Bildiğiniz gibi, dünyanın sayılı ve Türkiye'nin ilk yüz nakli Akdeniz Üniversitesinde gerçekleşmiş, aynı zamanda bu üniversitede bir başka kişiye aynı anda kol ve bacak nakilleri yapılmıştı. Yüz nakli başarılı oldu, bizlere tamamen mucize gibi gelen bu ameliyat Türk hekimlerince başarıyla gerçekleştirildi. Çocukken geçirdiği bir kaza sonucu yüzü çok kötü bir şekilde yanmış ve toplum içinde son derece yadırganır bir şekilde dolaşmak zorunda olan mağdur, bu mucize ameliyat sonrası çektiği bunca acıların ardından artık normal bir insan olarak yaşamını sürdürebilecek. Burada Türk hekimlerinin başarısı kadar, kaybettikleri yakınlarının yüzünü ve organlarını bağışlayan ailenin fedakarlığını da konuşmak gerek. Takdir edersiniz ki, bu kararı vermek için insanda mangal kadar yürek olmalı. Kolay değil, hiç kolay değil, ama bakın ne sonuçlar doğuruyor. Bu konuları daha önce yazmış, sizlerle paylaşmıştım. Bugün paylaşmak istediğim, bu olayın ikinci boyutu. Akdeniz Üniversitesinde yapılan çift kol ve bacak naklinin ardından, nakledilen bacak hastaya uyum sağlayamadığından geri alınmak zorunda kalmıştı. Ancak kolları ile ilgili bir sıkıntı olduğunu sanmıyorum. Tabi bu uzuvların vücuduna adapte olup, işlev görmesi epeyce zaman alacak. ** Tüm bu olayların ardından, bu defa Hacettepe Üniversitesi'nden ses geldi. Bu kez hem bir hastaya yüz nakli, hem de başka bir hastaya dünyada ilk kez çift kol ve bacak nakli yapılmıştı. Hepimiz çok heyecanlandık ve onurlandık. Nakli yapılan organların hastaneye taşınma görüntülerini kanallardan defalarca izledik. Hatta bacakların içinde bulunduğu koli nakledilirken yere düşürüldü de, bu görüntü bile yüreğimizi ağzımıza getirmeye yetti. Önce İzmir'de beyin ölümü gerçekleşen N.A.'nın organları, yine fedakar ailesi tarafından bağışlandı. Yüzü, yüz nakli için bekleyen bir hastaya, iki kol ve iki bacağı ise, elektrik çarpması sonucu bu uzuvlarını yitiren Şevket Çavdar'a nakledildi. Dünyada bu bir ilkti. Hepimiz önce bu gencin sağlığına ve kaybettiği organlara kavuşması için, sonrada dünyada bu ilki gerçekleştirenin Türk hekimleri olması için daha doğrusu operasyonların sonucunun başarıyla tamamlanması için temennilerde bulunduk. Ancak, olmadı. Önce sol bacağı alınan Şevket Çavdar'a, nakledilen diğer uzuvlar da geri alınmak zorunda kalındı. Neden olarak nakledilen uzuvların kalp dolaşım ve kan sistemini idame ettiremediği gösterildi. Şevket Çavdar'ın ailesi ise, kardeşlerinin hastaneden sağ salim çıkmasını umut ettiklerini belirttiler. Bu da olmadı. Tek hayali askere gidebilmek olan ve bu nedenle bu zorlu ameliyatı göze alan Şevket Çavdar, hayatını kaybetti. Cenazesi de daha önce elektrik çarpması sonucu kaybettiği kol ve bacaklarının bulunduğu mezara gömüldü. Bunun üzerine Şevket Çavdar'a nakledilen kol ve bacakların asıl sahibi N.A.'nın ailesi, “çöpe atılmasın” diyerek bu organları geri istediler. Bunun üzerine organlar aileye teslim edildi, N.A.'nın mezarı tekrar açıldı, ikinci kez cenaze töreni yapılarak uzuvlar cenazenin yanına defnedildi. Dört uzuv, çok zor bir ameliyat ve iki cenaze. Yeşeren umutlar ve acı son… Eli kolu yoktu yaşıyordu, şimdi hiçbiri yok… Elbette kimsenin çabası da, temennisi de bunun için değildi. Ancak bu nakil olayları çok zor ve riskli olmalı, hem de her türlü sonuca açık… Şimdi çarpıcı iddialar birbirini izliyor. Sanki Akdeniz Üniversitesi ile Hacettepe Üniversitesi arasında bir organ nakli yarışı varmış gibi, ya da doktorları arasında organ nakli konusunda kişisel rekabet varmış gibi birtakım söylemler yazılıp çiziliyor. Hatta bu konuda doktorların basın yoluyla birbirlerine yaptıkları göndermeler de basında yer almakta. Bunlarda ne denli gerçek payı var bilemiyoruz, zaten bilmek de istemeyiz sanırım. Bir açıdan bakarsanız, rekabet kalite doğurur, sonuç için elbette olumlu bir yarıştır ancak söz konusu insan hayatı olunca durum elbette değişiyor. Tıp aleminde hayvanların denek olarak kullanılması bilindik bir durum. Hayvan hakları savunucuları onlara dahi gerek yok içinde biraz duygu taşıyan her insan için bu vahşice bir yöntem olarak görünse de, denek olarak bir canlıya gerek duyulduğu sürece insan yerine, buna itiraz etme şansı olmayan hayvancıkların kullanılma yöntemi daha çok uzun yıllar süreceğe benziyor. Yani hayvanlar et, süt, yük taşıma, vs. hizmetinin yanı sıra insanlara denek olarak da hizmet veriyor. Şimdi bu anlattıklarımın konu ile ne ilgisi var diyeceksiniz. Şöyle ki ; Sanki şöyle bir hava oluştu; Akdeniz Üniversitesinin sansasyonel nakil olaylarından sonra, diğer üniversite de bu konuda adını duyurmak istedi ve dünyada hiç yapılmayan bir şeyi yapmaya kalkıştı. Sırf yapılmamış bir şeyi yapıp dünya tarihine geçebilmek için mevcut haliyle yaşayan ama en azından hayatta olan bir kişinin bile bile ölüme gitmesine neden oldular. Bu benim düşüncem değil, görüşlerden birisi. Bu ameliyat başarılı olsaydı bu ithamlar söz konusu olmayacaktı. Ancak bir bademcik ameliyatının bile riski var, bunu da unutmamak gerek. Kim haklı, söylentiler ne derece doğru, bu konuda yorum yapacak kişi ben değilim elbette. Dileğim, hastaneler arasında bu kısır çekişmenin hiç olmamasıydı. Hekimlerin başarı ve başarısızlıkları hakkında birbirlerine söyledikleri kinayeli sözleri ise şiddetle kınıyorum. Başarılı ve dahi başarısız sonuçlarda bile suçlayıcı konuşmalar yerine organ bağışını özendirecek, insanların hekimlerin yanlış kişilere nakil yapıldığı konusunda kuşkuya kapılmalarına neden olacak şekilde düşünmelerine yer verecek konuşmalardan kaçınmaları gerekirdi. Bu gereksiz polemikler zaten çok zor bir karar olan organ bağışına ne yazık ki büyük darbe vurabilir. ** Konuyu güzel bir haberle sonlayalım. Profesör Munci Kalayoğlu, Amerika'da tümör yüzünden kendisine iki ay ömür biçilen bir Amerikalı hastaya Türkiye'de karaciğer nakli uyguladı ve sağlığına kavuşturacak ABD'ye gönderdi. Düşünün, ABD'de yapılamayan karaciğer nakli Türkiye'de yapılıyor ve Kalayoğlu'na göre organ naklinde Türkiye dünyanın en iyilerinden… Çok iç açıcı bir konu olmasa ve kimse için dilemesek de, bunlar da hayatın gerçeklerinden… Haftaya yeni bir konuda buluşmak üzere esen kalın, mutlu olun… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.