Bir dramla başlamak istiyorum satırlarıma.
Ki içinde şansızlık, olanaksızlık, zorlaşan yaşam koşulları, çaresizlik, ne ararsan var.
Kadın cinayetlerini bu hafta es geçiyor olsam da, ele aldığım olay bir çeşit toplumsal cinayet.
Okuyun, Bana hak vereceksiniz.
Habere göre, Antalya Manavgat'ta bir mağaza, geçen ay motosikletle gelen bir kişi tarafından silah tehdidiyle soyuldu.
Şüpheli, mağazadaki yirmibeş bin TL.yi alarak kayıplara karıştı. Mağaza görevlilerinden biri, şüphelinin sesini gündüz gelen bir müşteriye çok benzettiğini, ancak emin olamadığını söyleyince, jandarma kamera kayıtlarından soyguncunun kırküç yaşındaki T.B. olduğunu belirledi. Ardından da evine yaptıkları baskında şüpheli çevre mühendisi T.B. yi gözaltına aldı. Evde yapılan aramada bir kurusıkı tabanca, çeşitli makyaj malzemeleri ve marketten çaldığı belirlenen ikibin dörtyüz TL. ele geçirildi.
T.B. tanınmamak için saçını sakalını farklı renklere boyadığı, uzun süredir işsiz olduğu, yaşlı annesine baktığı ve bankalara olan borçlarıyla nedeniyle soygunu gerçekleştirdiğini söyledi.
T.B. tutuklanarak Alanya Cezaevi'ne konuldu. Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü'ne 3. Sıradan yerleşen T.B.'nin okurken de anaokullarında palyaçoluk yaptığı, ikincilikle mezun olduğu öğrenildi.
Yakınları genç çevre mühendisinin dramıyla ilgili şu bilgiyi verdi:
-T.B. annesine bakmak için evlenmedi. İş başvuruları da olumsuz sonuçlanınca özgüvenini yitirdi.
Bir yıldır ilaç kullanıyor, evden hiç çıkmıyordu T.B. nin evine annesinin tedavisi için kullandığı krediler yüzünden haciz geldi…
Çevre mühendisi T.B., bir türlü iş bulamadığını, annesine baktığı evine de borçları yüzünden haciz gelince bu yola başvurduğunu söyledi…
………
Bir kişi düşünün ki, okumanın değerini bilerek ve anlayarak, geleceğinin sigortası olarak gördüğü eğitimini tamamlayabilmek için anaokullarında palyaçoluk yaparak, kim bilir ne sıkıntılar çekerek dereceyle mezun oluyor.
Sonunda ne yazık ki çok bilindik bir cümle
“İş bulamıyor.”
Anne hasta, bakım gerekli, para gerekli, iş gerekli ama yok.
Sonunda yaşama ve imkansızlıklara yenik düşerek doğru yoldan sapıyor.
Yaşam koşullarının zorluğu soygun için bir mazeret mi?
Sonuçta ülkemizde ve dünyanın birçok yerinde olanaksızlıklar içinde yaşamını sürdürmeye çalışan çok sayıda insan var.
Onurlarını korumak adına zorluklara göğüs germeye çalışan. Doğru yoldan sapmayan insanlar…
Çevre mühendisi T.B 'nin acı öyküsü gerçekten yüreğimi dağladı.
Dereceyle üniversite mezuniyetinden, demir parmaklıkların ardına…
Hayat şartları bazen iradesi çok güçlü olmayanları yanlışlara yöneltebiliyor.
Bu satırları yazarken aklıma yıllar önce gittiğim Norveç seyahati geldi.
Ev kadınlarının bile maaş aldığı bu ülkede sosyal refah düzeyini bir düşünün.
Rehberimizin anlattığına göre Norveç devleti yurt dışında okumak isteyen öğrencilerine burs sağlıyor, dışarıya okumaya gönderiyormuş.
“Geri dönmemeleri” gibi bir sorun olmadığını, dışarıda okuyan nerdeyse tüm öğrencilerin Norveç'e döndüklerini anlatıyor.
Ancak Norveç'teki bu refahın büyük kısmının, kurdukları düzenin yanı sıra dünyanın ikinci büyük petrol ihracatçısı konumunda olmalarına bağlı olduğunu belirtmekte yarar var.
Zenginliklerini ülkelerinin ve vatandaşlarının yararına kullanmayı bilmişler.
İşsiz çevre mühendisi iken mağaza soyguncusu haline gelen T.B. 'nin dramını anlatırken araya Norveç sıkıştı.
İnsan gördüklerini ve yaşadıklarını birbiriyle kıyaslamak durumunda kalıyor.
Bir gün, başkalarının özenerek bizi ve toplumumuzu yazması dileğiyle…
………..
…….....
Gelelim diğer konuya.
Olmaz diye bir şey olmadığını, bazen her şeyin mümkün olabileceğini anlatan acı bir örnek.
Bakın nasıl haber olmuş:
“Denizli'de yetmişbeş yaşındaki Hörü Kesen, Servergazi Devlet Hastanesi'nde dizinden protez ameliyatı oldu.
Servise alınan Hörü Kesen'e, hemşire komşu yatakta yatan hastaya verilmesi gereken kanı yanlışlıkla verdi. Kan grubu uyuşmazlığı nedeniyle komaya giren Hörü Kesen öldü. Bakanlık soruşturma başlattı, hemşire açığa alındı…”
……
“Yanlışlıkla adam ölüyor” dedikleri bu olsa gerek.
Basit bir dalgınlığın acı sonucu.
Olmaması gerek, ama oluyor…
….
Bir Temel fıkrasıyla sonlayalım, olumsuzluk bulutlarını dağıtalım:
Temel kamyonu ile Trabzon'a gitmektedir. Kamyonundaki yükün yüksekliği beş metreyi aşmıştır.
Yol üzerinde bir tünele yaklaşırken kamyonun muavini yolun yanındaki trafik levhasını göstererek
Temel'i ikaz eder:
-Ustacığım tünel yüksekliği dört metre yazıyor.
Temel etrafına bakınıp umursamazca yanıt verir:
-Gazla, etrafta trafik polisi yok !...
xx
Sevgili okurlar, haftaya yeni konularda buluşabilmek dileğiyle şimdilik,
Esen Kalın,
Hoşça Kalın…
Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.