Hoşuma gidenleri sizlerle paylaşıyorum ya; işte bu da onlardan: Efendim bir ülkede, devlet geniş ve boş bir araziye geceleri göz kulak olarak bir bekçiyi işe almaya karar verir. Bir süre sonra düşünülür: - Peki talimatlar olmadan bekçi işini nasıl yapacak ? Bir planlama birimi kurulur ve planlamayı yapmak üzere iki kişi işe alınır. Bir süre sonra “İşleri yapıp yapmadıklarını nasıl kontrol edeceğiz” diye düşünülerek iki denetmen işe alınır. Biri denetim yapar, diğer raporları yazar. Bir süre sonra; - Bunları maaşları hesaplanıp nasıl ödenecek ? Diye tartışılır ve bir muhasebeci şefi, bir de katip işe alınır. Bir süre sonra, “Peki bunlardan kim sorumlu olacak?” diye düşünülür ve bir müdür ve iki de müdür yardımcısı işe alınır. Bir süre sonra, ülkede ekonomik kriz çıkar ve bütçedeki masrafları kısmak için bekçi işten çıkartılır… Bu güzel fıkranın üzerine ve o ülke ile ilgili olarak (artık neresiyse) herhangi bir yorum yapmaya gerek yok sanırım… ** Gelelim dünyada olup bitenlere. Nedense detaylar, ana konulardan daha fazla dikkatimi çekmeye başladı. Gündemi oyalayan ana konuların can sıkıcı monotonluğundan mıdır, yoksa “hayat detaylarda gizlidir” felsefesinin çekiciliğinden midir bilinmez, gazetelerin dip-bucak haberleri hayal dünyamı daha çok çalıştırıp, beynimi daha fazla oyalamakta. Sanırım buna tıp dilinde “gerçeklerden kaçış sendromu” denmekte. Teşhisleri tıp uzmanlarına bırakalım da, konumuza girelim. Fransa, hayvan hakları eylemcilerinin boğa güreşinin yasaklanması için yaptığı başvuruyu reddetti. Fransa'da düzenlenen boğa güreşlerinde her yıl binden fazla boğa ölmekteymiş. Boğa güreşine karşı çıkan CRAC grubu ve hayvan hakları örgütü DDA, boğa güreşinin hayvanlara acı çektirme olarak sınıflandırılmasını isteyerek ülke çapında yasaklanmasını talep eden bir dava açmıştı. Fransa Anayasa mahkemesi ise ülkenin güneyinde bazı bölgelerde yapılan geleneksel güreşlerin, Fransa vatandaşlarının anayasal haklarını ihlal etmediği kararını verdi. İspanya'da doğan, Fransa'ya göç eden İçişleri Bakanı da yasağa karşı çıkarak: - Ailemin kültürü, yaşatmak zorunda olduğumuz bir kültür, dedi. Ancak bir ankete göre Fransız'ların yüzde kırksekizi boğa güreşlerinin yasaklanmasını istiyor. ** İspanyollara, Fransız'lara ve bunu uygulayan hangi ülke varsa; boğa güreşi anayasal bir hak olabilir ama bana sorarsanız tam bir insanlık suçu. İçinde sevgi taşıyan, insani duygulara sahip, merhametli ve şefkat dolu hiçbir insanın kaldıramayacağı bir insanlık suçu hem de. Nereden mi biliyorum? İspanya'da bir boğa güreşine gitmek gibi büyük bir hata işledim bir zamanlar ve onun için ne zaman boğa güreşi ile ilgili bir haber çıksa “Umarım hepten yasaklanmıştır” diye hemen gazeteye sarılıyorum. Ancak İspanya'nın Katalan bölgesinden yasaklanmış olmakla birlikte, bu pek fazla bir şey ifade etmiyor zira boğa güreşi olayının önemli bir kısmı Madrid'de gerçekleşmekte. Boğa güreşi geleneği olan diğer ülkelerde ise durum Fransa'daki gibi. Yani hayvan hakları savunucularının tüm çabalarına karşın, çok eski bir gelenek olduğu, turist çektiği gelir getirdiği için bir türlü bu vahşet durdurulmuyor. Aslında İspanya gezisi sonrası ayrıntılı olarak yazdığım bu boğa güreşi olayını, yeri geldiği için kısa bir şekilde tekrar aktarmak istiyorum. Bir İspanya gezimizde, Madrid'deyiz ve o gün çok ünlü bir matadorun boğa güreşi var. Grubun ortak kararıyla güreşe giriliyor. Tek istemeyen ben olduğum için, katılmak zorunda kalıyorum. Yine de işin boyutunu ve vehametini bilseydim, ne olursa olsun asla gitmezdim. Hayatımda yaptığım en büyük hatalardan birisidir. Neyse çok ayrıntıya girmeden anlatayım, alana giriyor ve beklemeye başlıyoruz. O gün üç güreş var, üçüncüsü ünlü matadorun güreşi. Yalnız ben girmeden gruba söyledim: “Ben boğalardan tarafım, ona göre” diye. Önce bir sürü atlı matador geldi, ortaya bir boğa salındı. Matadorlar atın üstünde, ellerinden kılıçlar, şişler, boğa bir ona, bir buna atlıyor, atlı matadorlar kılıçları, şişleri zavallı hayvana saplayıp duruyor, ortada bir boğa varsa, bir sürü de atlı matador var, hayvan birine saldırsa, öbüründen darbe alıyor. Meğer asıl matador sonra çıkacakmış, yani birinci bölümün matadoru. Atlılar boğayı delik deşik etti, yaralı hayvan kan revan içinde, sırtında kılıçlar, şişler matador efendi meşhur pelerini ile buyurdu! Benim gözyaşlarım artık hıçkırıklara dönüştü, daha sahaya bakamıyorum! Hayvan acılar ve yaralar içinde öfkeyle ve şuursuzca matadora saldırıyor, o da tabi bu darbelerden rahatlıkla kurtuluyor. Her kılıç darbesinde İspanyollar “Oley” diye heyecanla yerlerinden fırlıyor. Bir canlının başka bir canlıya yaptığı işkenceden nasıl bir zevk alınır, nasıl mutlu olunur, bilemiyorum artık. O boğayı normal koşullarda bir matadorla baş başa bıraksanız, herhalde galibi matador olmaz. Üstelik güreşe çıkan boğaları bir hafta aç, susuz ve karanlıkta bırakıyorlarmış, güçleri iyice kırılsın diye. Boğa güreşinde ilk bölüm sona ermeden hıçkırıklar arasında arenayı terk ediyorum, sahadaki boğaya yakın bir acı çekerek. Daha sonra da en son bölümde çıkan ünlü matadorun boğa tarafından şişlenerek ağır yaralanıp hastaneye kaldırıldığını öğreniyoruz. Bir de şu var, her ne olursa olsun, sonuçta boğa öldürülüyor, ölmese bile öldürülüyor. Yani bu güreşi kazanma şansı yok. İşte, boğa güreşi olayının gerçek yüzü. Bizim toplumumuza, kültürümüze göre bir şey değil. İnsana göre hiç değil. Ancak Avrupa Birliği, İspanya'da boğa güreşi olayını finanse ediyor. Güreşçi boğaların yetiştirildiği çiftliklere mali destek sağlayarak! Gördüğünüz gibi, dünya bir çelişkiler yumağı! Avrupa'daki hayvan hakları savunucuları bu zinciri kırıp, bu vahşeti durduramıyor. Bahane hazır= Gelenekler… Asıl neden başka. Napolyon'un dediğinden; Para, para, para… Haftaya buluşmak üzere… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.