İSRAF DÖNEMİ MUSTAFA REŞİT PAŞA'YLA BAŞLAMIŞTI!
Prof. Haydar Kazgan, devletteki israfın en büyük sorumlularından biri olan Mustafa Reşit Paşa hakkında, pek bilinmeyen şu çok önemli bilgileri verir: “Beş defa Sadrazam olmuş Mustafa Reşit Paşa, Louis Philippe Paris'inin en şaşalı günlerinde, bu kentte ilk önce kâtip, sonra da sefir olarak bulunmuştu. O lüks ve debdebenin kaynağının nereden geldiğini pekiyi anlamış olduğunu maalesef söyleyemeyiz. Sanayi devriminin yatırımcıları, yöneticileri, bankacıları, bankerleri hızla zengin ettiği Paris'te, yüksek burjuvazinin yeni mensupları dahi, Osmanlı Sarayı'nın israfının kat kat üstünde örnekler vermekte idiler. Küçük burjuvaların lüks ve ihtişamı dahi bizim yüksek memur ve vekillerininkinden kat kat üstün idi. Buna tanık olan Reşit Paşa, Tanzimat-ı Hayriye hareketini düzenlemede bu lüks ve ihtişamın büyük etkisi altında kalmıştır. Her İstanbul'a gelişinde getirdikleri, bu lüks ve ihtişamın örnekleri idi. Ama, bu lüks ve israfın yüz binlerce işçinin günde on iki saat, en güç şartlar içinde kömür madenlerinde ve fabrikalarda çalışmaları sayesinde olduğunu pek fark edememişti. Avrupa zenginliğini, Tanzimat Hareketi gibi, hukukî yönden değerlendirmekle büyük hataya düştüğünü ancak, 1854 yılında, ilk Osmanlı borcunu sağlamak için İngiliz ve Fransız bankerlerine müracaat ettiği zaman anlayacaktı” (“Galata Bankerleri”, s. 22)!
Reşit Paşa tarih kitaplarında 'BÜYÜK' sıfatıyla anılmaktadır! 1876 Anayasasının mimarı, hukukçu olmayan Mithat Paşa da, bir başka büyüğümüzdür!
DEVLETTE İSRAFI BİTİREN ABDÜLHAMİD'Dİ
Prof. Sina Akşin'in belirttiğine göre, Abdülhamid'den önce, Nafıa ve Maarif Nezaretlerinin bütçeden aldıkları pay % 0.3, sarayın payı ise % 8.5'tur” (“Türkiye Tarihi”, Cilt III, s.135, 139)!
Prof. Akşin, Abdülhamid'i yer yer eleştirmekle birlikte, devlette israfa son verdiğini belirtmek erdemliliğini de göstermiş. Bu konuda, bir mülâkatında şunları söylemektedir: “Abdülhamid'in hakkını vermek lâzım. Kendisinden önceki padişahlara bir takım üstünlükleri de var. Bir tanesi şu: Öncekiler su gibi para harcıyorlardı ve devleti batırdılar. Abdülhamid ise, cimri denecek kadar tutumlu bir adam. Kendisi de servet edinmeye çalışıyor ve istibdat rejimi sayesinde bütün harcamaları da kontrol altına alıyor” (Bilim Ütopya Dergisi, 2013 Kasım sayısı).
DUYÛN-U UMUMİYE'NİN KURULMASI
Sultan Abdülhamid'e yöneltilen en büyük suçlamalardan biri olan Duyûn-u Umumiye İdaresi'nin kurulması meselesini, Prof. Haydar Kazgan'dan özetleyerek verelim. Osmanlı Devletinden alacaklı olan Galata Bankerleri 22 Kasım 1879'da, “Rüsumu Sitte” mukavelesi ile alacaklarını garantiye almışlardı. Galata Bankerlerinin Rüsumu Sitte tecrübesi Romanya maliyesini de kısa zamanda düzeltmiş olan Mösyö Lang'ın yönetiminde beklenilmeyen sonuçlar alınmaya başlamıştı. Lang'a göre, Rüsumu Sitte idaresi ilk yılda, 1.620.000 Osmanlı Lirası hasılat sağlayacaktı. Bunu söylediği zaman, ilk altı aylık gerçekleşen hasılat 465 bin Osmanlı Lirası idi. Bu idarede sadece 130'u Müslüman Türk olarak 5714 görevli bulunuyordu. Durumdan Osmanlı Hükümeti de memnun görünüyordu. Borsalarda Osmanlı tahvilatının değerleri hızla yükselmeye başlamıştı. Rüsumu Sitte Yönetimi bir başka şeyi ortaya koymuştu. İyi idare edildiğinde, Osmanlı Devleti'nin varidatı inanılmayacak şekilde artabilirdi. Kısa zamanda elde edilen sonuçlar, Galata Bankerlerinin bütün çevrelerde saygınlık kazanmasına yol açtı. Sitte idaresi başarı kazanınca Avrupalı alacaklılar, bu yöntemin kendileri için de kurulmasını istemişlerdi. Çünkü, Padişah Abdülaziz zamanında Sadrazam Mahmud Nedim Paşa'nın aldığı bir kararla, 1875 yılından beri ödenemeyen faiz ve ana paralar mevcuttu. Prof. Haydar Kazgan'ın belirttiğine göre, nihayet İngiliz ve Fransız Osmanlı tahvilleri hamilleri, Londra ve Paris'te toplanarak, alacakları karşılığı benzer bir sistemin kendileri için de kurulması önerisinde bulunmayı kararlaştırmışlardı. Buna cevap olarak, Osmanlı Hükümetini Londra'da temsil eden Müsürüs Paşa, bir proje hazırlamıştı. Buna göre, Osmanlı tahvilleri yenileri ile değiştirilecek ve bu tahvillerin faizi yüzde 4 olacaktı. Avrupalı alacaklılarla 1880 yılının sonlarından başlayarak, 1881 yılının Eylül başına kadar sürüp giden görüşmeler sonunda nihayet, 1881 Eylül başında alacaklıların temsilcileri ile, Osmanlı Hükümeti temsilcileri bir masaya oturarak anlaştılar. 28 Aralık 1881 tarihinde Muharrem Kararnamesi imzalandı. Bu kararnamenin hükümlerine göre, Rüsumu Sitte İdaresi Duyûn-u Umumiye İdaresi'ne bütün yetkileri ve kapsamı ile devrolundu. Böylece, Rüsumu Sitte İdaresi'nin sahipleri olan Galata Bankerleri ve Osmanlı Bankası, Osmanlı Devleti'nden olan alacakları karşılığı, altı önemli rüsumun gelirini toplama ve tahsil işlemini, alacaklarının Osmanlı Bankası tarafından itfası taahhüdü ile, Duyûn-u Umumiye İdaresi'ne devretmiş oluyorlardı. 1882 yılı başından itibaren kuruluş ve organizasyon çalışmalarına giren Duyûn-u Umumiye İdaresi, Rüsumu Sitte İdaresi'nin deneyimi ve organizasyonundan faydalanmayı uygun bulduğu için, Osmanlı Bankası aracılığı ile Galata Bankerleri ile sıkı bir işbirliği yapmak yoluna gitmişti (Prof. Haydar Kazgan, “Galata Bankerleri”, s. 158).
ABDÜLHAMİD'İN ALACAKLILARLA PAZARLIĞI!
Prof. Sina Akşin'in yayın koordinatörü olduğu Türkiye Ansiklopedisi'nde verilen bir bilgiden, Sultan Abdülhamid'in, 'Batılı alacaklı devletlerle yaptığı sıkı bir pazarlık sonucu, 252 milyon lira tutarındaki borçlarımızın, 106 milyon Osmanlı lirasına indirilmesini sağladığını' öğreniyoruz (Prof. Sina Akşin, “Türkiye Tarihi”, Cilt III, s. 168)!
Sultan Abdülhamid'in alacaklı devletlerle, borçların indirilmesi konusunda bir ikinci pazarlığı daha var! Prof. Vahdettin Engin, Osmanlı arşivlerinde bulunan yeni belgelerden anlaşıldığına göre, II. Abdülhamid'in alacaklı devletlerle büyük bir pazarlık daha yaptığını ve bu pazarlık sırasında, bir Yahudi Devleti kurma peşinde olan Siyonist Thedor Herzl'i de kullandığını ve bu amaçla, Avrupalı devletler nezdinde yaptığı teşebbüslerden yararlandığını; 1902 yılında, alacaklı devletlerle anlaşarak, 75 milyon lira tutarındaki borçları 32 milyon liraya indirmeyi başardıktan sonra Herzl'le görüşmeyi kestiğini belirtmektedir (“Pazarlık”, s. 136).
Bunların üzerinde niçin bu kadar duruyoruz. Çünkü, Sultan Abdülhamid, tarihimize bakışta, gömleğin yanlış iliklenen ilk düğmesidir. O dönem hakkındaki yanlış bilgiler esas alınarak geliştirilen siyasetler de, ülke meselelerine çözüm üretmekten uzak kalıyor! Bu bakımdan, Osmanlı'nın büyük devlet adamlarından Ahmet Cevdet Paşa'nın şu önemli sözünü tekrar hatırlatmak isteriz: “Siyaset işlerinde maharet ancak tecrübe ile olur. Her şeyi tecrübe etmeye insan ömrü yeterli ve bir asrın tecrübesi kâfi değildir. Arif olanlar, her şeyi nefsinde tecrübeye kalkışmayarak, içi ibret, nasihat ve tecrübelerle dolu olan tarih okurlar!”
Aydınlarımız, Devlet Adamlarımız ve Siyasetçilerimiz tarih okumuş olsalardı hiç bu durumlara düşer miydik?
NOT: Bu yazı dizisini yazarken bir gazetede, Zülfü Livaneli'nin, Sultan Abdülhamid hakkında bir kitap yazdığını, yakında baskıya verileceğini okuduk. “ Atatürk'ün de en büyük hedefi Avrupa'yla bütünleşmekti” diyen; 2000'li yıllarda, Ulusalcı-Solcu Gençlerle Milliyetçi Gençler arasında başlayan sevindirici yakınlaşmayı, “Solun bazı unsurları milliyetçilik tuzağına düştü ve bu ideoloji uğrunda kendi katilleri ile kol kola girdi” (Vatan Gazetesi, 22.8.2008) diye eleştiren Zülfü Livaneli'den objektif bir Abdülhamid kitabı beklemiyoruz. Fakat yine de alıp okuyacak ve okurlarımızla düşüncelerimizi paylaşacağız. Dileğimiz, bizi yanıltmasıdır.
Makale Yazısı-
HİÇ TANIMADAN ABDÜLHAMİD'E SALDIRIYORLAR! (9) (SON)
Yazar İsmail Şefik Aydın - Mesaj Gönder --- Okunma
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.