“Benim sana verebileceğim çok şey yok aslında, Çay var içersen? Ben var seversen? Yol var gidersen?” Bir düşünce, bir niyet, bu kadar mı güzel ve yalın bir şekilde ifade edilir? Duygular bu kadar mı öz ve çarpıcı bir şekilde dile getirilir? Söz konusu kişi, dünyayı “gönül gözüyle” gören Aşık Veysel olunca, böylesine bir ifade güzelliği de mümkün olabiliyor. 25 Ekim 1894 - 21 Mart 1973 Aşık Veysel Şatıroğlu'nun dünya sahnesinde rol alış süresi. Bedensel olarak görevini tamamlamış ve sahneden ayrılmış olsa da, eserleri sonsuza kadar yaşamaya devam edecek. Ustayı -yaşamını şekillendiren olayları- kitaplığımda özenle sakladığım TAHİR KUTSİ'nin AŞIK VEYSEL isimli 1973 baskısı eserinden aktaracağım… Veysel'i Aşık Veysel yapan ve Türk Edebiyatının ölümsüzlerinden kılan yaşam öyküsü ve dillerden düşmeyen, birçok türküye konu olan güzel eserleri bakın nasıl bir süreçte oluşur: 1894 Sivas - Şarkışla Sivrialan Köyü doğumludur Veysel. yedi yaşında çiçek hastalığından gözlerine perde iner, babasının avunsun, eğlensin diye verdiği kırık bir saza alıştıkça, Sivrialan'a gelip giden aşıkları dinledikçe duyarlılığı gelişir. Bu konuyu anlatan o ünlü şiiri ise herkesçe bilinir: “Genç yaşımda felek vurdu başıma, Aldırdım elimden iki gözümü Yeni değmiş idim yedi yaşıma, Kaybettim baharımı yazımı x x Bağlandım köşede kaldım bir zaman Nice kimselere dedim el aman On beş yaşıma girince hemen, Yavaş - yavaş düzen ettim sazımı. x x ….Veysel der: Dünyaya ben niye geldim, Her zaman ağladım, ne zaman güldüm, Gönlüme teselli kendimde buldum, Sabır ile teskin ettim özümü… x x 1920'de anne ve babasını kaybedince tek can yoldaşı olan sazı ve abisinin çocuklarıyla kalır. 1928'den den sonra Zara ve Hafik taraflarına gider, köylerde bir süre misafir edilir. Tanınması ise 1931 yılından sonra başlar. Bir arkadaşının refakatinde üç ay yaya yürüyerek Cumhuriyetin Onuncu Yıldönümünde Ankara'ya ulaşır, kahvelerde şiirlerini söyler, sazını çalar, konuşmalarını okur, yurdu dolaşmaya gittiği yerlerde şiirlerini okuyarak sazını çalmaya çıkması bu tarihlerden sonraya rastlar, gezgin hayatında sık sık köyüne döner. Arifiye, Hasanoğlan ve Çifteler Köy Enstitülerinde Halk Türküsü öğretmenliği yapar. Türkülerinin çoğu plaklara da alınmış olan Aşık Veysel'in şiirleri en çok Ülkü Dergisi'nde yayınlanır, bir çok kurum, yazar, şair ve yayınevi eserlerini kitap haline getirip yayınlar. Anılarını anlatırken bir sohbet sırasında; “Hayatımın garipliği doğumla başlamış” der, “Anam koyun sağmaktan gelirken doğmuşum ben, göbeğimi de kendi elleriyle koparıp atmış”… Yedi yaşında gözlerini kaybediyor. 1951 yılında gazetecilerin “Ameliyat ettirelim” teklifini: “Hayalhanemdeki dünyayı yıkmayın” diye reddediyor. Zamanımızın en büyük halk ozanı olarak bilinen Aşık Veysel Şatıroğlu, “Dağlar çiçek açar, Veysel dert açar” diyordu. “En çok gözlerimin yokluğuna, askerliğim geldiğinde acındım. Emsallerim seferberliğe katıldılar. Ben köyde kaldım. Çok yaşlı olanlar ve kadınlarla birlikte köyde kaldım.” Ve şöyle söyleniyordu: Veysel der, dünyaya ben niye geldim Her zaman ağladım, ne zaman güldüm Gönlüme teselli kendimde buldum Sabır ile teskin ettim özümü…. x x Ana- babasının bulup kendisini evlendirdiği ilk karısı Esma, kızlarını bırakıp ta yanaşmayla kaçınca dilden dile dolaşan o ünlü diziler dökülmüştü sazının nağmelerinden: “Güzelliğin on para etmez Bu bendeki aşk olmasa Eğlenecek yer bulaman Gönlümdeki Köşk olmasa!” Sonra, yeniden evlenir Veysel. Altı çocuğu daha olur. Bu da, diyar diyar dolaşırken sevdiğine seslenişi: “Yeni mektup aldım gül yüzlü yardan Gözetleme yolları gel deyi yazmış Sivrialan köyünden, bizim diyardan Dağlar mor menekşe, gül deyi yazmış…. Eğlenme gurbette yayla zamanı Mevlayı seversen ağlatma beni Benek benek mektuptadır nişanı Gözyaşım mektupta pul deyi yazmış…. …. Bu diziler de, can dostu, yoldaşı sazına: Ben gidersem sazım sen kal dünyada Gizli sırlarımı aşikar etme Lal olsun dillerin söyleme yada Garip bülbül gibi ah-ü zar etme Gizli dertlerimi sana anlattım Çalıştım sesimi sesine kattım Bebe gibi kollarımda yaylattım Hayali hatır et beni unutma …. Sen petek misali Veysel de arı İnleşir beraber yapardık balı Ben bir İnsanoğlu sen bir dut dalı Ben babamı sen ustanı unutma x x Halk ozanı, gönül aşığı, Atatürk sevdalısı, dünya sorunları duyarlısı… Amerika'daki ırkçılık dahil her konuya vakıftır Veysel. Tahir Kutsi'nin anlatımıyla: Veysel aşık olup aşk şiiri söylemişti: “Aşık oldum diyar diyar dolaştım Nerde dertli görsem derdimi açtım En onmaz dermansız bir derde düştüm Hasreti kalbimde yar uyandırır…. Demişti… Gurbet ele düşmüştü, dertlenmişti, derdini dökmüştü: “Gel gönül derdinden etme şikayet Yüce dağlar gurur duyar karından” demişti. Birinci Dünya Savaşı'na katılamamış olmasının üzüntüsünü mısralarında belirtmişti. Cumhuriyetin kuruluşunu anlatmış, Atatürk'ün ölümünü ağlayıp, yazdığı destanla okuyanı ağlatmıştı. “Sadık yârim” demiş; toprağa sarılmıştı: “Karnın yardım kazmayınan belinen Yüzün yırttım tırnağınan elinen Yine beni karşıladı gülünen Benim sadık yarim kara topraktır.” …. Her kim ki olursa bu sırra mazhar Dünyaya bırakır ölmez bir eser Gün gelir Veysel'i bağrına basar Benim sadık yarim kara topraktır. …. Yazımızın sonunu, Tahir Kutsi'nin Nisan 1973 baskısı “Aşık Veysel” kitabından yaptığım alıntıyla bağlayalım: “Yaşayan Halk ozanlarının en ünlüsü Aşık Veysel öldü. “-Bilmiyorum ne haldeyim, gidiyorum gündüz gece “ diyordu. Yedi yaşındayken gözlerini kaybetmişti. Gözlerini açtırmak tekliflerini reddetmişti: “-İçimden kurduğum dünyayı yıkmaya kimsenin hakkı yok” diyordu…. Ankara'da Yüksek İhtisas Hastanesi'nde tedaviye alınmıştı. Akciğer kanserine yakalanmıştı. “Ameliyat olursan kurtulursun” sözüne cevaben: “-Sona yaklaştık, bırakın vademle öleyim” cevabını vermişti. “Talih, çile, kader sözü bir etmiş Her nereye gitsem gezer peşimde” Demişti… Son günlerin eserlerinden: Ayrılık günleri geldi dayandı Eğlenip burada kalan elveda Ve bu da bir veda dizesi: Seksen yıllık yolu biraz düşünek İnişli yokuşlu yollar nic' olur Geldik gideceğiz, yoktur gitmemek Kervan geçer, gündüz olur gec. Olur… ….. 21 Mart 1973 gece 3:30 –Büyük şair, kara toprağına kavuşur, vasiyeti gereği köyüne gömülür. Son sözleri elbet Aşık Veysel söyleyecek: “Ben gidersem sazım sen kal dünyada Gizli sırlarımı aşikar etme……” Ve uyuduğu yerden Yunus Emre, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal, Emrah, Dadaloğlu, Köroğlu ve diğerleri gibi sonsuza kadar eserleriyle bizlere seslenmeye devam edecek…. Ölüm yıldönümü nedeniyle yaşamından bazı kesitleri ve eserlerinden bazı bölümleri sizlere aktarmayı önemli bir görev kabul ederek bu satırları kaleme aldım. Umarım büyük ustayı gereğince anlatabilmişimdir. Anısına saygıyla…. Haftaya buluşuncaya dek; Esen kalın, Hoşça kalın... Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.