Kulüplerimiz Şampiyonlar Ligi –UEFA maçlarını yeni oynadı. İlk yorumlar bu maçlar üzerine olacak. Bu sefer fena vuracağım ne yazık ki. Koyu Galatasaraylı olduğumu herkes bilir, iyi günlerini, çok iyi günlerini de gördük, övündük, koltuklarımız epey kabardı. O dönem doğan çocukların neredeyse tamamı - UEFA ve SÜPER KUPA- nedeniyle Galatasaraylı oldu, çünkü ülkemize bu kupaları getiren bir ikinci takım yoktu, hala da yok… Umarım bu sene bu durum değişir, bu kupayı kazanan bir takım daha çıkar ve ben de yürekten alkışlarım. Gelelim Cimbom'a… Yenilebilirsiniz, gol de yiyebilirsiniz, futbol bu, doğasında hepsi var, olabilir, ancak bu amaçsızlık, boşvermişlik, baştansavmalık nedir, işte bunu kabul etmek mümkün değil… Kendi sahanda, kendi seyircin önünde dört gol yiyeceksin, sonra da hoca çıkıp diyecek ki “Biz zaten lige, dördüncü yıldıza önem veriyoruz!” Hoca sana Galatasaray'ı da, vizyonunu da yanlış anlatmışlar sanırım. Dördüncü yıldızı da, Avrupa kupalarına da, Şampiyonlar Ligine de, disipline de, Galatasaray'ın bugüne kadar dünya çapında yarattığı imaja da son derece önem veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz. Sayın Prandelli hatasını anlayarak, daha sonra “Sözlerim yanlış anlaşıldı” düzeltmesi yapıyor. İşte ben de buna şaşırıyorum. İster siyasi olsun, ister spor adamı ya da sanatçı, bir kişi yadırganan bir açıklama yaptıktan sonra çark ediyor ve “yanlış anlaşıldığı” açıklamalarında bulunuyor! “Ben yanlış anlattım” “Hatalı yorum yaptım” diyen yok, nedense hep “Yanlış anlaşılıyorlar!” Hiç yanlış anlamadık, gayet doğru anladık, bunları yenilen dört gole mazeret olarak söylediniz ancak kabul görmedi onu söyleyeyim. Suç yalnızca Prandelli'nin dersek, o da hata olur, sahada dökülen futbolculara ne demeli? Üstelik bu durum uzun zamandır böyle devam ediyor. Galatasaray UEFA ve SÜPER KUPA'yı aldığı dönemde maddi olarak tam bir açmazdaydı. (Böyle bir kulübün bu duruma düşmüş olması da iyi yönetilemediğinden kaynaklanı-yor olsa gerek) öyle ki, o dönemde gazeteler, bazı futbolcuların maddi ihtiyaçlarını birbirlerinden karşıla-dıklarını bile yazdılar. Tesislere haciz geldiği dönemde kazanıldı bu kupalar. Anlatmak istediğim nokta şu ki, en zor şartlarda en büyük başarı ortaya çıktığı halde, bugün gelinen noktaya bakınız… ** Yenilen dört golü sindiremediğim için yazsam da bu satırları, bana aldırmayın, Galatasaray bu, toparlanıp görkemli günlerine dönecektir, vizyonu, hırsı, ışığı olmayanları da silip atacaktır kuşkum yok… ** Beşiktaş'ı ve Trabzonspor'u galibiyetlerinden ötürü kutluyor, heyecanla UEFA yolunda başarılarının devamını diliyorum. Söz konusu Avrupa, yurt dışı maçları olunca, tüm takımlarımızı milli takım gibi değerlendirir ve desteklerim. ** Futbol olayını şimdilik sonlandıralım ve güncel konulara dönelim. Geçtiğimiz günlerde yayınlanan bir gazete haberini birlikte yorumlayalım: -DEVLET BORCUNU ÖDEMEDE ÇOK AĞIR İzmirli Bülent Kocaoğlan(38) , 1996'da Hakkari Çukurca'da teröristlerle girdiği çatışmada sol bacağını kaybetti. Bülent Kocaoğlan geçen yıl çıkan torba yasadaki “Gazilere en gelişmiş protez takılır” hükmüne güvenip yüzotuzbeşbin liralık protez taktırdı. Protezi takan medikal şirket ellibin lira avans isteyince bankadan kredi çekti. Aradan yedi ay geçmesine rağmen devlet ödeme yapmadı. Gaziye haciz geldi. ** Bu haberin hemen yanına ise şu haberi koymuşlar: -DEVLET ALACAKLI OLUNCA JET GİBİ Tarsus'ta marangoz Necmettin Türker (72), üç yıl önce kaçak elektrik kullanmaktan altı bin lira para cezasına çarptırılmıştı. İki yıl önce felç geçirip yatağa mahkum oldu. Cezasını ödemediği için hakkında yakalama kararı çıkan Necmettin Türker üç gün önce hastaneye yattı. Polis, Necmettin Türker'i, hastanede bulup ambulansla adliyeye götürdü. Konuşamadığı için ifade veremeyen Necmettin Türker tutanak tutulup, sonra tekrar hastaneye götürüldü… ** İki ayrı olay, iki ayrı yorum… Aslında şehitlerimize, gazilerimize ne çok şey borçluyuz… Değil protez bacak, mümkün olsa da kendi bacağını geri verebilsek! Ama gördüğünüz gibi, durum bu! Yasal prosedür, bürokrasi, vs… Vegelelim kaçak elektrik kullanan Necmettin Türker olayına. Kaçak elektrik kullanmaktan para cezasına çarptırılması olayı normal de, yadırgadığım nokta şu: Felçli ve konuşamayan bir hastanın ambulansla adliyeye götürülmesi! “İfadesinin alınamayacağının tesbitinin” daha insanca bir yolu bulunamaz mıydı? Örneğin, bankacı olduğum yıllarda, felçli, ağır hasta v.s. gibi mudilerin iş-lemleri söz konusu ise, yani bankaya gelmesi mümkün değilse, iki banka gö-revlisi gider, hüviyet tespiti ile o kişinin mekanında gerçekleştirirdik işlemleri. Çok özel ve ender de olsa, meslek hayatımda bu zorunlu uygulamayla karşılaştığım zamanlar oldu. En azından insanca olduğunu söyleyebilirim… ** Gelelim kaçak elektrik konusuna. Biliyorsunuz kaçak kullanım bedelleri faturalarımıza yansıtılıyor. Yani, tahsil edilemeyen kaçak elektrik bedelleri ödeyenlerden alınıyor. Bu konuyu hepiniz biliyorsunuz, şimdi mahkeme yolu açıldı, ancak iptali için herkesin tek tek başvurması gerekiyor. Yüklü meblağlar ödeyen şirketler için söz konusu olsa da, anlaşıldı ki vatandaş için pek değişen bir şey olmayacak. ** İç açıcı olmayan son haber ise şu: “Antalya'da bir otel odasında öldürüp parçaladığı sevgilisi Esma Ekinci'nin(37) cesedini bavulla taşırken yakalanan Galip Ö.(47), duruşma savcısının cezada indirim yapılmaması talebi üzerine: -Kıla, tüye indirim veriyorsunuz, bana niye tahrik indirimi vermiyorsunuz?(Ne demek istediğini ben de anlamadım)” dedi. Mahkeme başkanı Nihat Altuğ, eksikler nedeniyle duruşmayı 30 Ekim'e erteledi. ** Adam sevgilisini kesip parçalayıp bavula doldurmuş, bir de tahrik indirimi istiyor! Neredeyse beraatini isteyecek! Uzun zamandır kadın cinayetlerini yazmadım, sizleri sıkmamak için oysaki kadın katletme olayları aynen devam etmekte! ** Avrupa ülkelerinde, özellikle ABD'de, değil öldürmek, karına bir tokat at, ceketine varana kadar verir, ömür boyu nafaka öder, sürünürsün. Uygar toplumların kadına bakışı böyle. Bizim kanunlarımızda kadın – erkek eşitliği olmakla birlikte yaşamsal alanda denge kadınlar aleyhine işliyor. Kadın eşitsizliğinde, 136 ülke arasında 120. sırada olduğumuz bilgisine bakarsak, daha katedecek çok yol var demektir. Oysa ki herşey ne güzel başlamıştı! Haftaya buluşmak üzere… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.