Yeni yıla yeni girdik. En azından kullandığımız takvim, yeni yıla girdiğimizi söylüyor. Yılın ilk gününün resmi tatil olması dışında hiçbir değişiklik olmadan günler geçmeye devam edecek. Tek değişiklik de, o günün tarihini belirtirken en sona koyduğumuz sayı artık 2015 olacak. Avukatlar için ayrıca bir değişiklik ise, dava veya soruşturma açılırken dosya numarasının başındaki sayının 2015 olması. Ben yine de yeni yılınızı kutlayarak 2015'in, iyi hatırladığınız anıların sonuna koyduğunuz sayı olarak aklınızda kalmasını temenni ederim (ayrıca 15 de iyi sayıdır). Sonuna 2014 koyduğumuz tarihin ülkemiz ve dünya adına iyi geçtiğini söyleyemeyiz. “2015'te de böyle olmasın” derken Paris'teki saldırı, dileklerimizi daha ilk baştan hüsrana uğrattı. Dünyada şiddet artarak devam ediyor. Ölenler hakkında yapılan yorumların “ama onlar da” ile başlaması ise ölümler kadar mide bulandırıcı. Sözgelimi, “onlar da çizmeselermiş peygamberimizi” türü ifadelerle kalemlerinden kan damlayan gazetecilerin yorumları üzüntüyü katbekat artırıyor. Şiddet tüm din ve ırkta başvurulan bir şey; onu biliyoruz. Ama “İslam (gerçek İslam) bu değil” cümlesini kuranlar da, neden İslam'ın terörizm gibi algılanıp şiddet içerikli eylemlerin giderek arttığını açıklamak durumunda. Neden İslam dinini benimseyenlerin modern olmayan, kadına değer vermeyen, kaba insanlar olduğu gibi bir algının oluştuğu tartışılmalı; bu algıyı kırmak için müslümanlar neler yapıyor, yoksa müslümanlar böyle bir algının oluşmasından memnunlar mı, kutsal kitapları şu anki algıyı oluşturacak şeyler mi emrediyor, bu sorulara cevap verilmeli. Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, "Olayı 'ötekinin oyunu ve provokasyonu' olarak görmeye başlarsak, kendi mahallemizde olup biteni sağlıklı biçimde anlayamayız ve analiz edemeyiz. Halbuki bugün İslam coğrafyasının değişik muhitlerinde verilen dini eğitimin, İslam adına üretilen dini bilginin bu tür nefret ve şiddetleri besleyip beslemediğini soğukkanlı şekilde araştırmamız gerekiyor. Kapımızın önünü görüp gözetmek, bir kirlenme varsa onu temizlemek zorundayız. (…) Bugün İslam dünyasında şiddet ve terör ile cihat/dini duyarlılık arasındaki farkı ayırt edemeyecek kadar iç dünyası öfke ve nefretle dolu binlerce gencimiz mevcut. Tabii onların bu ruh halinin birçok sebebi vardır. Ama birçok bölgede verilen dini eğitim ve bilgi de bu şiddeti meşrulaştıracak bir dizi argümanla dolu" ifadelerini kullanmış. Bardakoğlu'nun sözünü ettiği, “İslam coğrafyasının değişik muhitleri” içerisine ülkemizi de dahil ederek; belirttiği “ruh halini” ve “eğitimi” (okulda veya başka yerde) ülkemiz açısından da incelemek gerektiği kanaatindeyim. Çocukluğumuzda dindar olarak bildiğimiz kişiler, büyüklerimiz; kimseye kin gütmeyen, gelişime açık, şiddetten ve kötü sözden uzak duran, hoşgörülü, kimseye baskı uygulamayan insanlar oldular. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersi hocalarımız da genelde öyleydi. Ancak geleceğin büyükleri hep “benim peygamberimle dalga geçersen sonun böyle olur, geberir gidersin işte” diyenler mi olacak; o soruya cevap veremiyorum. Umarım; “Sen İslam dini ile dalga geç, Hz Peygamber'i komik çizgilerle küçümse, tahkir et, hatta yayın çizginin hemen hemen tamamını, “insanları tahkir etme” üzerine inşa et, 'yapmayın etmeyin; bu yol, yol değildir' diyerek uyarıda bulunanları 'zırt erenköy' diyerek dikkate alma, sonra başına bir olay gelince, benim onu kınamamı bekle, yok öyle üç kuruşa beş köfte!” düşüncesini terk edenlerin çoğaldığı insanlarımız olur (tırnak içinde yer verdiğim bu yorum, bir ulusal gazetenin yorumcusuna aittir). Ölümde, zulümde din ve ırk ayrımı gözetilen dünyamızın güzelleşmesi, empatiden ve hoşgörüden geçiyor. Bununla birlikte, duruma göre “beter olsun köpekler”, duruma göre de “kişilerin suç işleme özgürlüğü” sözleri ile olmaz bu işler. Dürüst olmak lazım. En başından beri “bir müslüman dünyaya bedeldir”; “müslümansa haklıdır” anlayışında olan veya “Vatan satsa bir kişi / Anında biter işi / Türk ve İslam güneşi / Batmaz Karadeniz'de” dörtlüğüne tempo tutan varsa bilemem. “Yeni Türkiye'den Haberler” yazımı, “yeni değil, güzel bir Türkiye isteriz” temennisiyle sonlandırmıştım. Doğru; bizim yeniye değil, güzele ihtiyacımız var. İnsan da sırf insan olduğu için daha güzelini hak ediyor. John Lennon'un “Imagine” şarkısı gibi bir yıl dileklerimle… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.