Yazacağım satırların Türk-Yunan ilişkileri ile, hele hele ırkçı söylemlerle ilgisi yok, ırkçılıktan da, politikacıların yanlışlıkları nedeniyle bir ülke halkını karalamaktan da, kaçınırım. Ve Yunanistan'ı ziyaret etme şansını yakalamış birisi olarak iki ülke halkının gelenek, görenek, yemek kültürü açısından bazı ortak noktalara sahip olduğuna da şahit olduğuma göre (elbette din faktörü dışında) iki ülkenin geleceğinin komşuluk, barış ve kardeşlik üzerine kurulu olması gerektiğine inananlardanım. Bu nedenle satırlarım ırkçılığa değil, insanlığa dair. Biliyorsunuz Akdeniz'de büyük bir insanlık dramı yaşanıyor. Kaçak göçmen olayı. Bizler haberlerde dinleye dinleye artık kanıksamış olsak da, her gün birileri yok oluyor, birileri de bundan rant sağlıyor, para kazanıyor. Savaş nedeniyle zorunlu olarak evlerini, ülkelerini terk etmek zorunda kalan ve ucunda ölüm tehlikesi olduğunu bile bile uydurma botlara, ne olduğu belli olmayan can yeleklerine, tanımadıkları insanlara güvenerek umut yolculuğuna çıkan göçmenlerin dramı anlatmaya çalıştığım. Bu can yelekleri, şişme botlar göçmenlerin rotası üzerindeki ilçelerde, kasabalarda bulunan mahalle bakkallarında bile satılmakta, basından görmekteyiz. “Almasınlar, binmesinler” diyenler var. Ancak denize düşen yılana sarılır misali, çaresizlik insana her şeyi yaptırıyor. Birçok yüzme bilmeyen kaçak göçmeni fırtınalı denizin ortasında “Avrupa'ya geldiniz” diye bırakıp kaçan kaptan kadar, uyduruk botu, can yeleğini fahiş fiyata satanın da suçu var gözümde. Çünkü ucunda insan canı var. Kendi çocuğuna asla kullandırmayacağını başkasına satamazsın, satmamalısın, onun canı da senin gibi yalnızca bir tane. Tabi bu satırlardan kaçak göçmen olayını teşvik edici anlamlar da çıkmasın, kazanç için, para için insan canını nasıl yok sayıldığı vurgulamak istediğim. Diğer konu ise zaten başlı başına bir sorun. Gelelim yazının başına ve işin Yunanistan ile olan boyutuna. Önce haberler, sonra gazetelerde görmesem inanmazdım. Zira ben hala dünyanın iyi insanların yüzü suyu hürmetine döndüğüne inananlardanım. Bu görüntüler, 2 Kasım günü saat 4.19'da Aydın'ın Didim ilçesine bağlı Tekağaç Burnu'nun Güneybatı açıklarında çekilmiş. Türkiye kıyılarından Yunanistan'ın Farmakonisi Adası'na gitmek üzere açılan ellisekiz Suriyeli kaçak göçmeni taşıyan lastik botu farkeden Yunan Sahil Güvenlik Ekipleri, hemen bölgeye kanalize oluyor, sığınmacılar ise ekiplerin kendilerini gemiye alacağını zannederek umutla ellerini, kollarını uzatıyor. Ancak bir görevli uzun ve sivri bir metalle botu uzaklaştırıyor, bot tekrar yaklaşınca bu sefer patlatıyor ve su alıp batmaya başlarken oradan uzaklaşıyor. Durumu izlemekte olan Türk Sahil Güvenliği yetişerek ellisekiz mülteciyi sağ olarak kurtarıyor. Görüntüleri ben de izledim ve şoka girdim. Bir ülkenin mülteci almamasını, kabul etmemesini anlayabilirim, bu kendi iç meselesidir, nedenleri vardır, politikası böyledir falan filan… Bottan alırsın o insanları, ülkene girmelerine engel olursun, ülkelerine iade edersin… Şimdi ne oldu, altlarındaki uyduruk botu da patlattın, bunun tek bir anlamı var. Türk yetkililer bu görüntüleri Yunan Sahil Güvenlik Komutanlığı'na izletmiş, Yunan komutan şok olmuş! Belki de bilgisi sahilinde, öyle görünmek zorunda kaldı, bilemeyiz… Öyle ya da böyle, bu bir insanlık suçudur. Kaçak göçmen olayından rant sağlayan da, insanları bile bile ölüme yollayan da, çaresizin çaresizliğinden yararlanmaya çalışan da, hele hele ülkelerine göçmen kabul edeceğini duyurup da sonradan ihaleyi Türkiye'ye yıkmaya çalışan da suçludur. * * * Yaşlı Dünyamızın aslında bir çok sorunu var. Havanın giderek ısınması, buzulların erimesi, atmosfer delinmesi, hala tam anlamıyla çare bulunamayan hastalıklar örneğin kanser, AİDS vs. Doğal kaynakların azalması, bir çok ülkenin açlık ve yoksullukla pençeleşmesi, ileride susuzluğun başgöstereceği olasılığı, birçok hayvan türünün yokoluşu ya da çok azalması, ekolojik dengenin bozuluşu gibi gibi… Çare bulunması gereken olumsuzlukları yazmaya sayfalar yetmez sanırım.İlim ve bilimin bu problemlere kanalize olması, tüm olanakların dünyamızın devamına ve sorunların çözümüne kullanılması gerekirken insanlar henüz can güvenliğini sağlayabilmiş değil. Hangi ülke vatandaşı olduğunuz, nerede yaşadığınız farketmez, şu anda dünyanın başında öyle bir dert var ki, şansınızın ya da şansızlığınızın sizi bir köşede kıstırması işten bile değil. Bu belanın adı önceleri El Kaide idi, Şimdi Işid oldu. Nedense insanoğlunun hep bir korkulu rüyası olmak zorunda, üstelik kendisine “Müslüman” diyen bir korkulu rüya. Elbette, kendisine yakıştırdığı sıfatla, uyguladıkları arasında hiçbir bağlantı, benzerlik yok. Üstelik bu terör grubunun üyeleri arasında yabancılar da bulunmakta. Kimdir bu insanlar, nasıl inanırlar, nasıl katılırlar, kimler tarafından finanse edilirler, bu eylemlere nasıl girişirler, korkmazlar mı, pişman olmazlar mı, eylemlerinde, cinayetlerinden üzüntü duymazlar mı? Kesin olan tek şey; İslam'la da İnsanla da İlgilerinin olmadığı…. * * * Tertemiz bir dünyada, Mutlu yarınlara uyanmak dileğiyle Esen kalın. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.