Hoşgörü dini İslam'ın, bilimsel araştırmacısı ve öğreticisi olması gereken, en azından bu ünvanları edinmiş bir ilahiyat profesörünün bir cümlesi geçtiğimiz haftanın en çok konuşulup, en çok yorumlanan haberiydi diyebiliriz…. “Hayvanlar namaz kılıyor mu, kılmıyor mu, o halde namaz kılmayan insan da hayvandır!” Kurgulanan bu mantığa şapka çıkarmamak elde değil!... Ve tepkiler sonucu gelen düzeltme: “Yanlış anlaşıldım…..” Zaten hep öyle olmaz mı, Söyleyen (kendine göre) doğru söyler, Yetmiş altı milyon yanlış anlar… Biz, yanlış anlamışız… Ne diyelim? *** Hayvanların da isminin geçtiği “şu meşhur cümle”nin ardından, aklıma doğanın bir diğer canlı türü olan “hayvanoğlu”nun insanoğlundan neler çektiği konusu geldi. Hakaret olarak anılmaktan tutun da, Neslinin tüketilmesine kadar… Evet, bugünkü konumuz “nesli tükenmekte olan hayvanlar” İnsana olduğu gibi, hayvan yaşamına da saygı için. Zira biri yokolursa, diğeri de yaşayamayacak…. *** Çok özel durumlar dışında (insan yaşamı risk altındaysa gibi) Hindistan'da en vahşi hayvanlara bile dokunulmaz, öldürülmez. Nedeni “Tüm canlıların yaşam hakkına saygı.” Ancak ne yazık ki bu bilincin dünyanın her yöresinde yaygın olduğunu söylemek pek de olası değil National Geographic dergisinin önceki sayılarından bir alıntıyla girelim konuya: “Mozambik'teki fillerin yarısı 2009 yılından bu yana yasadışı avlanma yüzünden yok oldu. Kalan fil nüfusu ise şimdi bir korunma olasılığına kavuştu. Ancak ağır bir bedeli var bu korumanın. Hem de bu bedel yine filler tarafından ödenecek. Gelişmekte olan ülkelerde biyolojik çeşitliliği koruma projelerine fon sağlayan en büyük kaynaklardan biri olan Dünya Bankası, geçen yılın sonunda dünyanın en yoksul ülkelerinden Mozambik'e turizmi geliştirmesi ve yoksulluk oranını aşağı çekmesi için kırkaltı milyon dolar ödenek verdi. Bu paranın yediyüz bin doları da fil ve aslan avının desteklenmesine ayrıldı. Amaç av turizminden gelen sıcak parayla nesli tükenmekte olan hayvanları korumak için kaynak yaratılması. Peki nesli tükenmekte olan bir hayvanı spor amaçlı öldürmek, onu gerçekten kurtarabilir mi? Yazının başlığı aslında her şeyi anlatıyor: “Filleri ölüm mü kurtaracak?” Ne kadar ilginç değil mi? Turistler için fil ve aslan avının desteklenmesine yediyüzbin dolar ayrılıyor, buradan gelen parayla nesli tükenmekte olan hayvanların korunması planlanıyor. İyi de, fil ve aslanların da nesli tükeniyor, o ne olacak? Kurtarmak için yoketmek, tam insanoğlu mantığı… *** Gelelim diğer can çekişen hayvan nesline. Aslında liste çok uzun da, biz en bilinenleri anlatalım: SUMATRA KAPLANI: Yalnızca Endonezya'nın Sumatra adasında yaşıyorlar. Balık, kuş da, orangutan da yiyorlar. Sumatra adasının doğal ortamı giderek yok edildiğinden sayıları dörtyüzün altına düştü ve azalmaya devam ediyor. GORİL: DNA olarak insanın en yakın canlı. Yalnızca Afrika'da bulunmakta. Tehlikeli olarak görülse de sakin canlılardır, otlarla beslenirler, sayıları giderek azalıyor. AKDENİZ FOKU: Onbir aylık hamilelik dönemi geçirdiğinden hızlı üreyemiyor. Bilinçsiz avlanma da nesli için tehdit oluşturuyor. Türkiye ve Yunanistan koruma tedbirleri uyguluyor. PENGUEN: İnsanlardan kaçmadıkları için avcılar için kolay av oluyorlar, bu nedenle sayıları her geçen gün azalmakta. PANDA: Hayvanlar aleminin en şefkatli annesi. Aynı zamanda en tembeli. Günün büyük bir kısmını uyuyup, kalan zamanda bambu yiyorlar. Çin'de bambu ormanlarında yaşıyorlar. Nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan pandaları avlanmanın Çin'deki cezası ise idam. KAPLAN: Süper yırtıcı diye adlandırılıyor. Gece görüş kabiliyeti insanoğlundan altı kat fazla. Kemikleri ve tüm vücut parçaları Asya tıp biliminde ağrı kesici ve afrodizyak olarak kullanılıyor. Derileri ve organları için avlandıklarından, sayıları son on yılda neredeyse yarı yarıya azaldı. KUTUP AYISI: 2006 yılında “hassas türler” den “tehlike altındaki türler” listesine geçiş yapan kutup ayıları küresel ısınmanın belki de en büyük kanıtı. Buzulların erimesi, bu türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakmıştır. Özellikleri, çevrelerinde av bulamadıkları zaman yüzen buz parçalarına binip kilometrelerce av aramaları. CARETTA CARETTA: Bu deniz kaplumbağası türü, yalnızca yumurtlamak için karaya çıkar. Akdeniz sahillerinde yaşayan bu türün en büyük yumurtlama alanlarından birisi de bildiğiniz gibi Türkiye'dir. Türü giderek azalmakta. JAVAN GERGEDANI: Endonezya ve Vietnam ormanlarında yaşayan bu gergedan türü, kaçak avcıların, boynuzlarının değeri nedeniyle avladıkları bir hayvan. Ormanlık alanların yok edilmesi de neslinin tükenme nedenlerinden birisi. Günümüzdeki sayıları mı? Altmış adedi bile bulmuyor. PİGME BORNEO FİLİ: Anavatanı Kuzey Borneo. Asya fillerinden elli santim daha kısa. Palmiye ekimi nedeniyle yaşam alanı her geçen gün daralan Borneo filinden yalnızca binbeşyüz tane kaldı. BEYAZ KANATLI TÜYKUYRUK: Afrika'nın en nadir kuşlarından. Öyle ki, bulup fotoğrafı bile çekilemiyor. Toplamda binden az bireyi kaldığı düşünülen türün durumu “kritik olarak tehdit altında”dır ve yakın bir gelecekte tamamen yok olmaları çok olasıdır. Sizlere aktardığım birkaç hayvan türü “hassas tür” “tehlike altında” ya da “kritik tehdit altında” olarak adlandırılan, nesli tükenmekte olan canlılardan yalnızca bazıları. Bu liste o denli uzun ki, değil bir yazı konusu, belki bir ansiklopedi oluşturulur. Yokedişe giden yolun nedenleri ister doğal sebepler olsun (nüfus artışı, hayvanların yaşam alanlarına yayılma gibi), ister keyfi, (zevk için öldürme, avlanma, derisi, dişleri için avlanma vs.) sonuç aynı= Birçok tür giderek yokoluyor. Elinde güçlü silahlar ve avlanma araçları olan insanoğlu, bu gücünü savunmasız hayvanlara karşı kullanıyor. Oysa ki hayvanlar, yalnızca beslenmek için avlanıyor… *** Hayvanseverlere bir-iki iyi haber vererek noktalayalım yazımızı. “Kaliforniya Kanal Adası Tilkisi” yeniden doğal ortamına salınma ve aşılama çabaları sayesinde binbeşyüz bireyden beşbinbeşyüz bireye kadar artırılmış. Bu sayede, bu tür artık “kritik olarak tehdit altında” kategorisinden “neredeyse tehdit altında” kategorisine yükseltilmiştir. En büyük kaplumbağa türü olan “Derisırtlı Kaplumbağa”ların durumu ise Atlantik Okyanusu'nda giderek iyileşiyormuş. Bu nedenle durumları “kritik olarak tehdit altında” seviyesinden “korunmasız” seviyesine yükseltilmiş. *** Gördüğünüz gibi çoğunluğun yok ettiğini bir kısım kurtarmaya çalışıyor. Ancak tüm bu çabalar, bu büyük yokediş karşısında ne kadar yeterli olabilir, orası ne yazık ki meçhul… *** Hep insanlar alemini yazıyorum, bu hafta isteyerek ya da istemeyerek zarar verdiğimiz, çoğu zaman varlıklarının farkında bile olmadığımız hayvanlar alemini yazmak istedim. Umarım bilgilenmiş, keyif almışsınızdır. “Hayvanlar namaz kılıyor mu” diyerek yazıma esin kaynağı olan Hoca'ma teşekkürlerimle… Haftaya buluşabilmek dileğiyle; Esen kalın, Hoşça kalın…. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.