Geçen haftaki yazıma bayram kazaları ile giriş yapmıştım, sıkıntı yoğunluktan kaynaklanan trafik kazaları idi. Gelelim bu haftaya… Suruç vahşeti, PKK'nın üstlendiği iki polisimizin katledilmesi olayı, ben bu yazıyı hazırlarken televizyondan geçen “son dakika” haberleri… Öyle şeyler oluyor ki, yazmak için hazırladığım konular bile önemini yitiriyor… ** Şu “intihar bombacısı” olayı oldu bitti kafamı kurcalamıştır. Bu insanlar nasıl bir psikoloji içine giriyorlar, ya da sokuluyorlar ki, hem kendi canlarına, hem de başkalarının canlarına kıyabiliyorlar? İşin ucundaki vaatleri hepimiz biliyoruz, nelerle kandırıldıklarını basından okuyoruz, okuyoruz da, insan bunlara nasıl kanabilir, suçsuz, günahsız kişileri nasıl öldürebilir işte orasını anlamak mümkün değil. Bir de işe cinsiyet açısından bakalım. Işid'in kadınlara nasıl davrandığı malum;Esir pazarında satıyor, üst düzey elemanlarına hediye ediyor, Kuran yarışmasında birinci olanlara ödül olarak veriyor (Gazeteler yazdı), canlı bomba olarak kullanıyor, yani yaklaşımı bu şekilde… Ve Türkiye'den ve dünyanın çeşitli yerlerinden kadınlar gönüllü olarak bu örgüte katılıyor… Bir kadın bunları bile bile gönüllü olabilir mi? Ya bilgileri, ya mantıkları yok… Ancak şu anda gelinen nokta bu. ** Bir kanayan yara PKK, Diğeri ise Işid. Terörün mazereti, izahı, gerekçesi yok. Adının ne olduğunun önemi de yok, Can alması, can yakması konu olan. Halledilecek, yok edilecek olan asıl nokta bu. Toplumun ihtiyacı huzur, Anaların ihtiyacı artık gözyaşlarını silmek… ** Türkiye'nin gündeminin yanında, acılı günlerin ertesinde ne kadar önemsiz kalsa da birkaç konu işaretlemiştim, onları paylaşayım, havayı da biraz dağıtayım. Roma'daki meşhur Aşk Çeşmesi'ni bilirsiniz, belki gitmişliğiniz, belki de resmini görmüşlüğünüz vardır, Trevi Çeşmesi de denir, hediyelik eşya dükkanları ile dolu dar bir sokaktan geçip çeşmenin olduğu alana çıkılır, birdenbire bu görkemli yapı ile karşılaşırsınız, işte bu yapı Aşk Çeşmesi'dir. Hikayesi şöyle: Efsaneye göre Roma ordusu bir savaştan dönerken uzun süre su bulamaz, derken karşılarına oldukça güzel bir kız çıkar ve askerlere bulundukları yeri kazarlarsa su çıkacağını söyler. Askerler kızın dediğini yaparak orayı kazar ve suyu bulurlar. Bu yer halen havuzun bulunduğu yerdir. Bu hikaye havuzun üzerinde bulunan kabartmalara resmedilmiştir. Dikkat edildiğinde yeri kazan Romalı askerler ve yanlarında bulunan güzel kız görülebilir. Bu çeşmeye Aşk Çeşmesi denilmesinin nedeni ise burada büyük aşkların yansıtıldığı birkaç aşk filminin çekilmiş olması… İtalya'nın ünlü turistik yerlerinden biri olan Aşk Çeşmesi'nin şöyle bir özelliği var, çeşmenin önünde durup, arkanızı dönüp içine bozuk para fırlatıyorsunuz ve bir dilek tutuyorsunuz. Sanıyorum geceleri birileri bu bozuk paraları topluyor olmalı, zira onca turistin bozuk para attığı bir havuz düşünün, toplayan olmasaydı bugüne kadar çoktan çökerdi. Bu aşk çeşmesi öyle bizim yolda sokakta rastladığımız küçük çeşmelere benzemiyor, her tarafı kabartma heykeller dolu, fıskiyelerinden gürül gürül sular fışkıran dev bir eser, gerçekten görülmeye değer, benim de görme şansım oldu, onun için ayrıntılı yazabiliyorum. Gazetenin birinde Aşk Çeşmesi'yle ilgili haber e rastlayınca ilgimi çekti ancak bu kez turistler biraz hayal kırıklığına uğrayacak sanırım. Şöyle ki; -İtalya'nın başkenti Roma'nın simgelerinde Aşk Çeşmesi fare tehdidiyle karşı karşıya. 1735'de yapılan ve Roma'yı ziyarete gelenlerin büyük ilgi gösterdiği çeşme, geçen yıl Haziran'da tadilata alınmıştı. Ancak çeşmenin aylardır su geçmeyen borularını fareler istila etti. Farelerin çevredeki dükkanlara da girdiğini ve turistleri rahatsız ettiğini söyleyen bölge halkı belediyeye bu soruna çare bulması için çağrıda bulundu… … Tadilat nedeniyle suyu kuruyan Aşk Çeşmesi ve o güzelim alanda dört dönen fareler.. Geçen yıl Haziran'dan bu yana tadilatın bitirilmemesi ise ayrı bir ilginçlik konusu, üstelik onca turist çeken bir yerden bahsediyoruz. İtalya için ayrı bir dip not düşeyim: Bir çok yerinde insanlar tarihi yapılarda oturuyor ve kimse evinde tadilat yapamıyor, bir çivi dahi çakamıyor, sıraya giriyor, tadilatı, onarımı devlet yapıyor, bu sıra da ancak yirmi-otuz yıla geliyormuş. Bu size biraz garip ve itici gelse de , İtalya'da tarihini işte böyle koruyor ve dünyanın en çok turist çeken ülkelerinden biri olma özelliğini böyle sürdürüyor. Anılarımdaki Trevi çeşmesinin muhteşem görüntüsüne farelerin silueti karışınca bir tuhaf oldum doğrusu. Topraklarımız üzerinde olmasa da, umarım görkemli görüntüsüne bir an önce kavuşur. Tarihine sahip çıkmayı başaran bu ülke, elbette iyi niyet dileklerini hakediyor… ** Derken, sıra geldi Boğaz'ın incisi yalılara. Bir yalı, zaten üzerinde yapılan ilginç tadilat nedeniyle basında sıkça yer almakta. Yalılara ya sahipleri zarar veriyor, ya da boğazdan geçen yabancı yük gemileri. Boğazın yalılarına olan ilgim; bugünkü sahiplerini kapsamıyor elbette, gözümdeki ve gönlümdeki değerleri tarihi ve İstanbul Boğazını simgeliyor olmaları. Kimin oturduğunun çok da bir önemi yok, kişiler geçici, mekanlar kalıcıdır. Elbette korunabildiği sürece. İşte tarihe darbe vuran hazin bir öykü… Bu olay geçtiğimiz günlerde meydana geldi: Geçtiğimiz günlerde Boğaz geçişi yapan Sierra Leone bayraklı 106 metre uzunluğundaki Majed ve Randy isimli kuru yük gemisi kilitlenen dümeni nedeniyle Kanlıca'daki Ethem Pertev Yalısı'na çarptı. 1860 yılında yapılan ve “Süslü Yalı” olarak da bilinen bu tarihi yalı, Boğazın en güzel yalılarından biri olarak adlandırılıyor. Kazanın üzücü yanı, hasarın büyük oluşu, sevindirici yanı ise can kaybı olmaması. Boğazdaki yalılar, sahipli olmakla ve sürekli alınıp satılmakla birlikte aslında bu ülkenin tarihi birer hazinesidir. Yalı kazalarının arada bir tekrarlandığı gerçeğinden yola çıkarak, bunları engellemenin en temel yolunun boğaz trafiği denetiminin sıkılaştırılmasından geçtiği düşünülebilir… Benden hatırlatması… ** Ülkemizin zorlu bir süreçten geçtiği şu günlerde, birlik, beraberlik, kardeşlik ve huzurun hüküm sürdüğü, acıların geride kaldığı mutlu ve güzel günlerde buluşabilmek dileğiyle esen kalın sevgili okurlar… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.