24 Kasım sabahı “sınır ihlali” nedeniyle düşürülen Rus Uçağı olayının ardındaki sır perdesi henüz çözülebilmiş değil. En azından ben bu yazıyı hazırladığım an itibarıyla böyle görünüyor. Olay anı, öncesi ve sonrası hakkında sürekli yorumlar yapılmakta ve bizler de “bir an önce sürecin normalleşmesi umuduyla” gelişmeleri izlemekteyiz. Bu durum, kıpır kıpır kaynayan, her an patlamaya hazır bir coğrafyada yer alıyor olmanın doğal bir bedeli olsa da, Gerilim sürecinin uzamasının her iki ülke çıkarına olmayacağı açıkça ortada. Kriz sürecinin tez zamanda aşılmasının Türkiye için olduğu kadar, Rusya için de büyük yararları bulunmakta. Sürecin en hafif zararla atlatılmasını dileyerek dönelim 24 Kasım 2015 sabahına…. Aradan zaman geçtikçe, uçağın düşürülmesiyle ilgili yeni bilgiler, fikirler, teoriler (belki de bazıları komplo teorileri bilemiyorum) basına düşmeye başladı. Ancak “askeri kaynak değerlendirmesi” olarak verilen bu bilgileri okuyunca insan, “neden olmasın” diye düşünmeye başlıyor. İşte sizlerle paylaşmak istediğim bu bilgilerden ve değerlendirmelerden bazıları: - Türkiye'nin yaptığı açıklamada, uçağın beş dakikada on kez uyarıldığı ifade edildi. ABD Savunma Bakanlığından Albay Steve Warren koalisyon güçleri olarak Türk tarafının ikazlarını duyduklarını belitti. - Hollandalı bir pilot, “Kalkıştan sonra acil durum frekansından Türk Hava Kuvvetlerini'nin çağrısını duyduk. Ancak Ruslar bir kez bile cevap vermedi” dedi. - 22 Haziran 2012'de Suriye'nin F-4 uçağımızı düşürmesi sonrası açıkladığımız angajman kuralları ile hava sahası ihlallerine izin vermeyeceğimizi duyurduk. Hava sahamızı ihlal eden Suriye'nin bir uçağını 23 Mart 2014'te, helikopterini 16 Mayıs 2015'te düşürdük. - Rus uçaklarının iki kez hava sahasını ihlal etmesi üzerine askeri ve siyasi yetkililer, duyulan rahatsızlığı Moskova'ya bir çok kez aktardı. Tekrarı halinde istenmeyecek durumların ortaya çıkabileceği belirtildi. - Türk Hava Sahasını ihlal eden Rusya'ya ait insansız hava aracı 16 Ekim'de düşürüldü. Dolayısıyla Rusya, hava sahası ihlal edilince Türkiye'nin vereceği yanıtı iyi biliyordu… Ve şimdi yukarıda (komple teorisi mi bilemiyorum diye söz ettiğim) görüşleri aktarıyorum; - Nato'da bir kısım üst rütbeli personel; “Rusya, stratejik hedefleri için uçağını feda mı etti” sorusuna cevap arıyor. Çünkü pilot Murachtin kesinlikle Türkiye sınırına girmediğini, uyarı duymadığını söylüyor. Uçağın haritası yanlış yüklenmiş ve telsiz frekansı farklı bağlanmışsa, Türkiye'ye girdiğini anlamamış ve uyarıları duymamış olabilir. - Bölgedeki Rus Hava Harekat Merkezi'nin uçağı, Türk Hava Sahasına girdiğinde ve Türk uçağı yaklaştığında ikaz etmesi gerekirdi. - Türk uçağının radarının kilitlenmesine rağmen Rus uçağının kaçış manevrası yapmaması da ilginç. …… Bunlar, ben yazımı hazırladığım an itibariyle basında konu ile ilgili çıkan en son haberlerdi. Bizim bilmediğimiz düz gerçek, sınırımızı ihlal etmesi ve uyarılara rağmen hava sahasından çıkmaması nedeniyle, Rus uçağının düşürülmesi ve ardından gerginleşen Türkiye-Rusya ilişkileri. Ancak elbette bu olayın perde gerisi var. Bu olayın iki önemli yönü var. Öncesi (yani olay anı) ve sonrası (sonuçları) Öncesi için söylenecek bir şey yok, olay olmuş, askeri bir gereklilik için yorum yapacak, söz söyleyecek halimiz de yok, haddimiz de. Şöyle düşünelim, Ruslar, uyarılara rağmen aynı ihlalleri kendi hava sahaları için hoş görürler miydi? Keşke bu yorumları yapmaya gerek kalmasaydı. Gelelim sonuçlarına. Olayın tazeliği ile Putin cephesinden sert sözler, yaptırım tehditleri, ticareti engelleme girişimleri kendini göstermeye başlamış olsa da, aklı-selimin galip geleceğine ve yakında iki ülke arasındaki dostluk ilişkisinin yeniden kaldığı yerden devam edeceğine inanmaktayım. Zira devletler duygular ile değil akıl ve mantıkla, ülke çıkarları çerçevesinde idare edilir. Kendisi de eminim bunu iyi bilmektedir. * * * Ve gelelim Özgecan davasına. Bir yıldan az bir zaman önce Özgecan Aslan'a olanları hepimiz biliyoruz. Yirmi yaşında işkenceyle hayata veda eden, iz kalmasın diye elleri kesilen, cesedi yakılan zavallı Özgecan. Suçu, evine gitmek için minibüse binmek, yolcular inince yalnız kalmak ve güzel bir genç kız olmak. Peki Şoför Suphi Altındöken bir canavardı, babası Necmittin Altındöken de mi öyleydi, arkadaşı Gökçe de mi insanlıktan nasibini almamıştı? Karar açıklandı: Üç sanıkta “Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme” suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldılar. Şoför Ahmet Suphi Altındöken “Suçu gizleme, infialle öldürme, nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs”ten en az 48 yıl arkadaşı Fatih Gökçe ise en az 46 yıl, baba Necmettin Altındöken ise en az otuz yıl yatacak. Emsal teşkil edecek olan bu karar, kadın cinayetlerinde şu ana kadar verilen en büyük ceza olarak niteleniyor. Her ne kadar Özgecan Aslan'ı geri getiremeyecek olsa da, “kadın katili” olmaya niyetlenenler(!) için elbette caydırıcı bir yanı olacak. Kirli emellerinde alet etmek uğruna, fiziksel kaba kuvvetini kullanarak bir masumu vahşice yok edip, yaşam hakkını sonlandıran bu cani ve çetesi, bundan böyle dört duvar arasında vicdanlarıyla baş başa sohbet edebilirler… Ancak…. Özgecan davasının sonuçlandığı günün gazetelerinin komşu haberlerine bir göz atalım isterseniz: - Nişanlısına kaçtıktan sonra bana evine dönen onyedi yaşındaki kızını önce bıçaklayan, ölmediğini görünce boğarak yaşamına son veren Kırıkkaleli baba, - İlişki yaşadığı kız arkadaşının, eve gelince ölüsünü bulduğunu iddia eden ancak şüphe üzerine tutuklanan ve otopsi sonucu genç kadının vücudundan çok sayıda kırık kemik ve darp izine rastlanması üzerine hakkında dava açılan bir danışman, - Aydın Didim'de birlikte yaşadığı kadını öldürdükten sora aynı tabancayla intihar eden bir adam… * * * Özgecan katillerine ağır cezanın verildiği gün, üç kadın cinayeti haberi…. Gelecek için umutlanmalı mıyız? Bunun için adli kararlara, ağır cezalara bel bağlamak yetmez, hep şikayet ediyoruz ya, önce kendimizi, sonra çocuklarımızı eğitmemiz gerek, lay lay lom dizilerden kafaları kaldırmalı, okumalı, spor yapmalı, bilgi dağarcığını doldurmanın yollarına bakmalı. Pencereyi ne kadar genişletirsen, ufuk da o kadar derin görünür. Haftaya buluşabilmek dileğiyle, sevgiyle kalın… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.