Eski şair ve yazarlarımızdan Ahmet Haşim'in “O Belde” isimli şiirinde şöyle bir sitemi vardır:
…
Melali anlamayan nesle aşina değiliz…
Sana yalnız bir ince tâze kadın,
Bana yalnızca eski bir budala,
Diyen bugünkü beşer,
Bu sefîl iştihâ, bu kirli nazar,
Bulamaz sende, bende bir ma'nâ…
…
Üstadın tam bir asır önce, kendisini bilinçsiz ve bilgisiz bir şekilde tenkit eden insanlar için kaleme aldığı bu dizeler biraz daha sadeleştirilse; şiiri görenler adeta günümüz için yazıldığını sanacak…
Çünkü, anlama ve anlaşılma noktasında dünden bugüne değişen pek bir şey yok!...
İnsanlar hala, aynı görgüsüz isteklerin ve aynı kirli bakışların etkisi altında, kendi bildiğini okumaya devam ediyor…
Fikir adamlarına, sanata ve sanatçıya ön yargıyla bakma alışkanlığı aynen sürüyor… Bu memlekette her duygu kendine bir yer buldu; ama “empati” bulamadı…
Nesiller değiştiği halde; kafalardaki etnik, ideolojik ve dini taassup temelli ayrılıkçı düşünceler bir türlü değişmiyor… Hatta dozunu daha da artıyor…
Toplum ve devlet kurumları içerisinde azıcık ayağına yer edenler, birdenbire kendi dünyalarından başka bir dünyayı görmez oluyorlar…
Kamu adına kullanılan yetkilerle karşı tarafa çökmek; “sıra bize geldi, artık yetki bizde” yaklaşımı içerisinde sadece kendilerini merkeze alıp, toplumun diğer kesimlerine yasaklar koymaya başlamak moda haline geliyor!...
Biz, 21 yıl önce, “3 Y” ile (Yoksulluk, Yolsuzluk ve Yasaklar) mücadele etmek üzere yola çıktık…
Ancak, ne kadar yürüyebildik bilmiyorum…
Yasaklar, yemeklerin üzerine yenen tatlı gibidir… Yerken çok lezzetli gelir ama, sonrasında da karın ağrıtır!...
1968 yılında Fransa'da başlayıp, sonrasında tüm dünyaya yayılan meşhur 68 olaylarının “yasaklamak yasaktır…” diye çok çarpıcı bir sloganı var…
Bugün “68 Kuşağı” diye tanımladığımız o dönemin üniversite öğrencileri, “yasaklamak yasaktır” sloganıyla özgürlük vurgusu yaparak, Türkiye de dahil, bir çok ülkede boykot ve işgallerle hükumetlere karşı başkaldırmışlardı…
Nihayetinde, İkinci Dünya Savaşını yöneten otoriter liderler, işçi sınıfının yaptığı grevlerle daha da büyüyen bu olaylar karşısında geri adım atmak zorunda bırakılmıştı.
Osmanlı tarihine bakıldığında da, devleti yeniden düzene koymak amacıyla ilan edilen Tanzimat Fermanı ile birlikte hayatın her alanına çok sayıda yasak getirildiği görülür…
Ancak bu yasaklar Osmanlı'nın sonunu daha da hızlandırmaktan başka bir işe yaramaz…
İnsanoğlu tabiatı itibariyle yasaklara karşı koymaya meyillidir…
Biz bunu ilahi yasaklara uymayıp, cennetten çıkarılan Adem atamızdan beri biliyoruz…
Bu arada; Ankara'da hamallık yapmak, İstanbul'a bekar gelmek, Üsküdar'da keçi gezdirmek gibi, Cumhuriyet tarihimizin meşhur yasaklarını da anmadan geçmeyelim…
Hatta, memura öğrenciliği, profesöre siyaseti, kadın ve çocuklara resmi araçlara binmeyi yasaklayan o meşhur kanunlardan, -uygulanmadığına bakmayın- hala yürürlükte olan var!... Şapka Kanunu, bunların başını çekiyor mesela!...
Yaşadığımız onca deneyimden sonra, farklı fikirleri tümden tehlike olarak görmeye devam etmek ve yasaklarla çözüm bulmaya çalışmak aklı başında bir hareket olmuyor ki!...
Eskiler, “müsademe-i efkardan barika-yı hakikat doğar”, yani hakikat güneşinin doğması için fikirlerin çarpışması lazım, derler…
Zaten demokrasi dediğimiz şey, aykırı seslerin çıkmasına izin verdiği için değerli değil miydi?
Benim elimde olsa; gündemdeki yeni anayasaya “yasaklamak yasaktır” diye madde koyarım!…
Özgürlük alanını daraltarak, bir ülkeyi geliştiremezsiniz… Tam aksine, o alan genişledikçe güçlenirsiniz…
Özgürlük “güven ortamı” doğurur…
Devletin milletine, milletin de devletine sarsılmaz bir güveni oluştuğunda, tüm hedeflerinize kolayca ulaşırsınız…
ABD'nin kendini “özgürlükler ülkesi” diye pazarlamasının sebebi budur!...
Yasama, yürütme ve yargı organlarının yetkilileri, devletin kurumsal yapısı içinde mümkün olduğu kadar birbirinden bağımsız hareket etmeli; olağanüstü haller dışında, tamamen nesnel ilkeler çerçevesinde kalmalıdır...
Bana göre, yetki verilmişler arasında en tehlikeli insan, kamu vicdanından ve hukukun temel yasalarından kolayca vazgeçebilenlerdir...
Bu tipler, kendilerini devletin bir yetkilisi olarak değil; bir süvarinin bindiği at olarak görürler...
Ve neticede, at sahibine göre kişner!...
Devletin çarkı bu ehliyetsiz kişilerin eline geçtiğinde, sahiplerini memnun edebilmek uğruna her şeyi göze alabilirler…
Her hukuksuzluğun, her ahlaksızlığın, her zalimliğin mimarı olabilirler…
Getirecekleri yasaklarla hayatımızı zindana çevirebilirler…
Yasaklar daha çok, başka bir çözüm üretme kabiliyeti olmayan ve başkalarına karşı iyi niyet taşımayanların başvurduğu bir yoldur…
Bu yolu sürekli açık tutmak, zalimlerin değirmenine su taşır… Söz değirmenden açılmışken; “Devletin değirmenini eşek bile çevirir” diyen Ziya Paşa'ya, şairlerin verdiği şu cevapları okuyalım:
- “Çevirir ama, anasının örekesine çevirir…” (Şair Eşref)
- “O kadar eşek koştular ki asiyab-ı devlete;
çiğnemekten birbirin dolab-ı devlet dönmüyor!,,,” (Neyzen Tevfik)
Adaletin mührü eğer bu eşeklere verilirse; eşeklerin getireceği adaleti La Fontaine'in şöyle anlatıyor:
…
Aslan, tilki ve eşek birlikte ava çıkmışlar… Aslan, gün sonunda avı paylaştırma görevini eşeğe vermiş…
Eşek avı üç parçaya ayırınca; aslan eşeğe bir pençe atıp öldürmüş... Ve sonra tilkiye dönmüş:
- “Hadi sıra sende, sen pay et bakalım!”
Tilki ufak bir parça almış ve demiş ki:
- “Ey muhterem aslan hazretleri, sizin olduğunuz yerde başka türlü pay olur mu?
Durumdan memnun olan aslan, 'Sen bu adaleti kimden öğrendin?' demiş tilkiye…
Tilki yerde yatan eşeği göstermiş:
- “Bundan!...”
Makale Yazısı-
YASAKLAMAK YASAKTIR!...
Yazar İsmail Bayram --- Okunma
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.