Gerçekten çelişkilerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Paylaşacağım haber de, bunun uç bir örneği olsa gerek:… “Birleşmiş Milletler, skandal bir karara imza attı. Kadın hakları konusunda dünyanın en geri ülkelerinden biri olan Suudi Arabistan, Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonu'na seçildi. 2018 - 2022 yılları arasında görev yapacak olan Suudi Arabistan'ın, dünyada kadınların siyasal, sosyal ve ekonomik haklarını güvence altına alması bekleniyor. Suudi Arabistan'da kadınlar, kocalarının izni olmaksızın araba kullanamıyor, dışarıya çıkamıyor… Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Direktörü Hillel Nevr, bu kararı “- Kundakçıyı itfaiyenin başına getirmek- diye tanımlayarak tepki gösterdi….” Haber böyle, yorum böyle…. …. Dünya üzerindeki insan toplulukları, yönetim ve yaşam biçimlerini kendileri belirliyorlar. Ancak toplumların yaşam biçimlerini denetleyen, gözlem altında tutan üst kuruluşlar bulunmakta…. Dünya ya da Birleşmiş Milletler İnsan Hakları dernekleri, kadın hakları komisyonları da bunlardan bazıları. Bu kuruluşların bire bir yaptırım gücü olmasa da, eleştiri ve ikaz şansları bulunmakta. Bunların da etkili olmadığı durumlarda daha farklı yaptırımlar da uygulanabiliyor. Ancak sonucu ne derece etkiliyor, işte orası tartışılır. Buraya kadar tamam, ben benimsemesem de, muhtemelen Suudi kadınlar da içlerine sindiremese de, bu toplum böyle yaşıyor. Peki o zaman, kadın hakları diye bir kavramın pek yaşanmadığı Suudi Arabistan'ın, Birleşmiş Milletler Kadının Statüsü Komisyonuna seçilmesi, dünya kadınlarının siyasal, sosyal ve ekonomik haklarını güvence altına alacak çalışmalara ne gibi katkı sağlayacak? Şimdi, bu ülkede kadınların koşullarına bir bakalım: - Suudi Arabistan'da kadın ve kızlar, yabancılar da dahil, siyah giyinmek zorundadırlar. Giysileri ya çarşaf ya da abaye olacak, başlar kapalı, ayaklar görünmeyecek. -Ülkede çalışan işgücünün yalnızca %5'i kadın. Ve genelde erkeksiz ortamlarda çalışıyorlar. Bu ülke, kadın işgücünde dünyada sonuncu sırada. -Araba kullanmaları yasakken, kısmen izinli hale getirildi. (Koca izni şartı) - Din polisleri kadınların şeriata uygun davranıp davranmadığını denetliyor. -Bir kadın yanında kendisine eşlik eden erkek bir akrabası olmadan taksiye binemiyor. -Aile kısmı olmayan lokantalarda oturamıyorlar. -Evlenecek kız ve oğlan birbirini göremiyor, oğlan annesi kızı beğeniyor. -Kadınların seçme ve seçilme hakkı yok. -Olimpiyatlara kadın sporcu göndermeyen tek ülke (2012 Londra Olimpiyatlarına kapalı bir kadın sporcu yolladılar) -Mahkemelerde iki kadının tanıklığı bir erkeğinkine eşdeğer kabul ediliyor. -Suudi Arabistan dışına çıkabilmek için koca ya da babalarından izin olmaları gerekiyor. -Toplu ulaşım araçlarına yalnızca Riyad'da binilebiliyor, orada da kadın-erkek bölümleri ayrı. -Kadınlar üniversiteye gidebiliyor ancak erkeklerden ayrı eğitim alıyorlar. Eğitmen erkek ise dersi video/audio sistemi aracılığıyla izleyebiliyorlar. -Kadınların yargıç olmasına izin yok. Yüksek devlet görevlerine de atanamıyorlar. -Kadın kocasına kahve yapmazsa, bu bir boşanma nedeni. …. Bu liste böyle uzayıp gidiyor, gerisi hayal gücünüze kalmış. Son bir çarpıcı örnek: 2002'de Mekke'de bir kız öğrenci yurdunda çıkan yangında erkek itfaiyecilerin binaya girmesine izin verilmeyince onbeş kız öğrenci yanarak can veriyor… …. Suudi kadınların “yapamadıklarının” listesinin üstelik -yalnızca bir kısmını- sıralarken, Türk kadınına hakettiği değeri -Üstelik birçok Avrupa ülkesinden önce- veren Ata'mızı saygı ve minnetle anıyorum. …. Bu yazı, Suudi Arabistan toplumunun yaşam tarzını eleştirmek için yazılmadı. Suudi kadınlarının cinsel bir obje olarak, yani kadın olarak vasıflandırılmalarından, “insan” statüsüne geçmelerini şiddetle dilesem de, bu dönüşüm o toplumda yaşayanların tercihi ve çabasıyla olabilir. Yargıladığım ya da kanıksayamadığım, kadın hakları konusunda çok gerilerde bulunan bu ülkenin, dünya kadınlarının siyasal, sosyal ve ekonomik haklarını güvence altına alması beklenen bir komisyona seçilmesi. “Çelişkilerle dolu bir dünyada yaşıyoruz” cümlemin açılımı bu yazdıklarım. Eğrisiyle ve doğrusuyla… …. Diğer konuya geçelim, biraz da böyle üzülelim: “Zonguldak'ın Çaycuma ilçesi Filyos Beldesi'nde doğa ve kuş fotoğrafları çeken Prof. Dr. Mustafa Sözen, sahilde silahla vurulmuş altı yunus ölüsü gördü. Prof. Sözen, ölü yunuslarla birlikte onları vurduğu ileri sürülen balıkçıları ellerinde silahla fotoğraflayıp ihbarda bulundu. Fotoğrafları inceleyen Orman ve Su İşleri İl Müdürlüğü soruşturma başlattı. Prof. M. Sözen, şu açıklamada bulundu: “-Yunuslar beslenmek için bu dönemde kıyılara çok yaklaşıyor. Bunlar balıklarla beslendikleri için balıkçıların attıkları ağlardaki balıkları da alıyorlar. Bu yüzden balıkçılar bunları pek sevmez. Filyos'ta kuş fotoğrafları çekerken denizden silah sesleri geliyordu. Daha sonra bazı balıkçıların teknelerden silahlarla indiklerini gördük. Sahile vurmuş, silahla vurularak ölmüş yunuslar tespit ettik. Muhtemelen balıkçılar kızgınlıkla bunları öldürmeyi tercih ediyor. Bunların öldürülmesi yasak. Bu yunusların kıyıya gelme dönemleri sadece birkaç hafta sürer. Denizi onlarla paylaşıp, onlarla barış içinde geçinmenin yollarını bulmak zorundayız. Onların evine girip, önlerinden balığını alıp onları öldürmek çok insani bir yaklaşım değil….” …. Düşündüm de, deniz kimin? Balıkların, deniz canlılarının, yunusların, deniz hayvanlarının… Oysaki kazanç için, para için, suların, denizlerin zenginliği yok ediliyor. Ağdaki balıkları yedi diye yunus öldürmenin açılımı şöyle: Cehalet, sevgisizlik, aç gözlülük, eğitimsizlik. Yunuslar elbette buldukları balıkları yiyecekler, zira onların tek beslenme kaynağı işte bu balıklar…. Avlanma bahanesiyle denizlerin gerçek sahiplerini yok etmek, cinayettir, vahşettir. İnsanoğlu balığı besin zincirine katmanın daha insanca yollarını bulmalı, tıpkı yunusların beslenmek için kimseyi öldürmediği gibi… Sevgi, bilgi, eğitim, insanlık, işte şifre bu. … Sevgili okurlar, haftaya yeni konularda buluşuncaya dek, Esen kalın, hoşça kalın…. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.