Hep toplumdaki yaraları ele alıp yazıyoruz ya, bazen kendimi sorguluyorum, hep olumsuz, olumsuz, hiç mi yüz güldüren bir haber yok? Yakalayınca, onları da memnuniyetle paylaşıyorum elbette de, yazılarımın bu rotada yol almasının benim dışımda nedenleri var. Birincisi, normal olmayan, toplum ve insan davranışlarına aykırı haberler yer alıyor basında ki bu, doğal bir şey. Yani eski bir deyişle; Bir köpek bir adamı ısırırsa haber olmuyor da, bir adam bir köpeği ısırırsa haber değeri kazanıyor. Haberciliğin alfabesi olan bu cümle, neden sıradışı olayların haber olduğunu bize açıkça anlatıyor. İkinci neden ise, hepimizin günlük hayatımızda tanık olup yaşadığı, gazete sayfalarında okuduğu, genel bir “değerler erozyonu” durumu. Bu deyimi, insanlığın tamamı için kullanabiliriz. Işid adı verilen terör örgütünün varlığı ve bu örgüte gönüllü katılanların durumu, bu değerler erozyonuna çarpıcı bir örnek olmalı. Hangi, donanımlı öğretilerle ve erdemlerle yetiştirilen kişi, bu kafa kesen, insan katleden, kadınları köle olarak kullanan örgüte katılır ki? Demek ki İnsanoğlunun bakış açısında bir farklılaşma var ve bunun toplumun yararına olmadığı kesin. Her bir bireyi bu potaya sokmak doğru bir yaklaşım olmasa da, gidişat ne yazık ki bu sinyalleri veriyor. Olumsuz olayları sıkça ele alışımızın nedeni, bu olumsuzluklara çok daha fazla rastlanıyor olması. “Değerler erozyonu”na bir örnek aktarayım sizlere. İki yıl önce bizzat yaşadığım, tanık olduğum bir olay: Bir yakınımı, rahatsızlığı nedeniyle bir kadın-doğum uzmanına götürdüm. Saatli randevumuz olmasına rağmen, hekim acil bir ameliyata girdiğinden, muayenehane kapısında dönmesini bekliyoruz. Ameliyat uzadı sanırım, randevu saatini, iki saat geçti, hala bekliyoruz ancak bir hastanın “acil” durumuna saygımızdan, durumu hoşgörüyle karşılıyoruz. Muayene odasının kapısı çok kalabalık, belki onbeş-yirmi kişi beklemede, zaman geçtikçe de bekleyen sayısı çoğalıyor. Koltuklar dolu olduğundan ben ve yakınım ayaktayız, bundan da şikayetçi değiliz. Ancak ayakta bekleyenler arasında, neredeyse doğum zamanı gelmiş hamile bir bayan var ve uzun zamandır koridorda volta atıp duruyor. Kendim de oturmadığımdan, verecek yerim yok, bayana yardımcı olmak amacıyla etrafıma göz atıyorum. Biraz ileride ne göreyim, üç koltukta iki bayan, bir çocuk oturuyor. Çocuk dediysem, iki-iki buçuk yaşında bir bebe. Önlerinden geçip volta atan karnı burnunda hamile kadını onlar da görüyor ancak bu durumdan hiç rahatsız olmuyorlar. Dayanamayarak duruma müdahale edip, kibar bir dille çocuğu kucaklarına almalarını ve karnı burnunda hamile kadını oturtmalarını rica ediyorum. Yani talebim, kendim için değil. Bu kişiden aldığım kaba cevabı (yani olumsuz) buraya yazmayacağım. Ve kendi yanıtımı da. Sonuçta hamile bayanı, çocuğun oturduğu koltuğa oturtmayı başaramıyorum. Ne acı bir şey değil mi, bu aşamalardan geçip çocuk doğurmuş bir kadın, güç durumdaki hemcinsine yardımcı olmuyor, üstelik bu ikazım için bana sinirleniyor. Oysa ki benden önce onun görüp, çocuğu kucağına alıp bayanı oturtması lazım. Dünyanın en basit insanlık kuralı= Güçsüz olana yardım…. Bunun için herhangi bir üniversiteden mezun olmaya gerek yok, insan olmak yeterli. Ancak ne yazık ki herkes “insanlık” vasıflarını taşımıyor… x x Bu olayı, “erdemlerin erozyonu”na bir örnek olarak paylaştım. Neyse ki “insan gibi insanlar”da var hala var olmaya devam etmekte… Gelelim bugünün konularına. “İnsan olmayan insanlar”ın gerçekleştirdiği bir vahşet: Haberlerden: “İzmir'de kayıp liseli Ahmet Çoşkun'u (15) annesinin altı ay önce evlendiği Müştak Mozzak'ın (28), 12 Şubat'ta Manisa'da vahşice öldürdüğü ortaya çıkmıştı. Ahmet'in kaldığı cemaate ait yurtta eğitim veren Müştak Mozzak, anne Elif Mozzak (35), üvey babanın yurttaki aşçı arkadaşı Y.K. tutuklanmıştı. Ahmet'in otopsi sonucu vahşetin şok detaylarını ortaya çıkardı. Başına balta sapıyla vurulduktan sonra bayılan Ahmet, su kuyusuna atıldığında hayattaymış. Kafasında çatlak, beynin de de kanama oluşan çocuk kuyuda ölmüş. Müştak Mozzak'ın: -Olaydan sonra eşimi aradım, “o iş tamam” dedim, o da “Bunu daha sonra konuşalım” dedi şeklinde ifade verdiği öğrenildi. …… Haber böyle devam edip gidiyor, detayı önemli değil, önemli olan masum Ahmet'in işkence ile bu dünyadan göçüşü. Üstelik işin içine annesin de karışma durumu. Kim ne kadar suçlu bilmesem de, bildiğim tek şey, muhtemelen fazlalık olarak görülen zavallı Ahmet'in ortadan kaldırılışı…. “Olamaz” diyorsunuz değil mi, ama oluyor işte!... x x Bir diğer dikkatimi çeken haber ise şöyle: “Akıllara durgunluk veren cinayet İzmir Çiğli'de lüks bir villanın önünde 8 Şubat akşam yaşandı. Devriye gezen Jandarma, bir cipin yandığını ve aracın yanında Özlem (46) ve Murat Osmanoğlu (54) çiftini kanlar içinde gördü. Müteahhit Murat Osmanoğlu'nun öldüğü belirlendi. İki çocuk annesi Özlem Osmanoğlu ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Güvenlik kamerası elemelerinde, villanın bulunduğu adresten olay saatinde kiralık bir otomobilin iki kez geçtiği saptandı. Plakayı belirleyen Jandarma, aracın Aliağa'dan Murat Osmanoğlu'nun parasal nedenlerle aralarında husumet bulunan kayınpederi Ali A. tarafından kiralandığı tespit edildi. Olayın şüphelisi olarak her yerde aranan Ali A.'nın otomobili kiraladıktan sonra bir akaryakıt istasyonundan benzin aldığı belirlendi. Daha sonra siteye gelip cipi ateşe veren A.'nın yangına müdahale eden damadı ile kızını pompalı tüfekle vurduğu iddia edildi. Ali A.’nın oğlunun avukatlık diplomasını iptal ettirdiği belirtiliyor... Aralarındaki husumet aileyi yaktı…. x x Ne tuhaf değil mi? Husumet ya da aradaki anlaşmazlıklar, insanın kızına pompalı tüfekle ateş etmesi için yeterli bir neden olabilir mi? ….. Yukarıda aktardığım iki uç örnek, toplumsal ve insani değerlerin, sahip olmamız gereken erdemlerin eksikliğinin nelere yol açabileceğini anlatıyor. İnsan doğduysak, insan gibi yaşamak boynumuzun borcu olmalı… Haftaya yeni konularda buluşuncaya dek, esen kalın, Hoşça kalın sevgili okurlar… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.