Yeni yılın ilk günleri ve ilk yazısı… Güzel şeyler yazmak istiyorum, güzel şeyler olacağını da hissediyorum. 31 Aralık 2013 gecesinden, 1 Ocak 2014 sabahına , şekilsel olarak değişen bir şey olmasa da, her yeni yıla yeni umutlarla, yeni dileklerle girmek istiyor insan, sanki o gece bir sihirli el gelip hayatı değiştirecekmiş gibi. Oysaki yaşamda yolunda gitmeyenleri değiştirecek olan o sihirli el, insanoğlunun ta kendisi olsa gerek. ** Adettendir, giden yılın son günlerinde o yıl neler oldu, neler bitti görüntüleri yayınlanır, hafızalarımız canlandırılır. Bu arada izleyiciler de bağlanır, harika(!) fikirleriyle dinleyenleri, seyredenleri bilgilendirir, daha çok da hiddetlendirir! İşte 31 Aralık 2013 günü, kendini Türkiye'yi bilgilendirmeye adamış, ilim ve irfan sahibi bir zat(!), ben de televizyonun karşısındayken, bağlanıyor kanalardan birine ve şu derin bilgiyi paylaşıyor bizlerle(!) - Yılbaşını kutlayan Müslüman değildir! Yoldan geçen bir vatandaş bu, yeni yıl ile ilgili fikri soruluyor, ve yeni yıldan, yılbaşından anladığı bu cevabı veriyor. Bütün Türkiye'yi de kendi anladığı, bildiği kadarıyla güya ikaz etmiş oluyor! Kimin ne kadar ve ne olduğunu bu vatandaş tespit etmeyeceğine göre, söyledikleri yalnızca kendini bağlasa da önemli olan zihniyet, kafa, anlayış, başkalarına akıl öğretme, hayata müdahale vs.vs… Ne demek istediğimi anladınız sanırım. Herkesin evinde ya da herhangi bir yerde yeni yılı sevdikleriyle ve iyi dileklerle karşılamasının nesi yanlış? İsteyen yeni yılı, isteyen bayramı kutlar, isteyen hepsini kutlar, isteyen hiçbirini kutlamaz. Yeni yılı tabanca zoruyla mı kutlatıyorlar? Ya da kutlayana; “Sen şu değilsin, bu değilsin” deme hak ve yetkisini kim veriyor? 31 Aralık zaten sembolik bir gün. Bir takvim yılının sonu, öbür takvim yılının başı. Başkaları başka niyetlerle kutlayabilir, biz bu niyetle giriyoruz yeni yıla. Ama önemli olan her şeyi başka taraflara çekmek olunca, iş bu hallere geliyor. İşte ben de, 2014 yılının başlangıcı olan yeni yılda, bütün güzellikleri armağan ediyorum sizlere. Herşeyin gönlünüzce olması dileğiyle… ** Beni en çok heyecanlandıran ve duygulandıran olaylar, eşine enden rastladığımızı insanlık dersleri elbette. Geçtiğimiz haftalarda “”Maneviyat ve maddiyat başlık bir yazı yazmış ve duyarlı insanlardan, okurlarımdan oldukça olumlu eleştiriler almıştım. Bunun başlıca nedeni dünyanın uzunca bir süredir “maddesel” değerlere önem verilen bir yer haline gelmesi, maneviyat, duygular, insanlık gibi erdemlerin çıkarcılık, açık gözlük, işini bilmek gibi zamane olguları karşısında geri planda kalması durumu olsa gerek. Ancak öyle zamanlar ve anlar oluyor ki, tıpkı adaletin bir gün herkesi lazım olacağı gibi, manevi değerlerini de yukarıda saydığım zamane olgularından çok daha önem arzettiği durumlar ortaya çıkabiliyor. Açıkçası gün geliyor, en gaddar ademoğluna bile insanlık lazım olabiliyor!, o başkalarına göstermese bile! ** Beni çok duygulandıran bu son olayı 2013'ün son günlerinde yaşandı. Gazetelerde okumuş olabilirsiniz, özeti şöyle: - Saralı bir delikanlı, balık tutmak için Arnavutköy sahiline gelir, o sırada sara krizi tutar ve denize düşer, boğulmak üzere denizde çırpınmaktadır. Hava soğuk ve deniz buz gibi olduğundan (bu mazeret mi?) kıyıdakiler, zavallıyı yalnızca seyretmektedir. O sırada ailesiyle ve arabasıyla oradan geçmekte olan bir zat kalabalığı görür, aracı durdurur, durumu anlayınca da bir tekneden halat ve can simidi alarak denize atlar çünkü YÜZME BİLMEMEKTEDİR. Burada kilit nokta, kurtarıcının yüzme bilmemesi olayı. Muhtemelen izleyenlerin içinde onlarda yüzme bilen kişi varken ve yalnızca bakıyorken, arabayla geçen bu adam duruyor ve yüzme bilmediği halde boğazın akıntılı, azgın sularına atlıyor. Fedakar şahıs haladı can simidine bağlıyor,simidi kendine geçirip haladı sahildekilere vererek saralı genci kurtarıyor. Şimdi bu vatandaşın insanlığına ve;sahilde bakışıp duranların insansızlığına ne demeli? Hayat öyle uzun soluklu bir yol ki;bazen göstermekten imtina ettiğimiz, “bana ne” dediğimiz, hiç karşılaşacağımızı düşünmediğimiz olaylar, aksilikler bizim de yolumuza çıkabilir, bunlar yaşamın içinde her an için mümkün olan şeyler . ** Keşke hep insanlık örnekleri vermek, onları yazmak, bunlarla mutlu olmak mümkün olsa. Ancak ne yazık ki bizlere insanlık dersi verenlerin yanı sıra, insan olduğumuzdan utandıranlar da var. Yeni yılın son gününde Ege kıyılarından bir Caretta Caretta kaplumbağası cesedi çıkardılar. Yüzgecine parke taşı bağlanıp denize atılmış! Elbette bunu ona bir diğer Caretta kaplumbağası yapmadı, bir insanoğlu eseri(!) Onlara hayvan, bizlere insan diyorlar, hangimiz neyiz, ben de bilmiyorum! Kim, kimseye zararı dokunmayan, zavallı bir Caretta'dan ne ister ki? Onun adına insan denilmese gerek… ** Ve türümüzün bir vefasızını da televizyonda izledim. Daha doğrusu DNA zoruyla kabul ettiği oğlunu. Medyatik olduğu için yazıyorum baba şarkıcı Emrah. Oğul, yirmiüç yaşında, yakışıklı, pırıl pırıl bir delikanlı. Bir ev karşılığında babasının tüm mirasından feragat etmiş, zira annesi ile kendi evlerinden çıkarıyorlarmış. Üniversite mezunu, tatlı bir genç. Kazancı yeterli olmadığından, annesi ile sokakta kalmamak için kabul etmiş bu anlaşmayı. “Ben zaten babamdan bir şey istemiyorum, bunu annem için yaptım” diyor. Emrah'ın yüz dairesi ve başka mal varlıkları varmış. Bir magazin programı haberi olsa da, gerçek hayattan aktarma olduğu için yazıyorum bu satırları. Emrah, bir zamanlar, bugün artık hatırlamak istemediği bir ilişki yaşamış olabilir. Ancak bu ona sorumluluklarından kaçma hakkını vermiyor. Delikanlı, kendi isteğiyle dünyaya gelmediğine ve, babasını seçme şansı olmadığına göre, baba da maddi-manevi sorumluluğunu üstlenecek, ya da yaşlanıp, sevgiye ihtiyacı olduğunda; - Oğlum benimle ilgilenmiyor Demeyecek, diyemeyecek… ** Bu bir yeni yıl yazısıydı, iyi başladı böyle bitti. İnsanların, insan gibi yaşayacağı ve yaşatılacağı bir yeni yıl geçirmeniz dileğiyle… Haftaya buluşmak üzere… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.