Çocukken, en heyecanla hazırlandığımız bayram , hiç kuşkusuz 23 Nisan'dı. Çünkü onun adı, Çocuk Bayramı'ydı. Dünyada hiçbir ulus ya da milletin genç neslinin sahip olmadığı bir bayrama Türk çocukları sahip oluyor, en büyük Türk Atatürk, 23 Nisan'ı Türk çocuklarına armağan ediyordu. Çocuktuk, guruluyduk. O gece heyecandan sabaha kadar uyuyamazdık. Yağmur yağacak mı, yürüyüş olacak mı? Eğer yağmur yağarsa, tören okullarda olacak, hazırlıklar boşa gidecek…Hazırlıklar derken, deste deste paralar verilip çarşılardan alınan süslü püslü kıyafetler sanmayın… Analarımız ve öğretmenlerimizin hayal güçleri ve el becerileri ve zamanın olanakları neye yetiyorsa… 1965-1970'lerden bahsediyoruz. Grapon kağıtları, tutkallar, parça kumaşlar, evdeki elbiselerden bozma kumaşlar, tül parçaları, bugünün deyimiyle “konsept” neyse, önemli olan sonuca ulaşmak, oldu mu oldu! Sonuçta pekala güzel şeyler ortaya çıkıyordu. Örneğin bir 23 Nisan resmi geçidinde ben Çotanak olmuştum. O kıyafetimi hiç unutmam. Anacığım o kıyafetimi mutlaka yukarıda anlattığım malzemelerle hazırlamıştı. Zaten önemli olan kıyafet değil, “kendisine bayram armağan edilmiş bir Türk çocuğu olarak” o törende gururla yürümekti. Okul önlüğümüzle de katıldığımız çok oldu. Yine aynı coşkuyu ve hazzı yaşadık. Kortejde gururla yürüyen bayram çocukları, yanlarında onları mutlulukla izleyen yakınları… Ve kenarda gözyaşlarını tutamayan ailem… Ve bugün artık aramızda olmayan ama hayatımın her evresinde hep yanımda olduğunu hissettiğim canım babam, bayram fotoğraflarının hemen hemen her karesinde… ** Bunları anımsamamın bir nedeni var elbette. O günler geride kalmış, yıl gelmiş 2013'e. Mersin'in Mezitli ilçesinde Muhittin Develi İlköğretim okulu öğrencileri ve velileri, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle bir egemenlik yürüyüşü gerçekleştiriyorlar. Üzerilerinde Atatürk tişörtleri, ellerinde Türk bayrakları…Yürüyüşte çeşitli marşlar söyleyerek sloganlar atıyorlar. Atılan sloganlar şöyle: - Vatan sana canım feda - Şehitler ölmez vatan bölünmez. (Zaten bu sloganlara bir itirazı olan olabilir mi? Askerler, erler bile bu sloganlarla talim yapıyor.) Bu yürüyüş sırasında Atatürk'ün gençliğe hitabesi okunuyor, yürüyüş bir saat sürüyor ve okul önünde son buluyor. Şimdi sıkı durun! Okul yönetimi, yürüyüşe katılan öğrenciler hakkında tutanak tutuyor ve şöyle bir açıklama yapılıyor okul adına: “Öğrencilerin yürüyüş yapacaklarını bilmiyorduk. Bilsek, yapılmaması için emniyet birimlerine durumu bildirirdik. Ancak okul dışında yürüyüş gerçekleştiği için müdahale yetkimiz olmadı. Çocukların 23 Nisan'ı bayram tadında yaşamalarını istedik.” ** Buradaki kilit cümle “Çocukların 23 Nisan'ı bayram tadında yaşamalarını isterdik.” Olmalı. Zira, bence çocuklar da 23 Nisan'ı bayram tadında yaşamak isterdi. Tıpkı bir zamanlar bizim yaşadığımız gibi. Ancak öyle olmamış olmalı ki, çocuklar kendi bayramlarını kendileri kutlamaya kalkışmışlar. Okul yönetimin “Bilseydik olmaması için emniyet birimlerine haber verirdik” deyip mahcup duruma düştükleri eylemleri ne imiş bakalım: - 23 Nisan yürüyüşü - Atatürk tişörtü giymek - Türk bayrağı taşımak - İstiklal Marşı ve İzmir Marşı okumak - Atatürk'ün Geçnliğe hitabesini okumak - Sloganlar : * Vatan sana canım feda * Şehitler ölmez vatan bölünmez ** Bazen grapon kağıttan, bazen kartondan elbiselerle çıktık bayramlarda resmi geçitlere, törenlere ama biz gerçekten çok mutlu çocuklarmışız, gururla taşıdık bayrağımızı, ayrıca önde o bayrağı taşıyan olmak için birbirimizle yarıştık. Üstelik bunun için tutanak tutan da olmadı, gurur ve hoşgörüyle yaklaşıldı bayrak taşıma yarışımıza. Gerçekten biz mutlu çocuklardık… ** Bir diğer konu da her yıl temcit pilavı gibi önümüze getirilen sözde “Ermeni soykırımı” meselesi. Bütün gözler ABD Başkanı Obama'ya dikilmişti, “Soykırım” kelimesini kullanacak mı diye, o ise “Büyük felaket” ifadesini kullanarak durumu idare etti diyelim. Bu elbette ABD-Türkiye ilişkileri açısından dikkatle kullanılmış bir sözcüktü. Ancak bu hassasiyet ne yazık ki milletvekilliği yemini ederek görevine başlamış olan BDP'liler tarafından gösterilmedi. Esasen kendilerinin bunca zamandır yaptığı çeşitli açıklamalara bakıldığında, takınmış oldukları bu son tavır , çok fazla şaşırtıcı olmasa da, talip olarak üstlenmiş oldukları Türkiye Cumhuriyeti Milletvekilliği görevi ile bir kez daha uyuşmadı! BDP Genel Merkezinin 24 Nisan 1915 olayları ile ilgili yayınladığı açıklamaya bir bakalım: - Bugün, yirminci yüzyılın en büyük trajedilerinden biri olan 1915 Ermeni soykırımının anıldığı gün. 98 yıl önce 24 Nisan 1915'de, insanlık tarihinin en büyük soykırımlarından biri…Aydınlatılmamış her olay yenilerine zemin hazırlamış, 1915'de yaşananları diğer olaylar izlemiştir. Türkiye'yi tarihle yüzleşmeye ve özür dilemeye çağırıyor, yeni acılar yaşanmaması umuduyla Ermeni soykırımı kurbanlarını saygıyla anıyoruz… ** Türkiye'yi çöküş sürecine çekmek isteyen tüm aymazlar “tehcir” olayını “soykırım” boyutuna çekmekte ve bu sıfatı özellikle kullanmaktadır. Ancak gerçek tektir ve kelime oyunlarıyla değiştirilemez. Bunu ne çeşitli ülkelerin çıkardıkları kanunlar, ne BDP'nin açıklamaları, ne de bir takım özür bildirilerine imza koyan Ermeni yanlısı sahte aydınlar değiştirilebilir. Mevlana'nın, Yunus'un hoşgörü kültürüyle yoğrulan Anadolu'nun geleneğinde zaten soykırım denen bir vahşet hiçbir zaman var olmadı, bundan sonra da olmayacak. Bu gerçek bilindiğinden, ülkemizin “bu konunun uluslar arası tarihçi ve bilim adamlarınca incelenmesi talebi” hiçbir zaman kabul görmemiştir. BDP'lilerin dikkatine… ** İçinde “Ermeni”, “Kürt” vs. gibi etnik ayrımı belirginleştiren kelimeler barındıran cümleler kurmak elbette benim de hoşuma gitmiyor, tarzım hiç değil. Ancak bunları yazmak zorunda kalıyor olmam da benim suçum değil. Tüm bunlara rağmen Anadolu insanının tüm etnik kökeni farklı kardeşleriyle birlik beraberlik, sevgi ve saygı çerçevesinde yaşamını sürdürme isteğinin devam ettiğine olan inancım sürecektir. Anadolu'nun hoşgörü kültürü bize bunu fazlasıyla göstermektedir. Haftaya buluşmak üzere esen kalın, mutlu olun… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.