Kimileri, “Yanlışlıkla adam ölüyor” deyip, yaptıkları hataları mazur göstermeye çalışsalar da, bazı yanlışlar gerçekten hayati oluyor, can yakıyor.
Bunlardan birisi de geçtiğimiz hafta yaşanan yanlış bebek skandalı.
Olay şöyle gelişiyor:
“Adapazarı'nda yaşayan T.G. ve F.G. çiftinin, Sakarya Üniversitesi Hastanesi Doğumevi'nde ikinci çocuğu doğmuştu. “Hamza” adı verilen bebeğin vücudunda morluklar oluşunca doktorlar kuvöze koydu. Aynı saatlerde Özbek bir çiftin de erkek bebeği dünyaya gelmiş ve kuvöze konulmuştu.
Bebekler kuvöze odasında karıştı.
Aileler bebeklerini isim bilekliklerini kontrol etmeden teslim aldı ve hastaneden ayrıldılar.
Anne T.G. 1 hafta sonra bebeğin çıkarılmış isim bilekliğinde “Hamza” yerine yabancı bir isim gördü. Hastanenin karışıklığı kabul etmesinin ardından Adapazarlı aile, polis eşliğinde İstanbul'a gitti ve Özbek anneye bebeğini verip, kendi bebeklerini aldılar.
T.G. ve F.G. gerçek bebeklerine kavuşurken, olayla ilgili soruşturma başlatıldı…”
…
Bakınız bir yanlışlık nelere mal olacaktı.
Örneğin o isim bilekliği düşmüş, kaybolmuş olsa, her iki aile de kendilerine ait olmayan çocukları büyüteceklerdi.
İleride Kan, DNA testi yapılmak gerekse belki de büyük aile faciaları ortaya çıkacaktı. Bu olay bana birkaç yıl önce Fransa'da yaşayan bir başka olayı hatırlattı.
Anne -baba ve kız çocuğunda oluşan bir Fransız ailede bir nedenle yapılan araştırma sonucu (kan vs.) babanın kızının gerçek babası olamayacağı anlaşılıyor. Bunun üzerine aldatıldığını düşünen baba, karısını boşuyor, aileyi de terkediyor.
Bir süre sonra hasta olan kız için annenin verilere ihtiyaç duyuluyor, sonucunda anlaşılıyor ki, anne de anne değil.
Geçmişe, doğum zamanına gidilince bebeklerin hastanede karıştığı anlaşılıyor.
Buyurun bakalım, hem aile dağıldı, hem çocuklar karıştı, işin içinden nasıl çıktılar hiç bilemiyorum. İşte bu da bir hata da, iki ailenin hayatını mahveden cinsinden.
Elbette Adapazar'lı T.G. ve F.G.'nin yanlışı, teslim alırken bebeğin isim bilekliğine bakmamaları.
En büyük yanlış ise kuşkusuz hastane görevlilerine ait.
İyi ki gerçek çabuk farkedilmiş…
Hatasız kul olmasa da, bazı hataların telafisi yok…
x x
Anlatacağım bu olay ise hata değil, adeta bile bile lades.
“Bursa'da Hatice İsmail Hakkı Kayan Ortaokulu 5. sınıf öğrencisi Murat Efe, teneffüste top oynarken başını kale direğine çarptı. İddiaya göre derste öğretmenine “Başımı vurdum, kulaklarım çok ağrıyor” diye ağlayarak eve gitmek için izin istedi. Öğretmen izin vermedi.
Akşam eve giden ve ailesine başını vurduğunu anlatmayan Murat Efe, ertesi sabah çığlık atarak uyandı. Kalbi duran ve burnundan kan gelen Murat Efe, annesi Pervin Narin'in kollarında can verdi.
Okul İdaresi hakkında suç duyurusunda bulunan Pervin Narin, “Öğretmenleri, ağlamasına rağmen oğluma müdahalede bulunmamışlar, yan taraftaki sağlık ocağına götürmemişler. Bana bile haber vermemişler. Ben oğlumun arkadaşlarından olayı öğrendim. Bunlar nasıl eğitimci” diyerek ağladı…”
….
Bir ihmal, bir umursamazlık ne yazık ki bu sonucu doğurdu.
Elbette öğretmeni de öngöremedi durumun ciddiyetini, bilerek ve isteyerek yapılmış bir şey değil ancak çocukları da önemsemek, onlara kulak vermek gerek.
İddialar doğru ise olayda açık bir ihmal görünüyor ancak sonuç ne olursa olsun Murat Efe artık aramızda olmayacak…
….
Yukarıda anlattığım iki olay da sorumluluk bilincinin yetersiz oluşundan hata yapmaya meyilli olmaktan kaynaklanıyor.
Ancak bazı hatalar, hata kabul etmiyor.
….
Ve gelelim son sorumsuzluk örneğine.
“Ne desen eksik kalır” diye başlık atmışlar, katılıyorum.
“Yanında 5 yaşındaki oğlu da olan R.C.H., Antalya Manavgat çevre yolu üzerinde otomobiliyle zikzaklar çizerek ilerlerken durduğu trafik ışıklarında direksiyon başında sızıp kaldı.
Bir sürücü sızıp kalan R.C.H.yi uyandırmaya çalıştı, başarılı olamayınca polisi aradı. Polis R.C.H.yi araçtan indirdi, çocuk annesine teslim edildi.
Polisin, sağlık görevlilerinin uyandıramadığı R.C.H.'nin kan tahlilinde 3.64 promil (cezai sınır 0.50 promil) alkollü olduğu tespit edildi…”
…
Bu olay için hata demek hafif kalır zira hata insanların bilmeden, istemeden yaptığı bir şeydir.
Burada zevk için oğlu da dahil insanların yaşamını hiçe sayma durumu söz konusu…
Sevgili okurlar en önemli konulardan birisi insanların sorumluluk anlayışı taşımaları.
Sorumsuzluk, düşüncesizlik söz konusu ise her türlü yanlışın, olumsuzluğun kapısı aralanmış demektir.
Sonrası da işte böyle gazetelere konu oluyor.
…
Bu haftalık da satırların sonuna geldik.
Haftaya yeniden buluşuncaya dek şimdilik,
Esen halın,
Hoşça kalın…
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.