Merhaba sevgili okurlar… Geçtiğimiz hafta sizlere, kaplıca sularından yararlanmak için gittiğim Rize-İkizdere Ridos Termal Otel'den ulaştırmıştım yazımı. Sekiz günün içinde dört mevsimi yaşadığımız bu güzel beldeden, bembeyaz karlarla kaplı çam ağaçlarını geride bırakarak ayrıldık. Gerçekten biliyoruz, yaşıyoruz, Karadeniz'in doğası ayrı bir güzel, biraz yükseklere çıktıkça daha çok hissediliyor, otel İkizdere'nin altı kilometre yukarısında Ovit vadisinde, yanından Cimil deresi akıyor, dere ki ne dere, coşkulu suyun sesi, yattığımız odadan duyuluyor, kaplıca suyunun buharları su tanklarından gökyüzüne ulaşıyor, oteli geçen hafta anlatmıştım, şimdi manzarayı, güzellikleri, Karadeniz'i anlatıyorum, biz göremesek de bundan yüzlerce yıl sonra da bu yeşilliklerin, bu bir santim toprağı göstermeyecek kadar sık ve iç içe geçmiş ağaçların yine aynı şekilde orada kalmasını diliyorum. İnsanoğlunun elinin değdiği ve yerleşimin çoğaldığı yerlerin sonunun ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Televizyonda çok sık izlediğim bir yabancı belgesel kanalında, dünyada on yıl sonra fil neslinin tamamen yok olacağı anlatılıyor. Düşünün, ne kadar yakın bir zaman on yıl, yazık değil mi? Bugün hayvan neslini tüketen insanoğlu belki bir gün kendi kendini yok edecek… Bu yokediş için atak başlatan yeni türün adı IŞİD olsa gerek… Aşağıda aktaracaklarım, basınımızda yer alan İngiltere'nin önde gelen yayın kuruluşu BBC'nin haberlerinden alıntıdır… BBC'nin iddiasına göre, Ebu Hattab, Hatay'da yaşayan onüç yaşındaki Suriyeli bir sığınmacı. Yine BBC'ye göre, gün boyu internette cihat videoları izlemekte ve facebook üzerinden IŞİD militanlarıyla sohbet etmekte. Bu ifadeler, Ebu Hattab'ın kanala verdiği röportajla ortaya çıkıyor. Yakında Rakka'ya savaşmaya gideceğini belirten Ebu Hattab, “Türkiye'de yaşıyorsun, burada ya da İngiltere'de bir saldırı düzenler miydin?” sorusuna vahim bir cevap verdi. Militan; “-İngiltere'ye saldırılması gerekir, Nato üyesi ve IŞİD'e karşı, biz sadece hak edenleri öldürüyoruz. Eğer benden Türkiye'de saldırı düzenlememi isterlerse bunu yapardım. Batı yakında bitecek “dedi. Doğru yolu seçtiğini savunan IŞİD'çi, “-Parka ve deniz kenarına giderdim ama bunun yanlış olduğunu fark ettim. Allah bize cennet için çalışmayı ve savaşmayı emrediyor” diye konuştu. ** BBC gibi ciddi bir yayın kuruluşunun uydurma haber yapmayacağını varsayarak yazıyorum bu satırları, yazılanlar doğruysa ki – dünyanın pek çok yerinden Işıd'e katılımlar olduğunu biliyoruz- durumun ciddiyeti ve beyin yıkamanın boyutu apaçık ortada. Dikkatimi çeken ilk nokta; “Biz sadece hak edenleri öldürüyoruz” cümlesi. Böylesine kandırılmış birisini, -Kimse öldürülmeyi hak etmez, Ya da -İnsanları öldürerek düşüncelerini ya da tezlerini kabul ettiremezsin Söylemiyle ikna etmek pek de mümkün olmasa gerek. Diğer bir nokta da; “Parka ve deniz kenarına giderdim ama” söylemi. Yüreğinin bir tarafında insanca yaşamaya dair bir istek var ama, bu sefer de annesi bırakmıyor olsa gerek, zira yine BBC'nin röportajına göre bakın annesi nasıl bir tavır içinde; Yine basından aktarıyorum: Ebu Hattab'ın annesi de BBC'nin röportajına katılarak oğluna destek verdiğini söyledi. İsminin Fatima olarak kullanılmasını isteyen kadın, “-Işid'ın Suriye halkına yardım etmek için geldiklerine inanıyorum” dedi. Oğlunun geleceğin lideri olmasını istediğini belirten kadın, “-Batılıları öldürürse buna üzülmem. Diğer oğullarım barışçıl sivil toplum gruplarıyla çalışıyorlar. Bu yüzden utanıyorum. Onlar da silahlanmalı” şeklinde konuştu. Oğlun Işid için savaşırsa ne hissedersin? Sorusu üzerine:” “-Çok mutlu olurum” cevabını verdi. ** Bir kadın ve bir anne… Barışçıl sivil toplum gruplarıyla çalışan oğullarından utanan, belki de Işid yolunda ölecek oğluyla gurur duyan… Rol modeli böyle bir anne olan Ebu Hattab, başka nasıl düşünebilirdi ki? … Hadi burada durum böyle diyelim, peki diğer Işid sempatizanları, militanları için ne gibi bir mazeret bulacağız? “Benden olmayan, benim gibi yaşamayan, benim gibi düşünmeyen ölsün mantığı…” “Biz sadece hak edenleri öldürüyoruz” mantığı… Hak edenleri kim tespit ediyorsa?.. Doğayı da insanoğlu tüketiyor, Canlıları da, Kendi neslini de… Bizzat kendi çabasıyla üstelik! ** Paylaşmak istediğim diğer konu ise geçtiğimiz yıl Sarıyer'de komşu villa havuzunda ölü bulunan üçbuçuk yaşındaki minik Pamir'in ölümüyle ilgili savcılığın anneye “Taksirle ölüme sebebiyetten” dava açıp, babaya “takipsizlik” kararı vermesi. Elbette yorumlarımız insani boyutta olacak. Bildiğiniz gibi Pamir, anne ve babası uyurken muhtemelen kapıyı açarak çıkmış ve komşunun havuzuna düşerek boğulmuştu. Gerçekten ailesi için çok acı verici bir olay. Olayın soruşturma aşaması yürütülürken gelinen bu nokta tartışmalara yol açmış bulunmakta. Kesin sonuç olmamakla birlikte, anneye “taksirle ölüme sebebiyetten” dava açılıp, babaya “takipsizlik” kararı verilmesi en başta Türkiye Kadın Dernekleri olmak üzere çeşitli kuruluş ve hukukçular tarafından ayrımcılık olarak görülüp, eşitliğe aykırı bulundu. Cinsiyetimden ötürü bu uygulamayı garipsediğimi düşünseniz de, birçok hukukçunun benimle aynı kanıyı paylaştığını hatırlatmalıyım. Örneğin Yargıçlar Sendikası Başkanının yorumu: -Bu tip davalar, çocuğun yaşı, anne-babanın bakım ve ihmal yükümlülüğünü ihlal edip-etmedikleri, nedensellik bağı ortaya konularak, dosyaya özgü olarak ele alınmalı. Çocuğa karşı anne-babanın koruma-kollama yükümlülüğü eşit ve ortaktır. Dosyadan bağımsız söylüyorum. Mahkeme takdir edecek ama sadece anneyi ölümden sorumlu tutmak kadına karşı ayrımcılık gibi görünür. … Önce bir anne olarak, Sonra da kanunlara saygılı bir vatandaş olarak biliyorum ki, verilecek herhangi bir cezanın Pamir'in annesini, Pamir'in yokluğu kadar inciteceğini hiç sanmıyorum. Ancak insan olarak bu olayda; bir ihmal varsa bunun faturasını anneye kesmek ne kadar doğru, işte onu kestiremiyorum. Haftaya buluşmak dileğiyle… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.