Biliyorsunuz, idam tartışmaları yeniden alevlendi. Aslında bu çok ucu açık ve tehlikeli bir konu. Yeniden o günlere dönülür mü, bu saatten sonra böyle bir adım atılır mı bilinmez ancak bu konu kamuoyunu epey meşgul eder bir hale geldi. İnsani açıdan bakarsanız, idam cezası hiç insancıl bir karar gibi gelmiyor. Ama yine insani açıdan bakarsanız, Norveç'teki yüze yakın masumu katledenin adına hapishane denilen, Norveç kanunlarına göre, neredeyse lüks bir otel sayılan bir yerde bundan sonraki kalan ömrünü geçirecek olması, bu da hiç adil gelmiyor. Bu katilin ömrünün kalanını keyif ve lüks içinde sürdürme hakkı olabilir mi? Ne çare ki, Norveç'in kanunları böyle… ** Olayları çok uzağa taşımaya gerek yok aslında. Aynı şeyler yıllardır bizim ülkemizde de yaşanıyor. Körpecik bedenler genç yaşında şehit olarak toprağa kavuşurken, elebaşları lüks koşullarda, doktor gözetiminde kalan ömrünü tamamlıyor. Biri Norveç'li, biri de kendini ne hissediyorsa o. Biri tetiği kendi çekmiş, diğeri çektirmiş, Arada ne fark var? ** Konumuz idam cezası. Olmalı mı, olmamalı mı? Keşke hiç gerek olmasa. Geçmişteki yanlış uygulamalara bakınca olmamalı diyor insan, Çünkü geriye dönüşü yok, Yukarıdaki örneklere bakınca da olmalı. Çünkü kaybedilmiş yaşamların telafisi yok. Zaten, Bize soran da yok. Kendi kendimize beyin jimnastiği yapıyoruz işte. Başlangıçta da dedik ya, çok ucu açık ve tehlikeli bir konu. Modern dünyada, en demokratik ülkelerde idam cezasının yeri yok, çağdışı olarak değerlendiriliyor. Ancak öyle durumlar var ki, “Bu insanın yaşam hakkı olamaz” diye düşünüyorsunuz. Sorun galiba, bu cezayı adil olarak uygulayabilmekte. Yani bazen tam emin olmadan da idam cezası verilebiliyor (ki geri dönüşü yok) bir de ölümden sonra suçsuzluğu anlaşılırsa, işte o zaman tam bir felaket. Böyle bir olay ABD'de olmuştu. Tecavüz ve cinayet suçlamasıyla gazla idam edildikten bir süre sonra kişinin suçsuzluğu ortaya çıkmıştı, çünkü gerçek suçlu başka bir olaydan yakalanıp, bu suçunu da itiraf etmişti. Şimdi Amerika'yı yıkıp yeni baştan yapsanız, bu adamı geri getiremezsiniz. ** İdam cezasıyla ilgili bir iki cümle yazıp giriş yapacak, asıl konuya girecektim, coştukça coştum. Bir gazetenin hafta sonu ekinde Cumhuriyet tarihinden, idam cezası kaldırılana kadar idam edilen kadınlarla ilgili bir çalışma yapılmış, bana da ilginç geldi, size aktarmak istedim. ** 1920'den 1984'e kadar Meclis tarafından onaylanan ve infazı gerçekleştirilen idam cezası kararı sayısı 712 imiş (İstiklal Mahkemeleri hariç). Bunların onbeşi kadınmış. 60'lı yılların ortalarına kadar idamlar “İbret olsun” diye halka açık alanlarda, günün ilk ışıklarında yapılırmış. Kentlerin meydanları infaz alanlarına dönüştürülür, insanlar yorganlarıyla meydanlarda gecelerlermiş. TBMM kararıyla idam edilen ilk kadın, Isparta'nın Darıbükü köyünden Hasan kızı Fatma. Suçu=Aynı köyden Eşref'in Hanife'yle evlenmesini sağlamak için, Eşref'in karısı Ümmüşani'yi, yirmili altın ve tarla karşılığı öldürdü. Ve 14 Aralık 1931'de asıldı. Son sözü “Allah affetsin” oldu. (Fatma kadın kiralık katil oluyor.) İdam edilen ikinci kadın ise 20 Haziran 1934'te cezası infaz dilen Sadberk Lüleburgaz'ın bir köyünden. “Münasebette bulunduğu Kıpti Selim'le birleşmelerini temin için kocası Demir Kahya'yı öldürmesinden iştiraki bulunduğundan dolayı Kırklareli'nde infaz edildi.” O günün diliyle Anadolu Ajansının haberi. Suç ortağı Selim de yaşı küçük olduğundan 24 yıl ceza yedi. Bir başkası: Damadı Adil Gürel'le “gayrı meşru münasebet ” yaşayan Didar Savaş kocasını öldürdükten sonra çuvala koyup gömdü, idam kararı 16 Haziran 1939'da Resmi Gazete'de yayınlandıktan sonra infaz edildi. Bodrum'um Karakaya Köyünden Fatma Satılı, ilişkisi bulunduğu Mustafa ile yalnız kalmak için kocası Hasan'ı öldürme planı yaptı. Fatma Satılı, Mustafa ile birlikte Çakal yatağı denilen yerde pusu kurdu. Burada bir taşın üzerinde dinlenen kocasının başına Mustafa ile birlikte önce taşla vurdu, ardından kasaturayla yaraladı. Fatma ve Mustafa daha sonra Hasan'ın başını taşla ezdi. 23 Haziran 1936'da Resmi Gazete'de yayınlanan kararla Fatma Satılı idama mahkûm edilirken, Mustafa 21 yaşından küçük olduğu için hapse atıldı. İdam edilen kadınlar arasında en meşhur olanı ise bir başkasıyla evlenmek için kocası İhsan Kuzu'yu zehirleyerek öldüren Hanım Kuzu. Malatyalı Hanım Kuzu'nun idam kararı 27 Mart 1944'te Resmi Gazete'de yayımlandı. Hanım Kuzu, Kemal Tahir'in, sinema ve televizyona da uyarlanan unutulmaz eseri “Karılar Koğuşu”nun kahramanlarından biri olarak edebiyat tarihine de geçti. Cumhuriyet tarihinde idam sehpasına gönderilen son kadın ise Kadriye Partici oldu. Kardeşi Faik Varketli ile birlikte, boynundaki bir tane beşibirlik altın, 4 tane bilezik ve parmağındaki altın yüzüğü almak için Aysel Malseven'e Folidol ismindeki bir tütün haşere ilacını zorla içirdi. Ancak Aysel Malseven, içirdikleri zehri kusunca Faik Vartekli maktülün başındaki bir bıçağın ucuyla delik açarak ölümünü hızlandırdı. Kadriye Partici, 25 Temmuz 1971'de İzmir'de asıldı. Ve asılan son kadın oldu. ** Bu kadınlar üzerine yapılmış bir araştırmadan alıntı olduğu için kadın idamları yazdık. Yoksa, vahşetin kadını-erkeği yok. Kendini, çocuğunu, aileni ya da her neyse, meşru müdafaa amaçlı olmadıktan sonra, bilerek ve isteyerek, kasten, taammüden, kişisel çıkarların için, bir başka cana zarar vermenin, hele hele öldürmenin affı olmamalı… Artık idam mı olur, ömür boyu hapis mi, ne olur biz bilemeyiz, bizler sıradan insanlarız, ne kanun koyucu, ne karar vericiyiz. Ancak insanız, birileri sevdiklerini kaybetmenin acıları içinde yaşamaya çalışırken bu acıları bizzat yaratanların ömrünü keyif içinde sürdürmesi insanın yüreğini kanatıyor. Bu nedenle de idama onay vermek de zor, karşı durmak da… Haftaya buluşmak üzere… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.