Televizyonlarda hep, II. Dünya Harbi sonrasındaki, Sovyetlerin Boğazlarla ilgili talepleri, 'Sovyet Tehditleri' olarak anlatılır. Ancak, Amerika'nın da boğazlarla ilgili talepleri vardır. Fakat bu talepler kamuoyundan saklanır! Prof. Niyazi Berkes'in belirttiğine göre, “Truman'ın gönlünde yatan özleyiş, Boğazları askerden tecrit etmek ya da uluslararası bölge yapmaktı. Amerika'nın böyle bir tezi olduğu Türk halkına hiç duyurulmamıştır” (“Unutulan Yıllar”, s. 341)!
FUAT KÖPRÜLÜ BİLE RUS TEHLİKESİNE İNANMIYORDU!
Yine Berkes'e göre, Demokrat Parti'nin kurucularından Prof. Fuat Köprülü bile, Rus tehlikesine inanmamaktaydı. Fakat İsmet Paşa, 1939'dan beri takip ettiği Rus karşıtı politika sebebiyle, tedirginlik ve kendisine karşı bir düzen kurulduğu saplantısı içindeydi!
Faik Ahmet Barutçu'nun yazdığına göre, “ Cumhurbaşkanı İnönü, bir yemekte, Tevfik Rüştü Aras'ı 'Ruslara satılmış bir kişi' olarak değerlendirir; Celâl Bayar'ın da, iktidar hırsı yüzünden ona kapıldığını söyler (“Unutulan Yıllar”, s. 322)!
Prof. Niyazi Berkes'in belirttiğine göre, Fuat Köprülü, 1946 yılı Ağustos ayında, bir Amerikan gazetesine verdiği demeçte, Sovyet Tehdidi konusunda, ' Türkiye için bir tehlike olmadığını, hükümetin iktidarda kalmak için bunu yaydığını' söyler ve bunun üzerine büyük bir tepkiyle karşı karşıya kalır (Berkes, “Unutulan Yıllar”, s. 318).
Fuat Köprülü haklıdır çünkü, yine Berkes'in belirttiğine göre, 1945 yılı Temmuz ayında, Potsdam Konferansı sırasında, İngiltere'de yapılan seçimlerde, Çorçil gibi, ününün doruğunda olan bir politikacı seçimleri kaybetmiş, Başbakanlığa İşçi Partili Attle gelmişti.
ALMANYA VE İNGİLTERE BOĞAZLARI SOVYETLERE TEKLİF EDİYOR!
Prof. Yalçın Küçük, Boğazlar konusunda şu değerli bilgiyi veriyor: “İkinci Büyük Savaşın savaşan Batılı iki tarafı da (Almanya ve İngiltere), sürekli olarak, Sovyetler Birliği'ne, Türkiye'den Boğazlar'da üs istemesini önerdiler. Sovyetler Birliği'nin Türkiye ile güvenli bir dostluğa verdiği önem burada ortaya çıktı. Kesinlikle bu önerilere kanmadı ve ciddiye almadı. Hitler'in bıraktığı yerden (Hitler, Ribbentrop vasıtasıyla Stalin'e, Almanya'nın Boğazlar'la ilgilenmediğini söyleme emrini vermişti) bir süre sonra, Batı'nın savaşan diğer tarafı olan İngiltere bunu tekrar gündeme getirdi. Prof. Edward Weisband, İnönü'nün dış politikasını anlatırken, şunları yazıyor: 'Tahran'da (Tahran Konferansı, 23 Kasım 1943) Türkleri, ceza olarak Boğazların statüsünü değiştirmekle tehdit etmeyi öneren Stalin değil Churchill'dir. Churchill sorunu ortaya atınca, Stalin de ister istemez Çanakkale Boğazı'nın rejimi hakkında soru sormuştur. Stalin, İngiltere'nin artık bir itirazı olmadığına göre, bu rejimi biraz gevşetmek hiç de fena olmaz demiştir. Churchill, Türkiye'nin savaşa girmesi için, Boğazlar rejiminin değiştirilmesine de peki diyecektir. Stalin bu kez, 'Aceleye gerek yok', cevabını verip, yalnız genel deyimler içinde tartışmakla yetinmiştir. Churchill, Rus gemilerini bütün denizlerde görmeyi hepsinin umut ettiklerini de söylemiştir. Stalin ise, Lord Curzon'un daha başka fikirleri vardı, diye hatırlatmıştır” (Edward Weisband, İnönü'nün Dış Politikası, Milliyet Gazetesi, 17 Ocak, 1974. Yalçın Küçük age. s. 221).
Görüldüğü gibi, Boğazlar meselesini gündeme getiren aslında İngiltere'dir! 'Müttefikimiz' İngiltere, Montrö'yle elde ettiğimiz hakları ortadan kaldırmak istemektedir!
RUSYA SARACOĞLU'NUN ÇEKİLMESİNİ İSTİYORDU!
Prof, Niyazi Berkes'in verdiği şu bilgi son derece önemlidir: “Rusların, Nurullah Esat Sümer'e (Dışişleri Bakanı) münasip bir dille bildirdikleri, Saracoğlu hükümeti çekildiği taktirde, iki devlet arası ilişkilerin düzenlenmesine engel kalmayacağı gerçeğinin, bütün öykünün gelip dayandığı düğüm olduğu meydanda! Belli ki, Ruslar von Papen-Saracoğlu Turancılık hücresinin varlığını Alman ve İngiliz istihbaratının bildiği kadar biliyorlardı” (“Unutulan Yıllar”, s. 342)!
Rusların, bu Turancılık faaliyetlerinden rahatsız oldukları belli. Saracoğlu'nun bu yüzden istifasını istiyorlar. Berkes, Fuat Köprülü'nün bizzat kendisine, 'Sovyet Tehdidi' denen şeyin amacının üs değil, Saracoğlu hükümetini düşürmek olduğunu söylediğini belirtiyor (Berkes, age. s. 342)!
Nitekim, Doğan Avcıoğlu'nun belirttiğine göre, Nurullah Esat Sümer de, şu sözleriyle bunu doğrulamaktadır: “İki memleketi ayıran güçlüklerin nedenini, Kremlin'in Saracoğlu'na duyduğu güvensizlikte aramak gerekir. Mevcut hükümeti, daha makbul bir kabine ile değiştirmek mümkün olsa, bütün gerginlik kendiliğinden uçar gider” (Millî Kurtuluş Tarihi”, s. 1571).
TÜRK-RUS GERGİNLİĞİN SÜRMESİNİ DİLEYENLER VARDI!
Dışişleri Bakanı Nurullah Esat Sümer'le, Rus Büyükelçisi Vinogradov'un, İngiltere Büyükelçisinin verdiği bir suarede, herkes dans pistini boşalttıktan sonra, yaklaşık 1.5 saat kadar süren söyleşisi bu kesim için ürkütücüdür! Doğan Avcıoğlu'nun belirttiğine göre, Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Feridun Cemal Erkin, Sovyetlerin, Vinogradov'un jestiyle tanık olunan, bu ilişkileri düzeltme yolundaki dinamik hamlesi karşısında hareketsiz kalmanın sakıncalarını İngiltere Büyükelçisine anlatmak ve 'ORTAK ÇIKAR' adına, uygun bir demeçle, İngiliz İttifak Antlaşması'nı teyid ettirmek çabasındadır! Böylece, Sovyetlerin, ilişkileri düzeltme manevraları etkisiz kalacaktır! Erkin, 'Türkiye'nin ancak, kaderini Amerika ve Büyük Britanya'ya bağlamak yoluyla esenliğe kavuşabileceğine' inanmaktadır (Avcıoğlu, age. s. 1574)!
Açık oturumların gedikli katılımcılarından, bu konularda tek kelime duymak mümkün değildir. Onlar sadece 'Sovyet Tehditlerini' dile getirirler!
Prof. Yalçın Küçük, Erkin'in bu teşebbüsü hakkında şu önemli bilgiyi veriyor: “Majeste Kral'ın Sefaret binasının sessiz bir odasında, aynı gece üçlü bir konferans toplanıyor. Büyükelçi Sir Maurice ve elçilik müsteşarını Knox Helm ile, Türkiye Cumhuriyeti nüfuz cüzdanı taşıyan Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreteri Feridun Cemal Erkin! Durumu değerlendirip, 'BİZE DÜŞEN VAZİFE' dedikleri, misyonlarını tekrar belirliyorlar. Bu da: 'Sovyet Büyükelçisinin ustaca manevrasından hiddetlenecek yerde, bize düşen vazife, bu davranışın sebep ve hedeflerini tahlil etmek ve bu olayın geleceğe ait tasavvurlarımızı zedelediği kanaatine vardığımız takdirde de, bu manevrayı en uygun tarzda bozmak çarelerini aramak olmalı idi (Feridun Cemal Erkin, “Türk-Sovyet İlişkileri ve Boğazlar Meselesi”, Ankara, 1968, s. 256. Aktaran Yalçın Küçük, “Türkiye Üzerine Tezler, 1908-1978”, 2. Baskı, s. 213). Feridun Cemal Erkin ertesi gün, Başbakan Saracoğlu'na başvurarak, Cumhurbaşkanı ile bir toplantı hazırlanmasını ister. İnönü'ye, İngiltere Büyükelçiliğindeki, Dışişleri Bakanı Nurullah Esat Sümer'le, Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Vinogradov arasındaki 'tehlikeli' yakınlaşmayı anlatır. Erkin görüşmeden sonra şu notu düşer: “Yeniden başlayan sıkıntılı ve hayatî yarışmada Türkiye ancak, kaderini Amerika ve Büyük Britanya'ya bağlamak suretiyle selâmete kavuşabilirdi. Buraya kadar ifadelerim, iki liderin dış politikalarının tam bir ifadesini teşkil ettiği için tasviplerini almak müşkül olmadı” (Yalçın Küçük, “Türkiye Üzerine Tezler”, 2. Baskı s. 219)!
Feridun Cemal Erkin'in bu görüşmesiyle, Sovyetlerle, dostluğumuzu yeniden pekiştirmek 'tehlikesi' böylece bertaraf edilir! ./…
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.