmak deyimini duymayanımız yoktur. Hele de yanında köpüklü bir kahve oldu mu değmeyin keyfimize.
Dört köşe olabilmek için önce köşeyi dönmek gerekiyor. Bunun içinse köşe başını tutanlardan icazet almak olmazsa olmaz. Şöyle gideyim de şuracıkta bir köşede soluklanayım demek bile epey tuzluya patlayabilir, bizden uyarması!
Bakmayın siz şairin(O. Veli) yıllar öncesinden; “Bedava yaşıyoruz, bedava;/Hava bedava, bulut bedava;/Dere tepe bedava;/Yağmur çamur bedava;/Otomobillerin dışı,/Sinemaların kapısı,/Camekânlar bedava;/Peynir ekmek değil ama/Acı su bedava;/Kelle fiyatına hürriyet,/Esirlik bedava;/Bedava yaşıyoruz, bedava.”demesine.
Köşe bucak kaçmamak için köşe kapmaca oynamaya razıysanız köşeye sıkışmayı da göze alıyorsunuz demektir, ne ala! Yalnız bu noktada, köşesine çekilmişlere azami dikkat, hayat kurtarır, unutulmaya.
Köşeye sinmek palyatif bir çözümmüş gibi gözükse de fazla umutlanmayınız zira siz, ne kadar dört gözle bekleyip dört elle sarılsanız ve dahi dört dörtlük mücadele etseniz de dört bir yanınızı çepeçevre saranlar hep dört ayakları üstüne düşeceklerinden size, dört başı mamur bir hayat, rüyalarda buluşuruz repliği eşliğinde uzaktan el sallayarak tuhaf şakalarından birini daha yapmaya hazırlanıyor olabilir! Ama belli mi olur? Neticede umut dünyası! Umut değil mi bizi, bizden koparıp; bizi, bize el eden? Onun adına değil mi bütün merasimler, resitaller, ..?
Biliyorum hep kötümser şeyler yazıyorum. Biliyorum hep kırık dökük umutlardan dem vuruyorum. Biliyorum hep kötüler kazanıyor, iyiler kaybediyor gibi görünüyor. Biliyorum siyah ve beyazdan çok daha fazlası her şey! Biliyorum, sussan gönül razı değil, konuşsan nafile! Biliyorum, görünen köy kılavuz istemez!
Bilmek yetmiyor bazen dediğinizi duyar gibiyim. O da onu diyor ya zahir! Söyleye söyleye bi dilinde tüy bitmediği kalmışmış! Kaç zamandır dilinin ucundaymış da bir türlü dili varmıyormuş! Epeydir diline pelesenk ettiği dilinin altındaki baklayı tam çıkaracağı zaman yani azıcık ağzını açacak gibi olsa hemencecik senin dilin de pabuç kadar oldu da dilini eşekarısı soksun da ve daha neler, neler…
Uzun lafın kısası tilki tilkiliğini anlatıncaya kadar post elden gider mi gitmez mi bilinmez lakin tilkiyi kovalarken kurdu uyandırmak mı daha tehlikeli yoksa tilki uykusuna yatanları mı, alın size yüz puanlık uzman sorusu.
Uzman demişken elini sallasan uzmana rast gelinen başka bir memleket daha var mıdır şu samanyolu galaksisinde, bilemedim doğrusu!
Bütün bunlar niye mi hep bizi buluyor? Sahi, bütün bunlar niye hep bizi buluyor? Niye?
Sakın, köşeyi dönüp dört köşe olmakla bir ilgisi olmasın!
Makale Yazısı-
Dört Köşe
Yazar Erol Konal - Mesaj Gönder --- Okunma
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.