“Tahir Sami Bey'in Özel Hayatı” sadece kendisini ilgilendirir. Kimmiş bu Tahir Sami Bey diye soranlarınız olacaktır haklı olarak; kimlerdenmiş, memleketi nereymiş, ne yer ne içer, neyle meşgulmüş..? Anlatacağım anlatmasına da azıcık sabır, azıcık mühlet dileniyorum sizlerden.
“Huzursuz Bacak” Sendromuyla Stakolm Sendromu arasında bir benzerlik var mıdır yok mudur pek bilemiyorum ama şimdi sizleri götüreceğim, “Sıradışı Bir Ödül Töreni”nde aradığımız cevapları buluruz belki hep birlikte!
“Hayat Güzeldir”, “Dem Bu Demdir”, “İyiler Ölmez”. Bir “Menekşeli Mektup” alırsınız, bir “Mavi Kuş” havalanır yüreğinizden, içinizi bir “Sevinç” kaplar, kabuk tutmuş “Yara” kanar, “Güzel Bir Gün Nasıl Olur” diye düşünürken gözünüz “Güvercin Avlayan Martı”lara takılır, kafanızda “Sarışın Sorular”, “Ufuk”ta “Siyah Gemiler” derken zihniniz “Akasyalar Açar Mı”, “Hilali Gördün Mü” sorularıyla meşgulken kendinizi birdenbire “Hesap Günü”nün muhakemesini yaparken buluverirsiniz “Akbank'ın Önünde Armut Ağacı'nın altında “Son İki Yaz”ın nasıl böylesine hızlı geçtiğini düşünürken.
“Ahlak Dersi”nin şimdi ne yeri ne sırası. Aslında sizlere “Kalbimin Dasitanı”nı ve gönlümün “Aşk”a nasıl duçar olduğunu ve “Umutsuz Bir Aşkın Münakaşası”ndan hiç gülmeyen “Bahtımın Yıldızı”ndan bahsedecektim ki baktım “Mevzu Derin” ve ben “Sırılsıklam”, “Nöbetçi Aşık”lar gibi dilimde “Sebebimsin” sen nakaratı, bir elimde “Çiçek Tefsiri”, bir elimde “Çiğdem Güzeli” karşımda “Şafak Pembesi”, “Döne Döne” “Görülen Geçmiş Zamanın Aşırı Uçları”nda, “Sözün Nihayeti ve Sevdanın Bidayeti”ndeki “Kötü Bülbül” gibi “Karga”ların haline güldüğü bir “Tufandan Önce” yalnızlığında “Fırtınayı Kucaklamak” üzereyken hala “Fukaralık Edebiyatı” yaptığımı düşünenleri “Tarihin Çöp Sepeti”ne havale ediyorum.
“Sevincini Bulmak” için “Ya Tahammül Ya Sefer” diyerek yola çıktığımdan beridir “Zafer Yahut Hiç” olmuş netice fark eder mi? Niyetimiz ne bir “Red Cephesi” ne de “Vitrinde Olmak” olmadığından maksadımız yeni “Kapılar Açmak”tır, biline.
“Rüzgârlı Pazar”dan geçerken nicedir duymadığımız “Tarla Kuşunun Sesi”yle epeydir nasırlaşmaya yüz tutmuş “Kalbin Sesi”ne kulak kabartmanın vakti çoktan gelmiştir belki de!
“Bu Böyledir”, yani “Kahkaha Çiçeği”, “Dürbünlü Çiçek”, “Roman Havası”, “Su Sesi”, “Manifatura”, “Mefruşat” ve daha niceleri “Süleyman'ın Seçimi” diyerek “Beyhude Ömrüm”üzde “Oyun-bozan”lığa gerek yok!
Mademki hayat, “Hüzün ve Tesadüf” yahut “Masal ve Rüya”lardan ibaret öyleyse “Uysallığın Lüzumu Yok İsyanın Sırası Değil”
Mademki “Kuşlar da Kaderle Uçar” ve “Her Kuşun Bir Dalı var”; “Dön Geri Bak” ve “Dayan Seydali” “Firak Açmadadır”, “Bir Şey Yap” “Cevat” madem “Akıllıyım Diyorsun” sahi sen “Niçin Zengin Değilsin”
“5402”, “Bir Alışveriş Hikayesi”, “Elhan-ı Siyaset”, “Karpuz”, “Bekaret”, “Merhamet”, “Oruç”, “Cuma”, “Bana ve Savaşa Dair”, “Politik Vizyon”, “Cüz Gülü”, “İhtiras Enginleri”, “Mürit”, “ İkinci Cevat” tüm bunlar “Bildiğimiz Şeyler” olsa da ayrıntıları bulunur mu “Yolcunun Kitabı”nda.
“Mahzun Mücahit” “Seyfettin'i Severdik”. “Taciser'in Şiiri”, “Kambur Hafız ve Minare”, “Karakoncolos” ve “Uç Selahattin Uç”…
Bu “Hikaye”, “Bahar Dolu”, bu “Sır”, “Biz Büyürken Küçülen”, bu “Nur”, “İçimizden Geçen Irmak”.
“Tenhalık Basınca”, “Delikanlı”nın biri, “Bir Küçücük Odacık”ta elindeki “Arkakapak Yazıları” kitabından seçtiği “Ağır Metal” ile “Gök Mavi Çayır Yeşil” hikayelerini karıştırırken “Her Ne Var Alemde”, “Aramakla Bulunmaz” ve “Irmaktan Öteye”, “Kara Kumdur Kalan” ağıtıyla ciğerlerimizi dağlarken.
“Yoksulluk İçimizde” midir sorusunun cevabı “Yoksulluk Kitabı”nda karşımıza çıkar mı bilinmez ama “Satılık Huzur”un “Vatan Yahut İnternet” kitabında yanıt bulduğu yadsınamaz bir hakikat olsa gerek!
“Tirende Bir Keman”, “Akasya ve Mandolin” ve “Anadolu Yakası”nın hikayesi “Bir Demet İstanbul”dan panoramalar sunmaktadır muhakkak! “Telaşın Manidar” olduğu “Limandaki Yoğun Sis”ten “Gün Işığı Nereye” kuşkularına kapılan paranoyaklara!
“Madem öyle, işte böyle”, “Sen neymişsin be abi”, “Edebiyat ne işe yayar?” diyenlere; “ Kayıp Tarih”le ilgili bir “Korsan tebliğ” sunalım eğer “Rektör” bey, “Bu manzara bizi aşar” diye takoz koymazsa faaliyetimize!
Aslında, “Siz bu hikayeyi daha önce okumuştunuz”. “ 'Dengi dengine' diyen davul”a , “Tarih bunu da yazmalı” derim bende. Biliyorum “Poliste kaydım var”, “İkimizin resmini çıkarsınlar yan yana”.
“Kar Üstüne Kan Damlar”, “Kan Damlar Yüreğime”. “Bizi böyle sine sine süren kim?”
“Caney”, “Geceler gebedir”. “ Bakan kime bakıyor?” “Aş bunları aş” demesi kolay. “Ev danası öküz olmaz”, “Dünya bir gündür, o da bugündür”, eyvallah!!! Ama “Annem”, “Babam”, “Didem”, “Sıtkı”, “Civan”, “Arzu”, “Özgür”, “Direk Ali”, “Hüseyin Hüsnü Şen”, “Fotoğrafçı sarhoş Mustafa”, “Chef” ve “Doktor”; “Su böreği ve lavanta”, “Sahte rakı”, “İkinci el”, “Palabar Sokağı” derken “Pencereden kuş uçtu”.
“İstanbul biter mi?” bilinmez lakin “Ömür biter umut bitmez”
Sana, “Meşelerin kan kızıla çalan yaprakları ve akçakavakların şarkısı” eşliğinde “Yörüklerin işgalci Yunan'a karşı direnişi”ni anlatmış mıydım ya da “Molla Murat'ın askerliğini bitirip köye dönmesi”yle “Molla Murat'ın Bey kızı Saliha ile evliliği”nden söz açmış mıydım?
“Molla Murat'ın Çamaltı'na değirmen kurması”yla “Çamaltı Köyü'nün çiftçiliğe başlaması” muhtemelen aynı tarihlere denk geliyor olmalıydı! “Mustafa'nın evliliği”, “Molla Murat Konağı'nın inşası ve Hamit'in evliliği”, “Saliha'nın taş konağa yerleşmesi” ve “Molla Murat'ın eşkıya Karaduman'ı tepelemesi” için öncelikle “Molla Murat'ın zuhuru” olmalı ki anlattığımız hadiseler vuku bulabilsin.
Eğer “Mustafendi'nin izin alması ve destanın yarım kalması” yaşanmamış olsaydı “Titiz Hoca'nın şapka ile imtihanı ve harf inkılabı” gibi nice olaydan haberdar olabilmemizin önü tıkanmayacaktı ve kimbilir daha neler neler öğrenecektik? Bilmem, “Hacca Gidebilmek” için yola çıkan karınca ile bir “İp”in bile hesabını veremeyen hamalın kıssasını hatırlar mısın? Anımsayamıyorsan da dert etme; hazır “Dörtler Makamı”ndayken “Hu” diyelim, “Hu”; “Allah bes”, baki heves.
“Yürüyen Hüküm”, bir “Aheste Beste” gibi bizi bir “Son”a doğru “Yokuşa Akan Sular” misali ittirirken ve “Es- Salatü Hayrun Mine'n- nevm”, “Bayramdan Kaçanlar”ın “Paranın Yükü” altında bunalan ruhlarını bir “Gergef” gibi sıkarken kendilerini kafalarında “Kalıcı mıyız” sorusuyla “Rüzgârın Oğlu” ilan edenlerin “Profesyonel”ce “Mukaddime”lerini yazmadan “Önce”, “… Elektrikleri kesecekler. Kessinler. Mum alacağım. Cerrahpaşa'ya yaya yürüyeceğim. Kafamın şimdi münzevi bir köşesine boynu bükük çekilmiş duran-'İkindiyi Kılmak'- fikriyatının peşine- Ya hamiyetsiz olaydım, ya param olsa idi- mısraını ekleyip hastane kapısına dayanacağım. Ziller çalınmış, kapılar kapanmış olsa da Hayriye teyzeyi göreceğim. Elini öpeceğim.”
Bütün bunları niye mi anlattım? “Uzun Hikâye” …
* Yazının başlığı Mustafa KUTLU'nun bir iç hikayesinin adı. Yazı boyunca tırnak içinde gösterilen bütün hikâye isimleri** Mustafa KUTLU'ya ait olup, italikle yazılanlar hikâye kitaplarının içindeki müstakil hikayelerin diğerleri ise hikâye kitaplarının adlarıdır: “Hüzün ve Tesadüf” // “Masal ve Rüya” gibi.
** Bu Kitap isimlerinden bazıları deneme kitapları olup onlar sadece isimleri anılmak suretiyle bırakılmışlardır: “Dem Bu Demdir”, “Fırtınayı Kucaklamak” gibi.
*** Bu çalışmada Mustafa KUTLU'nun sadece şahsi kütüphanemizde olan kitapları kullanılmıştır.
**** Hikâye isimlerinin yazımında yazarın imlasına sadık kalınmıştır. Bunun dışındaki her türlü kusur ve eksiklik tarafımıza aittir. Şimdiden affola…
Makale Yazısı-
Fotoğrafta Biri Var*
Yazar Erol Konal - Mesaj Gönder --- Okunma
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.