Haftalık yazımı yazmaya niyetlendiğim gün itibariyle; Artvin-Şavşat yolunda Kılıçdaroğlu konvoyuna PKK saldırısı bir şehit, üç yaralı. Geceden sabaha; Cizre'de hain saldırı onbir polis şehit, bir sürü yaralı… Öncesi; Gaziantep kına gecesi katliamı… Ve korkarım bu yazı yayınlandığında, bu acı haberler artık güncelliğini yitirmiş olacak. Çünkü belki de yerini yenileri alacak. Olmasın, olmamalı. Dileğimiz, umudumuz, beklentimiz, barış, huzur. Gülen yüzler ülkesi bir Türkiye. Ve; Güzel ülkemin huzuruna kasteden her kim varsa; isminin yanında her ne sıfat yazılıyorsa (Fetö, PKK, IŞİD ya da her neyse) Umarım karanlık emellerinin girdabında boğulur… Ve ünlü dizede olduğu gibi; “Mert dayanır namert kaçar, Meydan gümbür gümbür denir…” Buna yürekten inananlardanım. Yeter ki çekilen acılar bir an önce son bulsun, ödenen bedel daha da ağırlaşmasın… *** Olumlu, neşeli şeyler yazmak, yazılarımı fıkralarla sonlandırarak sizleri gülümsetmek istiyorum. Ancak ne yazık ki şu anda içinde bulunduğumuz ortam buna izin vermiyor. Umarım bir gün bu ortamı yakalayacağız. Şimdilik sizleri tebessüm ettirecek bazı güncel haberlerle idare ediyorum. En azından insanlık adına! İşte onlardan birisi: “Bodrum'da teknesiyle açılan Kaptan Erkut Demeke yaralı bir Caretta Caretta (Deniz kaplumbağası) gördü. Yaklaşınca Caretta Caretta'nın olta iğnesini yuttuğunu anladı. Caretta Caretta'yı ekibinin yardımıyla teknesine aldı. Seksen kiloluk hayvanı canlı kalması için sürekli su dökerek kıyıya kadar getirdiler. Hayvanın damağını delen olta, Deniz Kaplumbağaları Merkezi'nde (DEKAMER) ameliyatla çıkarıldı. Caretta iyileşince bırakılacak…” …. Düşüne biliyormusunuz, birisi Caretta'yı avlanmak için olta atıyor, bir diğeri kurtarmak için uğraş verip seksen kiloluk hayvanı Deniz Kaplumbağaları Merkezi'ne getiriyor… Ya da olaya şöyle bakalım; Bir insan (insan demek ne kadar doğruysa!) vücuduna bombaları sararak masum insanların arasına dalıyor, yaşam haklarını ellerinden alıyor, bu kişi ise acı çeken Caretta'yı kurtarabilmek için olağanüstü bir çaba sarf ediyor… *** Son zamanlarda yazdığım konuların benzeştiğinin farkındayım. Ancak beni bu noktaya olaylar getiriyor. Değil bir insana, bir canlıya zarar verilmesinin mantığını çözememişken, toplum içine karışıp kendini ve suçsuz insanları patlatma olayını ve bu noktaya gelinme, ikna edilme aşamasına anlayabilmiş değilim. Elbette amaç canlı bombanın psikolojik sorunlarını çözmek değil, bu tür olayların önüne geçebilmek. Bunun yolunun eğitim meselesinden geçtiği ise naçizane görüşüm. *** Caretta'yı anlattık, canlı bomba olayına girdik gazeteleri karıştırırken bir başka haber çekti dikkatimi. Bu konularla bir ilgisi yoksa da, insanlıkla var… Bana göre ilginç, bir o kadarda trajikomik… Tabi eğer olay yazıldığı gibi geliştiyse, yani yazılanlar doğruysa, İşte o haber: “Erzurum'un Yakutiye ilçesinde bir sürücü, üç yaşındaki oğlu Efe'yi otomobilinde bırakarak araçtan indi. Anahtarını da araçta unuttu. Kapıların otomatik kilitlenmesi üzerine Efe otuz derece sıcakta camları kapalı araçta mahsur kaldı. Baba camın kırılmasına uzun süre karşı çıktı. Ancak başka çare bulunamayınca cam kırılarak Efe kurtarıldı.” … Kurtarılma olayı şöyle oluyor: Yardıma gelen zabıta ekipleri aracın kelebek camını kırıyor, küçük Efe buradan anahtarı babasını uzatıyor. Kurtarma çalışmaları sırasında ise sıcaktan ve korkudan sürekli ağlıyor. Kurtarıldıktan sonra ise kana kana su içiyor… *** “Arabada çocuk unutma olayı” ne kadar sık yaşanan bir durum… Unutmak, çocuk unutma, bu kez de içeride anahtar unutmak… Zaten insan küçük bir çocuğu ne diye tek başına arabada bırakır ki… Bir de üstüne arabanın camını çocuğundan fazla önemseme olayı… Sıcakta çocuğunu içeride bırakmışsın, anahtarı unutmuşsun, yetmemiş, çocuğunu önemsemiyor, arabanın camını önemsiyorsun… Değil camı, insan o arabayı parçalar da, haşlama yaptığı çocuğunu kurtarır… “Mal canın yongasıdır” da, işte o canın yedeği yok… Hem de bir evladın… Bilemiyorum, ya bende bir tuhaflık var, yada bazılarında! Tabii Bu satırları iddiaların doğru olduğunu varsayarsak yazıyorum. İşin açıkçası bir babanın malını evladının canından üstün tutması bana da tuhaf gelmiyor değil… Ben haberi yazanların yalancısıyım. *** Gelelim son “yüz akı” habere… Neyse ki böyle insanlar da var. Geleceğe umutla bakabilmek için bir neden daha diyelim ve bizi geleceğe umutla baktıracak nesiller yetiştirelim… İşte benim gibi sizi de gururlandıracağını düşündüğüm o gerçek öykü: “Erzurum'un merkez Yakutiye ilçesinde berberlik yapan evli ve iki çocuk babası Selahattin Kaplan'ın (40) yanında çıraklık yapan oğlu Muhammet Burak, 15 Ağustos'ta yolda bir çanta buldu. Çantanın para ile dolu olduğunu gören lise birinci sınıf öğrencisi Muhammet Burak, berber dükkanına girerek çantayı babasına verdi. Baba Kaplan çantada yirmi birbin lira sayınca götürüp Gürcükapı Polis Merkezi'ne teslim etti. Çok sayıda kutlama alan berber Selahattin Kaplan şunları söyledi: - Herkesin yapması gerektiği gibi çantayı karakola götürdüm. Paranın sahibi bulundu. Gelip teşekkür etti ve oğluma bir hediye vereceğini bildirdi. Yüzbin lira kadar borcum var ama haram parayla borcumu kapatmayı düşünemezdim.” …. Gördüğünüz gibi yalnızca baba değil oğlu da iyi ahlaklı sağlam karakterli. Zaten o oğlu da bu baba yetiştiriyor… *** Bu toplumda (her toplumda olduğu gibi) ne yazık ki çürük yumurtalar bulunmakta… Kandırılıp canlı bomba yapılanlar, bir olmaza kanıp devlet düzenini yıkmaya kalkışanlar, sıkıntılarını karısından, kızından, sevdiğinden çıkarmaya çalışanlar. Var olduğunu biliyoruz. Ancak bir Caretta'nın canını kendi canı kadar önemseyen, borçlu olduğu halde bulduğu paranın tek kuruşuna bile el sürmeyen de bu toplumun ferdi. Bu insanlar ve onların yetiştirdikleri, işte Türkiye'nin yarını ve geleceği, “Aydınlık bir gelecek” için ümidimiz de, beklentimiz de bu nedenledir. İnanıyorum ve inanmaya devam edeceğim. Haftaya buluşuncaya dek; esen kalın, hoşça kalın… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.