Bugün, 30 Aralık 2014. Eski yılın son iki günü, yeni yıl için yapılan istek, dilek ve beklentilerin de başlangıcı… İnsanoğlunda umut tükenmez, tükenirse hayat çekilmez. Her yılbaşı, ömrümüzden bir yıl daha tükendiğinin bilinciyle, ancak yeni yıla dair temennilerimizle yaparız kutlamalarımızı. Bir eğlence mekanında, evinde, arkadaş toplantısında, akrabalarda ya da her neredeyse hiç farketmez, herkesin bir yeni yılı vardır mutlaka. Zaten bunda yanlış olan bir şey yok, yılın son gününden, yeni yılın ilk gününe giriş durumu söz konusu olan. Ancak son zamanlarda yeni yıl kutlamaları “Hristiyan adeti” olarak algılanmakta ve eleştirilmekte bazı kesimlerce. Bakalım tarihçesi ne imiş: Tarihte bilinen en eski kutlama aktivitesi olup, ilk yılbaşı kutlaması milattan önce 4000'li yıllarda Babil'de yapılmış ve yeni yıl kutlamaları onbir gün sürüyormuş. “Hristiyan geleneği” olarak nitelenmesinin başlıca nedeni, Noel ya da Christmas ile karıştırılması olsa gerek. Ancak yılbaşı, bir Hristiyan bayramı olan ve İsa'nın doğuşunu simgeleyen Noel'den tamamen ayrı olarak kutlanır. Ancak bu şekilde algılanmasının nedeni, dini Hristiyanlık olan ülkelerde yılbaşı ve Noel tatillerinin birleştirilmesi yüzünden olmalı. Aslında Noel kutlamalarının ilk ortaya çıkışı da Hristiyan dini kaynaklı olmayıp, Antik Roma'ya dayanmaktadır. Birçok Noel sembolü ve geleneğinin Hristiyanlık ile ilgisi olmadığı ve Pagan kültüründen geldiği ise tarihçilerin kabul ettiği bir gerçek. Türkiye dahil, çoğu ülke tarafından kullanılan Miladi takvime göre yılın ilk günü olan “yılbaşı”nın basit öyküsü böyle. Çok okunan bir gazetenin geçtiğimiz günlerde yaptığı yılbaşı yorumu ise şöyle: “Kutlanıp kutlanmaması Müslümanlar arasında yıllardır tartışılan Noel ,aslından eski bir Türk geleneği. Türkler, Hristiyanlıktan önce yeni yıl. ” Yeniden doğuş – Çam Bayramı ile karşılıyordu. Kutlamalara da “Nartugan” deniliyordu. Nar=Güneş Tugan= Doğan anlamına geliyor. Nartugan, her yıl 22 Aralık'tan sonraki ilk dolunayda kutlanıyordu. Türklerin eski inanışına göre gece ile gündüz sürekli savaş halindedir ve 21 Aralık günü en uzun gecedir, 22 Aralık'ta gün, geceyi yener. Türkler, aydınlığın karanlığı yenmesinin şerefine ölümsüzlüğün simgesi olan ve Türk Mitolojisine göre tüm insanlığın türediği ağaç olan Akçaçamları süsler. Akçaçam altına hediyeler konulur, türlü geleneksel oyunlar oynanır, kopuz eşliğinde şarkılar söylenir ve eğlenceler düzenlenir. Batı'da Noel olarak kutlanan bu bayram, Hun akınıyla Avrupa'ya taşındı. Daha sonra Hz. İsa'nın doğumuyla ilişkilendirilip, Noel adıyla kutlanmaya başlandı.” Gazetedeki yılbaşı ve noel kutlamaları ile ilgili açıklama böyle. Her iki açıklamadan da, yılbaşı ve Noel'in farklı şeyler olduğu ve insanoğlu tarafından “Yeni yıl”ın dünyanın çok eski dönemlerinden beri kutlanmakta olduğu sonucunu çıkarmak mümkün. ** Tüm bu açıklamalar sonucu, görkemli bir kutlamayla yeni yıla gireceğim algısı oluşmasının zira yeni yılı evimde ailemle karşılayacağım, ancak bu durum yeni yıl kutlamalarına karşı oluşumdan değil, bu yılki tercihimi bu yönde kullanmamdandır. Bir kimsenin, bir diğerine ya da topluma zarar vermediği sürece, yaşamını dilediği gibi sürdürme hakkı olduğu, uygar toplumların bir gerçeğidir. Kendi doğruları doğrultusunda yılbaşı kutlaması yapmak istemeyen yapmaz, ancak bunu bir “Hristiyan geleneği” olarak algılamak ve başkalarına empoze etmeye çalışmak neyle bağdaştırılabilir, yorumunu sizlere bırakıyorum. ** 2014 sona erdi, 2015'e giriyoruz. Her yıl sonunda geçmişin muhasebesi yapılır, geçen yılın olumlu ve olumsuz olayları bir bir sıralanır, hafızalarda canlandırılır. 2015'in, hepimiz için 2014'de daha mutlu, huzurlu, sağlıklı geçmesini diliyor ve özellikle ülkem ve tüm dünya için 2015 yılının 2014'ü aratmamasını umuyorum. Eski yılın son toplumsal panik yaratan olayı, Uzakdoğu'dan, özellikle Çin'den ithal edilen zehirli ayakkabılar idi. Bunların ülkemize nasıl girdiği ise ayrı bir merak konusu zira basının bilgilerine göre, 2009 yılından bu yana hazır giyim, ayakkabı, kırtasiye ürünleri ve oyuncak sektörüne yönelik gümrük denetimleri yapılmakta. Yine bu konuyla ilgili verilen bilgilere göre;bu yıl denetime takılanların tamamı Çin, Pakistan, Hindistan ve İran'dan ithal edilen ürünlerden oluşmakta imiş. İstanbul Tekstil ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği şu açıklamayı yapmakta: “En büyük risk, sokakta satılan ve nereden geldiği bilinmeyen ürünlerde. Bu ürünleri satın almayın. İthal edilen ürünler 136 kriterden oluşan testlerden geçiyor, ancak tüketicinin doğrudan algılayabileceği bir durum yok, bu nedenle markalara güvenmek zorundalar…” ** Ancak bilinen bir başka gerçek de, markalaşan firmalarda, mağazalarda bile ürünlerin Uzakdoğu çıkışlı olduğu… İthal ürün gümrük denetiminin daha da sıkılaştırılması dileğiyle, haftaya yeni yılda buluşuncaya dek sağlıklı ve esen kalın sevgili okurlar.. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.