Uzun yıllardır Amerika'da çalışmalarını sürdüren Türk Bilim insanı Aziz Sancar, ülkemize gelerek söz verdiği üzere Nobel Ödülü'nü Anıtkabir'e teslim etti. Eğitimini Türkiye'de tamamladıktan sonra, bilimsel çalışmalarını ABD'de yürüten Sancar, uzun yıllardır bu ülkede bulunuyor ve Nobel ödülüne kadar uzanan süreçteki çalışmalarını ABD'de sağlanan olanaklarla yürütüyor. 2015 Nobel Kimya ödülünü Tomas Lindahl ve Paul Madrich adlı iki bilim insanıyla paylaşan Aziz Sancar'ın bu ödüle layık görülmesinin nedeni: “DNA onarımının mekanizmalarıyla ilgili araştırmaları” Başka bir deyişle: “Hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları…” … Bu teknik ve tıbbi terimlerin biz sıradan insanlara yabancı olduğunu biliyorum, ancak en prestijli ödüle uzanan bu yolda yapılan çalışmanın adını da doğru koymak gerekir. Sayın Sancar'ın çalışmaları kadar önemsediğim bir diğer konu ise fikirleri, düşünceleri, görüşleri. Zira bilimsel başarının ve sonucunda ödülle taçlandırılışın tek bir etkene bağlı olması pek olası görünmüyor. Okuma-yazma bilmeyen, ancak “okumanın” önemini bilen bir ailenin çocuğu olarak büyüyen Sancar'ın görüşlerini, yaşam öyküsünü ve aktarmak istediklerini yazmak istedim bugün. Bu haftaki yazım, Aziz Sancar'la ilgili ikinci makalem olacak. Kendisi ikinci kez hatırlatılmayı, okurlarda aydın fikirlerinden yararlanmayı fazlasıyla hakediyor. Bu benim kişisel görüşüm. Daha önceki yıllarda da kanser tedavisindeki çalışmaları nedeniyle birçok ödül kazanan Sayın Sancar'ın sözleriyle devam edelim satırlarımıza: -Ben üstün zekalı falan değilim. Çok çalıştım, bu başarıya ulaştım. -Biz Doğulu'lar zor şartlarda yetiştik diyoruz. Öyle ama Aydın'da, İzmir'de, Ankara'da da zor şartlarda yetişen insanlar var. Başarı için ille de Robert Koleji mezunu olmak gerekmiyor. Savur Lisesi'nden mezun olup başarıyı yakalamak mümkün. Ben onu gösterdim. -Dostum Orhan Bursalı biyografimi yazarken kendisine, “Aman kardeşim, beni evliya gibi gösterme” dedim. Ben rahmetli annemin, “Kibirli olma oğlum, kibir Allah'a yakışır” nasihatını hiç unutmam. Nobel aldım diye de değişmem. Benim buluşlarımı ders kitaplarında okuyan çocuklar, “Bunu bir Türk bulmuş” desin, o gurur bana yeter…. -Laboratuvarda Nobel'den önce bir konu olduğu zaman ekip arkadaşlarımızla tartışırdık, bazıları itiraz ederdi. Nobel'den sonra her dediğimi artık yapıyorlar. Ben bundan aslında pek hoşnut değilim, tartışılması daha iyi. Şimdi “Hiç değilse bunu deneyelim” diyorum. Evde hayatımda hiçbir şey değişmedi. Nobel'den sonra eve geldim eşim “Hadi çöpü at” dedi. Eskiden de atıyordum, Nobel sonrası da attım, şimdi de atıyorum. …. -En önemli sorumluluğum Türkiye ile ilgili olanı. Ama Amerika'ya da borcum var. Çünkü oradaki üniversitem bana sağlıklı bir ortam sundu ki ben çalışmalarımı yaptım. -Bilim yapmamız, insanlık bilim birikimine katılmamız lazım. Çocuklarımıza bilimi sevdirmek gerekiyor. Çocuklarımızı fizik, kimya, biyoloji ve teknoloji alanlarında teşvik etmemiz lazım. Çok genç yaşlarda deney yapmaya alıştırmalıyız. Deney yapmaya alışan insan düşünür ve bu ancak öyle alışkanlık haline gelir. Bunu bir gelenek haline getirmeliyiz. Her şeyi devletten beklememeliyiz. Bu, önemli ölçüde de anne ve babaların sorumluluğudur. Bunu tekrar ve tekrar söylemek lazım, bu Türkiye'deki insanlara borcumuzdur. -Gazi Yaşargil hocamız Nobel almadı, ben aldım. Bu benim hocamızdan daha iyi bir bilim insanı olduğumu göstermez. Nobel nasıl seçilir, verilir, karışık bir şey. Ben bilime, insanlığa araştırma yaparak kırk yıldır hizmet ediyorum. Yaptığım çalışmalar otuz-otuzbeş yıldır ders kitaplarında. Bana Nobel kazandıran araştırmalar otuz-otuzbeş yıl önce yapıldı. Dünyanın her tarafında bunlar biliniyor. Fakat Türk Milleti bunu bilmiyordu. Bilimsel konularda çalışanlar biliyordu. Genetikte, biyokimyada okutuluyordu. Allah milletimize akıl versin. Biz kavga gürültüyü çok severiz. Eğer bir sebep yoksa, bir sebep yaratır kavga başlatır, onunla uğraşır, enerjimizi harcarız. Atatürk ve Cumhuriyet'in yaptığı bilimsel evrimlere ve İsveçlilere teşekkür borcumuz var. Onlar bu ödülü verdiler, onların sayesinde buradayım. Beni en çok sevindiren, gençlerimiz için ilham kaynağı olmasıdır. -Bilim yapmamız, insanlık bilim birikimine katılmamız lazım. …. Yahudi kardeşlerimiz dünya nüfusunun yüzde ikisini teşkil ediyor ve yüzde yirmi bilim Nobellerini almışlar. Onlar diğer insanlardan daha üstün zekalı mı? Değiller. Onların kültüründe bilime, eğitime önem veriliyor. İnşallah bu gibi girişimlerle çocuklarımızı bilim yapmaya ve kültürüne alıştırmaya devam eder ve gelecek yüzyılda İnşallah, bizden sonraki nesiller artık “Aziz Sancar veya İsmail Arslan Nobel almış, davet edelim” demez. “Zaten herkes Nobel” alıyor diye dikkat bile etmeyiz. Temennim budur. İnşallah Türkiye'de gelecek yüzyılda Nobeller çoğalır ve kimse gidip Nobelli insanların ofisini basıp illa “hocam gelirsin” demezler. …. Bir Atatürk sevdalısı olan Sancar daha önce belirttiği üzere ödülünü “yolunda yürüdüğü” Ata'sına teslim etti. Eşi de profesör olan Aziz Sancar, bir tıp doktoru. ABD'de yaptığı birçok bilimsel çalışma, kendisine sayısız prestijli ödül kazandırmış.Özellikle Nobel kimya ödülünü getiren “DNA onarımının mekanizmalarıyla ilgili” çalışmasının kanser hastalarının tedavisi noktasında ışık olması bekleniyor. Yıllara yayılan, uzun, yorucu deneysel araştırmaların sonucunda ulaşılan bir başarı elbette. Ödülü Nobel'den ziyade, insanlığa yapılan hizmet. Zaten biri, diğerini getiriyor doğal olarak. Kendisi de Nobel'i, “ülkesinde tanınarak gençlere öğüt verebilme şansı yakalaması bakımından” değerlendiriyor anlayabildiğim kadarıyla. Bu Nobel'i küçültmek değil elbette, O başarı sonucu gelen bir şey. Asıl önemli mesajlar Aziz Sancar'ın sözlerinin ardında saklı; -Kibir Allah'a yaraşır… -Çok çalıştım, başarıya ulaştım. -Çocuklarımıza bilimi sevdirmek gerekiyor. -Bilim yapmamız, insanlık bilim birikimine katılmamız lazım. -Dünyaya tekrar gelsem öğretmen olmak isterim. Çünkü geleceği onlar yapıyor, onlar yaratıyor. -Atatürk ve Cumhuriyet'in yaptığı bilimsel evrimlere teşekkür borcumuz var… Gibi…. *** Bilim ve insanlık adına attığın adımlarla bizleri gururlandırdığın ve; Başarıya giden yolda ülkenin insanına doğruları hatırlattığın için; Başarıların daim olsun, ışığın hep yanında dursun Sayın Sancar. *** Haftaya buluşunca dek; Esen kalın, Hoşça kalın… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.