Ömrümüzden bir Kurban Bayramı daha geçti sevgili okurlar, sağlık, huzur ve mutluluk içinde nice bayramlara ulaşmak dileğiyle buradan geçmiş bayramınızı kutlamış olayım. Yoğun çalışan ve büyük kentlerin keşmekeşinden usanan bazılarınca tatil ya da memlekete kaçış olarak değerlendirilen bu bayram günleri, aslında manevi anlamda büyük önem taşımakta. Belki uzun zamandır görüşülemeyen akrabaları ve aile büyüklerini ziyaret için tam fırsat, kapıları çalınan, evleri dolup taşan yaşlılar mutlu, cepleri dolan küçükler de… Bir de dargınların barışması için bir olanak, tabi değerlendirebilene. Af dilemek de, affetmek de büyüklük. Üstelik bayram günü kapısına geleni affetmeyecek kırık kalpli bir yetişkin düşünemiyorum. Belki de birçok kırık gönül bu bayramda onarılmıştır diye düşünüyorum… ** Kurban bayramının da ayrı bir önemi var elbette. Bu da “Kurban eti dağıtmak.” Paylaşmanın bir başka şekli. Paylaşım, dinimizin olduğu kadar, insanlığın da bir kuralı olsa gerek. Kurbanlar kesildi, kesebilen, kesemeyene dağıttı. Bu, çok güzel bir gelenek, yalnızca bu günlerde et yiyebilenler olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir de şu haber kanallarındaki manzaralar olmasa… Her ne kadar vejetaryen olmayıp, etleri, tavukları, masada olduğu sürece vicdan azabı çekerek de olsa yemekten sakınmasam da, bu gıdaların sofraya, bu hayvancıkların yaşamlarının nihayete ermesi sonucu geldiğinin de farkındayım elbette! Onun için yolda satılmaya götürülen koyunların bile yüzüne bakamam, kendimi bizzat onların katiliymiş gibi hissederim. Oysa ki bu hayvancıkların da görevi bu işte, insanları beslemek. Balıkların, tavukların, diğer eti yenen hayvanların… Bunu ben de biliyor ve kabul ediyorum, yeter ki göz teması sağlamayayım, işte o zaman fena oluyorum. Yine bir Kurban Bayramı esnasında görüntüleri televizyonlardan izledik. Beni en çok acemi kasaplar kısmı güldürüyor. Güldürüyor derken, tabi bu, acıklı komedi. Hepimiz görüyoruz, can korkusu yaşayan hayvanlar nasıl oluyorsa acemi kasapları kendi satırlarıyla yaralıyor. Buna da “Kurbanlıkların intikamı” demek gerek herhalde. Tv'deki kurbanlık görüntülerinin içinde birisi vardı ki, uzun süre hafızamdan kazınmadı, kesileceğini anlayarak kaçmaya çalışan bir boğayı, uzun sopalarla vurarak yakalamaya çalışıyorlardı…. Bu görüntüyü belki bir çoğunuz görmüşsünüzdür, sopaları, değnekleri yiyen hayvan can havliyle ve korkuyla ne yana dalacağını bilemez bir şekilde koşturuyordu… Ve bir başka görüntü, bir diğer boğayı yakalamak için üst üste tam yedi adet sakinleştirici iğne sapladılar. Yedinci iğnenin sonunda zavallı hayvan bir tarafa yığılıverdi. ** Can havliyle kaçan hayvanlar ve onları yakalama esnasında canlarını yakma, sopayla vurma görüntüleri inanın içimi acıtıyor, o sopalar sanki benim sırtıma iniyor. Biliyorum, sonuçta hayvanların insanların besin ihtiyacını karşılamak gibi bir görevleri var, bu kaçınılmaz bir durum ancak kardeşim biraz daha dikkatli, biraz daha insancıl olamaz mısınız? ** Bu vesileyle yeniden Kurban Bayramınızı kutlar, sağlık ve mutluluk içinde tekrarlarına ulaşmanızı dilerim. Gelelim bugünkü konumuza. Gazetenin dip bucak köşesindeki bir haber beni geçmiş yıllara götürdü. Geçmiş yıllar derken, insanlığın en büyük suçlarından birisinden bahsediyorum. Gelin bu haberi birlikte okuyalım, “İtalya'da savaş suçlarından hüküm giyen Nazilerin hayatta kalan son üyesi olan Erich Priebke, ev hapsinde tutulduğu Roma'da, önceki gün yüz yaşında öldü. Eski SS subayı Priebke, İkinci Dünya Savaşında Alman Ordusu'nun İtalya'yı işgal ettiği dönemde, Roma yakınlarındaki Ardeatina çukurunda üçyüzotuzbeş (335)” anti-faşist partizanı kurşuna dizdirtmişti. Priebke, savaştan sonra kaçtığı Arjantin'de 1994 yılında yakalanıp bir yıl sonra İtalya'ya iade edilmişti. “Ben sadece bana verilen emirleri yerine getirdim. Görevimi yaptım” diye kendisini savunan Priebke ömür boyu hapis cezası almıştı. 2007 yılında ilerlemiş yaşı nedeniyle cezası ev hapsine çevrilmişti. Emirleri doğrudan Nazi lideri Adolf Hitler'den aldığını belirten Priebke, vasiyetinde de Yahudi Soykırımı'nın bir yalan olduğunu savundu ve yaptıklarından pişmanlık duymadığını yineledi. Priebke'nin Arjantin'e defnedilme isteği ise Buenos Aires hükümeti tarafından reddedildi. Paolo Giachini,”Arjantin'de yaşayan oğlu Jorge cenazeyi istiyor. Ama Arjantin reddetti. Başka bir yer arıyoruz” dedi. Arjantin'in Yahudi Dıişleri Bakanı Hector Timerman'ın ofisinden twitter yoluyla yapılan açıklamada da “Arjantin insan onuruna yapılan böyle bir hakareti kabul etmeyecek…” denildi. Priebke İtalya'da henüz açıklanmayan bir yere defnedilecek. … Ve gazetenin bu haberinden birkaç gün sonra televizyonda bu kişinin cenaze görüntüleri… Yapılmak istenen bir tören… Cenazenin Yahudi mahallesinden geçirilme çabaları… Toplumun büyük öfke ve isyanı ve törenin iptali. Yani, varılan son nokta. Tüm bu olaylar İtalya'da gerçekleşiyor. ** Hep yazmışımdır, insanın dünyadaki tek kazancı, belki de öldükten sonra arkasından yürüyen cemaati. Onu da dünyada yaşarken yaptıkları ya da yapmadıkları sağlıyor. Erich Priebke bir savaş suçlusuydu. 335 kişinin ölümünden bizzat sorumlu tutularak ömür boyu hapse mahkum edildi. Yaşayan son Nazi subayıydı. Kendisi kabul etmese de “Yahudi Soykırımı” denilen bir insanlık ayıbı tarih sayfalarında yerini aldı. Ve, 335 masumun ölüm emrini veren kişi, gömüleceği çukura bile zorlukla gitti. ** Dünya tarihi ders alınması gereken acı gerçeklerle dolu. Hiroşima ve Nagazaki'ye atılan atom bombaları ile, Yahudi Soykırımı bunlardan yalnızca ikisi. Ne yazık ki acı çektirenler ve çekenler silsilesi günümüzde de devam etmekte… Üstelik insanlığın en acı darbesini yemiş Yahudi ırkının torunlarından bazıları günahsız Filistin çocuklarını, bebelerini katletmekte… Gördüğünüz gibi insanlığın da insansızlığın da vatanı yok sevgili okurlar; Daha önce de söylediğim ve savunduğum gibi; insan her yerde insandır, yanlış olan uygulanan politikalar olsa gerek… ** Ülkelerin ve dünyanın geleceğinin ve huzurunun barışa gönülden inanan politikacılarda olduğuna, bu günlerin geleceğine yürekten inanıyorum. İnsanoğlunun başka çaresi olmasa gerek. Haftaya buluşmak üzere. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.