Atatürk'e 'Diktatör' diyen ve Kuruluş Yıllarındaki Cumhuriyet Yönetimini, 'Demokratik' bulmayanlar, acaba o günlerin ülke ve dünya gerçeklerinin ne kadar farkındadırlar?
Cumhuriyetimizin bir millî kalkınma seferberliği içinde bulunduğu kuruluş yıllarında, Batılı ülkelerde, sınıf esasına dayalı bir siyasî mücadele yaşanmaktaydı. İtalya'da Faşizm iktidara gelmişti, Almanya'da da Nazizm'in ayak sesleri duyulmaktaydı. Kuzey komşumuz Rusya'da, bir proleter ihtilâli olmuş ve Komünist bir sistem kurulmuştu. Dünyadaki tüm gelişmeleri çok iyi değerlendiren Atatürk, Serbest Piyasa Düzeni ile, Milletlerarası Sermayenin hâkimiyetini gerçekleştiren Kapitalizme; Sınıf tahakkümünü esas alan Sosyalizme; Piyasa Ekonomisini esas alan, 'Kapitalist ekonominin makyajlı hâli olan' Sosyal Demokrasiye; sermayenin diktası olan Faşizme ve Nazizm'e itibar etmemiş; dünyada başka bir örneği bulunmayan, kendi Millî Sentezimiz olan; bizi, Batı'nın her türlü tesirinden kurtaracak, Üreten Güçlü bir Millî Ekonomiye ve Tam Bağımsız güçlü bir Millî Devlete ulaştıracak olan, Plânlı Karma Ekonomi Modelini uygulamıştır. Ne yazık ki, Sağ ya da Sol, Batı ideolojilerini papağan gibi ezberleyenler ve sözde İslâmcılar bu Millî Sentezin önemini dün de, bugün de bir türlü kavrayamamışlardır.
Bu ay, 106 yaşında kaybettiğimiz, eski bakanlardan, değerli maliyeci, değerli Cumhuriyet aydını Cahit Kayra, bugün 'Diktatörlük' olarak aşağılanan Devletçilik yıllarını, “ALTIN YILLAR” ismiyle kitaplaştırmıştır!
'Babalar gibi satarım' anlayışı ile bir özelleştirme çılgınlığının yaşandığı 1980 sonrası döneme, 'GAFLET YILLARI' dersek yanlış mı olur?
Zaferden sonra, Anglo-Sakson tipi az partili, çatışmasız, sakin bir demokrasi döneminin başlaması hayâli içinde olan Halide Edip Adıvar'a, Falih Rıfkı Atay şu demokrasi dersini verecektir: “Demokrasi yerden bitmez, gökten yağmaz, şapkadan çıkmaz. Özlediğiniz demokrasinin yerleşmesi, işlemesi için, bizde bulunmayan bazı önemli şartlar gerek. Bu şartları gerçekleştirmeden yaptığımız demokrasi denemeleri özentiden ileri gitmedi; fiyasko ile sonuçlandı. İngiltere'de, Fransa'da kaç yüzyılda gerçekleşti biliyor musunuz” (Turgut Özakman, “Cumhuriyet”, s. 30)?
Falih Rıfkı Atay haklıydı; ülkeye hürriyet ve demokrasi getirmek iddiası ile iktidar olan İttihat ve Terakki Partisi, ülkeyi Abdülhamid dönemini aratacak kadar koyu bir istibdat idaresi ile yönetmiş ve ittihatçıların tecrübesiz ellerinde koca İmparatorluk tarihe intikal etmişti!
HALİDE EDİP'TEN DERS ALINMALI!
Anglo Sakson tipi bir siyasî sistem özlemi içindeki Halide Edip'in, bencilliği ve kendini beğenmişliği, zaferden sonra, Mustafa Kemal Paşa'yla aralarının açılmasına sebep olur ve Halide Edip, eşi Adnan Adıvar'la birlikte yurt dışına gider. Haldun Taner'in tespitleriyle, Halide Edip, hayatı boyunca akımdan akıma kaymıştır. Değişmez tutumu, özellikle İngiltere ve Amerika hayranlığıdır. Yurt dışında iken yazdığı anılarında, kendini dinlemediği için Mustafa Kemal'e yakışıksız ve haksız eleştiriler yönelterek kendi kişiliğini yaralamıştır. Anılarını Türkçeye çevirirken, bu iddialarından utanarak hiçbirine yer vermemiştir (Turgut Özakman, “Cumhuriyet”, s. 352).
Atatürk'e 1926 yılında, İzmir'de bir suikast teşebbüsünde bulunulması hadisesinden sonra yurt dışına giden ve Atatürk'ün ölümünden sonra, 1939'da Türkiye'ye dönen Halide Edip Adıvar'la ilgili olarak, gazeteci Mustafa Ekmekçi, Yıldız Sertel'den şu çok değerli bilgiyi paylaşmış: “Halide Hanım'la Adnan Bey (Adıvar) de geri döndüler. Bir gün, annemle beraber Halide Hanım'ı Cağaloğlu'ndaki evinde ziyarete gittik. Hiç unutmam, kapıyı Halide Hanım açtı ve ilk söylediği söz şu oldu: 'Sabiha! Mustafa Kemal haklıymış!...' Annemle ikimiz donakalmıştık” (Mustafa Ekmekçi, Cumhuriyet Gazetesi, 30. 10. 1994)!
Mustafa Kemal Paşa'yı demokrat bulmadığı için, ülkeyi terk ederek, yıllarca yurt dışında yaşayan Halide Edip Adıvar, pişmanlığını işte böyle ifade etmiş!
Halide Edip, 1950 seçimlerinde Demokrat Parti listesinden Meclis'e girer. Demokratlar, Halide Edip'i anlayamazlar; onun yaptığı eleştirileri kulislerde, geçmişteki Amerikan Mandası yandaşlığına izafeten, “Ne olacak? Mandacı karı” diye küçümserler. Halide Edip ise, Demokratlar için yakınlarına şunları söyler: “Ben o zaman öyle düşünmüştüm, bunlar ne yapıyorlar? Türkiye'yi Amerika'nın kucağına atıyorlar!”
Halide Edip kısa bir süre sonra milletvekilliğinden ayrılacaktır!
“Ama Efendim, Atatürk'ün yönetimi Tek Parti yönetimiydi. Bu demokrasi değildi. Demokratik bir devlet olmak için Çok Parti olması gerekiyor!” diyenlere soru?
Bunun böyle olduğunu kimler söylüyor? Batı'nın ünlü ideologları, aydınları ve siyasetçileri! Peki, bunlar gerçekten, yüce insanlık idealleri peşinde koşan insanlar mı, yoksa, “Üst Akıl Dünyayı Dizayn Ediyor” başlığı altında yazdığımız on bir yazıda açıklamaya çalıştığımız gibi, 'Dünya Hükümeti' ve 'Dünya Hâkimiyeti' peşindeki odakların kuklaları mı? Bu odakların kontrolündeki Haydut Devletlerin Afganistan'ı, Irak'ı, Libya'yı ve Suriye'yi, 'Demokratikleştirmek' adına yaptıkları katliamlar ve kurdukları acımasız sömürü düzeni nasıl görülemez?
Cumhuriyeti kuranlar inanınız, Batı tipi bir demokrasinin gerçekleri hakkında, günümüzün siyasetçilerinden ve aydınlarından çok daha şuurluydular. Falih Rıfkı'nın şu tespitlerine bakar mısınız: “Kısa ve uzun vadeli hiçbir ödünç alma imkânı yoktu. Her şey yapılacak ve 1911'den 1922 sonuna kadar dört harp geçiren, yanan, yıkılan, milyonlarca evlâdını kaybeden, üstelik bütün gelir kaynakları sıfıra inen, vatan yoksullarının parası ile yapılacaktı. Bilmiyorduk! Bir bilen ve öğreten de yoktu. Mekteplerde okudukları veya okuttukları on dokuzuncu asır iktisat teorileri ile yeni devlete nasihat verenleri dinlesek, kollarımızı kavuşturup bir asır beklemeli idik. 'Devlet demiryolu yapamaz. Kitapta yeri yok' sesleri geliyordu. Demiryolunu imtiyazlı yabancı şirketler yapmalı idi” (“Çankaya”, s. 451, 544).
Falih Rıfkı, Devletçiliğin yeni Türkiye'de MİLLİYETÇİLİK demek olduğunu, amaçlarının da, “Bu geri Asya memleketini, ileri Avrupa memleketi hâline getirecek her şeyi, her şeyi temelinden kurmak olduğunu” belirtir. Meclis kürsüsünde bir de “üç beyaz” parolası revaç bulmuştur: “Ekmeğimizi kendi unumuzdan yoğurmak, şekerimizi kendi pancarımızdan almak, bezimizi kendi pamuğumuzdan dokumak! Ah bunda bir muvaffak olunsaydı! 1923 kafası ve iradesi imkânsızlığa meydan okumuştur. Doğru, eğri, eksik, tamam; fakat 'Türk'ün yapamayacağı' sabit fikrini yenmiştir” (“Çankaya”, s. 453).
Doğan Avcıoğlu'nun belirttiğine göre, Falih Rıfkı Atay, 1933'de yayımlanan “Eski Saat” kitabında, 'Milleti yetiştirecek Kuvayı Milliye yöntemleri ne olabilir?' sorusuna şu cevabı verecektir: “Halkçı ve devletçiyim. Tek particiyim. Hoca ve mürteciler, Tanzimat ve Bâbıâli, Galata! Hep birlikte liberalizm ve demokrasi kazanını kaldırdılar. Ekonomide liberalizm, Türkiye'nin kapılarını tekrar yabancı finans ve ticaretine açmak demektir. Türkiye'de rekabet serbestliği demek, Türk bireyini yenmek demektir. Türkiye'de jandarma devlet, tahsildar devlet, tüketici devlet kalktı. Onun yerine baba devlet, yol gösterici devlet, kardeş devlet, üretici devlet geldi. Demokrasi Ankara'ya Bâbıâli'yi, Liberalizm Galata'yı getirir” (Avcıoğlu, “Millî Kurtuluş Tarihi”, s. 1381)!
Ne yazık ki, Çok Partili Sistemin kaçınılmaz bir sonucu olarak, Kemalizm'in Lâik, Plânlı Karma Ekonomici, Milliyetçi ve Halkçı anlayışından sapmalar sebebiyle, bugün bu ikisi de gerçekleşmiştir. ./…
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.