Siyasi konulardan çok, insani yorumları ve konuları ele alıyorum, zaten de ülkemizde gündem anında değiştiğinden, ben yazılarımı hazırlayıp, tashihini de yapıp baskıya girene kadar olay önemini yitiriyor, gündem anında değişiyor. Haber de bayatlıyor. Bu nedenle tercihim, sosyal ve toplumsal konulardan yana… Ancak bu kez durum farklı. Meclis Başkanlığı Seçimi'nin ardından MHP'li Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu öyle bir cümle kullandı ki,siyasi yorumların unutulmazları (!) arasında yer almaya hak kazandı!... Hatırlatıyorum: “Biz eğer Sayın Baykal'ı desteklemiş olsaydık, kamuoyuna şunlar yansıtılacaktı; Siz Baykal'ı seçtiniz, muhalif adı altında AKP'nin tabiriyle-dinsiz bir partinin, inançsız bir partinin adamını seçtiniz-diye bize yükleneceklerdi…” Kendi parti başkanının bile birkaç cümle ile tekzip etmek zorunda kaldığı bir söylem… Şöyle bir söz var: Laf ağızdan çıkana kadar senin esirindir, ancak bir kez ağızdan çıktıktan sonra, artık sen onun esiri olursun… Bu nedenle bin kere düşünüp bir kere konuşmalı, çünkü söz söyleyeni bağlıyor. Bu tarihin unutulmazları arasına girmeye hak kazanan cümleye nokta koyarak ve yorumlarınıza bırakarak kendi konularıma dönmek istiyorum izin verirseniz… ** Geçtiğimiz günlerin flaş olaylarındandı bebek simidiyle sahilden iki dakikada soluğu Yunan adası yakınlarında alan on aylık Melda… Anne-babanın dikkatsizliği sonucu sürüklenen ve Deniz Kuvvetleri Sahil Güvenlik botu marifetiyle kurtarılan bebek Melda. Olan bitenden habersiz-simidinde uyuyakalmış, şans eseri o rüzgarda devrilmemiş, boğulmamış, sahil güvenlik sayesinde sağlam bir şekilde dönebilmiş. Çocuk büyütebilmek, ana-baba olmak sorumluluk ister, elbette hepimizin bu süreçte vukuatları vardır, “çocuktur, düşe kalka büyür” derler, büyürken de, büyütürken de sık rastladığımız durumlardır bunlar. Çok küçükken üzerimden iki tekerlekli bir bisikletlinin geçtiğini hatırlıyorum, bu yüzden o yetişkinlerin bindiği bisiklete binmeyi hiçbir zaman beceremedim. Sanırım o korkuyu yenemedim. Ve oğlumu büyütür-ken iki kere başına dikiş attırmak zorunda kaldık, birisinde yanındaydım, diğerinde arkadaşlarıyla oynarken düşmüş, birinin izlerini hâlâ alnında taşımakta… Olası çocuk kazaları… Ancak bebek Melda'nın durumu biraz farklı. On aylık bir bebeği – simidine güvenerek – koskoca bir denize bırakmak, sohbete dalmak işte böyle sonuçlar doğurabiliyor. Şansının Melda'yı bırakmaması ve yaşananların anne babasına ders olması dileğiyle… ** Gelelim toplumun bir başka kanayan yarasına… Yerli yersiz uygulanan “iyi hal indirimi” olayı… Ben yazmaktan, siz okumaktan bıktınız, ama, Bakın neler olmuş: Bir gazeteden: “Diyarbakır'da Ocak 2014'te yatalak ve görmek engelli H.A.'ya(70), A.T.'ın (32), tecavüz girişiminde bulunduğu ancak kadının bağırması üzerine adamın kaçtığı belirlendi. A.T. tutuklanırken, Dicle Üniversitesi kadının beden ve ruh sağlığının bozulduğunu belirledi. Yirmibir yıl hapisle yargılanan A.T.'a dokuz yıl hapis veren Beşinci Ağır Ceza Mahkemesi, “Eylemin bedenen kendini savunamayacak kişiye karşı işlendiğini ” belirterek cezayı onüçbuçuk yıla çıkardı. Ancak suçun teşebbüste kaldığı belirtilerek ceza altı yıl dokuz aya indirildi. Kadının beden ve ruh sağlığının bozulması nedeniyle cezayı on yıla çıkaran mahkeme, “iyi hal” indirimi yapıp, sekiz yıl dört aya indirdi. Sanığa geceleyin konut dokunulmazlığını ihlal'den de iki yıl veren mahkeme, yine “iyi hal indirimi” uygulayarak, bu cezayı da bir yıl sekiz aya indirip erteledi…” Aynı gazete bu haberi şu başlıkla duyurmuş: “Mahkeme indirime doyamadı…” ** Hep yazıyorum, adalete müdahale gibi bir niyetimiz yok, zaten olmaz da, yalnızca sade vatandaşlar olarak anlayamadığımız noktaları yorumlamaya çalışıyoruz. Örneğin tecavüz gibi bir insanlık suçunu işleyen ya da işlemeye kalkışanların “iyi hal” durumu? Otuz iki yaşında bir adam yetmiş yaşında hem de engelli bir kadına tecavüze yeltenecek, belki de mahkemeye kravatlı ve boynu bükük gelmek “iyi hal”e neden teşkil edecek… Saldırıya uğrayan zavallı engelli kadın da “iyi hal” de midir acaba? Bu, aç çocukları için ekmek çalmak durumu değil, tamamen farklı bir şey, oysa ki “iyi hal indirimi” insanca ve savunulabilir bir uygulama. Ancak “tecavüz suçları” ile “iyi hal” kavramı yan yana nasıl geliyor işte orası ayrı bir tartışma konusu… ** Ünlü bir Amerikan Gezi Dergisi dünyanın ve Avrupa'nın en güzel şehirlerini açıkladı geçtiğimiz günlerde. Dünyanın en güzellerinde 1. Sırada Japon, 2. Sırada Amerika ve 3. Sırada Kamboçya'nın bir şehri yer alıyor. Paris, Londra ve New Yor bu derginin sıralamasına göre dünyada ilk ona giremiyor. Aynı dergi Avrupa'nın en güzellerini şöyle sıralamış: 1-Floransa (İtalya) 2-Roma(İtalya) 3-Krakov(Polonya) 4-Barcelona(İspanya) 5-İstanbul(Türkiye) 6-Budapeşte(Macaristan) 7-Sevilla(İspanya) 8-Edinburg(İskoçya) 9-Madrid (İspanya) 10-Paris(Fransa) Bu on şehrin sekizini görmüş birisi olarak kendimi şanslı sayıyorum. Görmediklerim Krakov ve Paris. Ben de bu sıralamaya şunları ekleyeyim: Roma Floransa'dan, Madrid Barcelona'dan, İstanbul onlardan da daha güzel. Ancak şu farkla: Floransa, Roma, Ortaçağ binalarının üzerinde oturuyor, Roma uygarlığı ise yerin altında. Barcelona 1900'lerin başında yapılmış, insanlar hala o binalarda oturuyor, İstanbul yine muhteşem ancak benim 1976-1981 yılları arasında üniversite döneminde okuduğum görüntüsünden çok uzak. O muhteşem camiler bile gökdelenlerin arasından zor seçiliyor. Yemyeşil ağaçların görüntüleri ise eski Yeşilçam filmlerinde kaldı. Gezi yazılarımda anlattığım Budapeşte ve Edinburg'a ayrı bir sayfa açmak isterim, geçmişleri ve tarihleri korunmuş muhteşem iki şehir… Ve bugünkü hali bile hepsine yeter, Doğu-Batı sentezi, Türkiye'nin gözbebeği canım İstanbul'um.. Yeter ki en azından bugünü koruyalım… Haftaya buluşmak üzere, Ramazan Bayramınızı kutlar, sevdiklerinizle nicelerine ulaşmanızı dilerim. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.