Asıl anlatmak istediğim konuya geçmeden önce birkaç cümle ile değinmek istediğim bir başka konu daha var. “Ermeni Soykırımı” masalı… Yıllardır pişirilip pişirilip önünüze getirilmekte olan bu konuda, çember giderek daralmakta. İsviçre, Fransa, o, bu derken Almanya'da tasarıyı kabul etti. Hem de Almanya! Üstelik işin içinde Türk kökenli milletvekillerinin de bulunduğu söyleniyor… Üstelik ülkemizde yaşanan 1915 olayları tarihçiler tarafından (tehcir) yani -zorunlu göç olarak değerlendirilirken Hitler'in ünlü Yahudi soykırımı üzerine hala peşpeşe film çevriliyor. Elbette bugünün Almanya'sı tarihin bu utanç döneminden sorumlu değil. Ancak bugünün Türkiye'si de 1915 olaylarından sorumlu değil. Üstelik tarihçilere göre, o da bir soykırım değil. Parlamentolarda kararlar -indir parmak/ kaldır parmak ya da evet - hayır tuşuna basarak alınabilir, buradan bir sonuç çıkarılabilir, ancak bu gerçeği yansıtır mı, oy çokluğuyla alınan kararlar gerçeğe ne kadar uygundur, işte orası tartışılır. “Ermeni soykırımı” iddiası hiçbir zaman uluslararası bir arenada tarihçilerin, bilim adamlarının tartışarak karar vereceği bir ortamda ele alınmadı, ki Türkiye'nin istediği buydu, zira belgeler tehcir olayını işaretliyordu. Ancak “Ermeni Soykırımı yapılmıştır” sonucuna varanlar, bu yasaları çıkaranlar, tarihsel tartışma önerilerine kulak asmadılar, itibar etmediler, kulaktan dolma şişirilmiş bilgilerle, siyasi beklentilerle oylama yoluna gittiler. Oysa ki ülkelerin ve insanlığın geçmişini yorumlamak siyasi değil, bilimsel bir konu olmalıydı… *** Yıllar önceki bir Almanya ziyaretimde, bir Yahudi toplama kampına götürmüşlerdi bizi. Bu kampı ziyaret için epeyce yol katettiğimizi ve orada hissettiklerimi halen hatırlıyorum. “Yıllar önce burada binlerce insan sırf başka bir dine ve ırka mensup olduğu için acı ve işkence içinde öldü” düşüncesiyle, tavuk kümesinden farksız, bu izbe barınakları dehşet ve acı içerisinde gözlemlemiştim. Yaşanılası yerler değildi. Zaten de, yaşatmadılar… O dönemde yaşananlardan o dönemin Almanya'sı, Hitler ve ona inanıp peşinden gidenler sorumluydu elbette. Tarih, bir gün mutlaka zalimlerden hesap sorar, bu kaçınılmaz sondur. İkinci Dünya Savaşı bitti, yıkılan dünya yeniden kuruldu, Almanya yeniden inşa oldu, savaşın kalıntılarını restore ederek bugün turistlere teşhir ediyor. Hatta ve hatta Yahudi toplama kamplarını turistlerin ziyaretine açtı, biz de gördük. Halen belli koşullarda bu kamplar ziyaret edilebiliyor. Yani İkinci Dünya Savaşı'nın olumsuzluklarını bazı bakımlardan Almanya artıya çevirmiş durumda. Ancak altı milyon Yahudi'nin işkence ile hayatını kaybettiği, hayatta kalanların zulüm gördüğü ve tüm dünyanın her zaman andığı “Yahudi Soykırımı” gerçeği asla ve asla değişmeyecek. Üstelik bunun için hiçbir parlamentonun onayına, herhangi bir tarihçinin yorumuna da gerek yok. Onun için Almanya'nın aldığı bu kararı hayretle karşılıyorum. Bunca Türk kökenli seçmenin olduğu bir ortamda da, stratejik bir siyasi hamle olarak göremiyorum. Zaman kime ne getirecek, göreceğiz… *** Gazeteci Candaş Tolga Işık güzel bir haber yapmış. İnsanlık adına alkışladığım bu olayı ve aktarılan bu güzel haberi önce paylaşalım, sonra yorumlayalım. Gazetecinin 1 Haziran tarihli köşesinden: “Geçtiğimiz pazar İstanbul'un en lüks otellerinden Shangri La'da bir sünnet düğünü vardı. Düğün sahibi Baran Korkmaz, Karslı genç bir işadamıydı. Korkmaz, düğünün başlamasıyla birlikte eline mikrofonu alıp sahneye çıktı: -Hepiniz hoşgeldiniz. Bu düğünü bugüne kadar en az beş kez eşimle -Böyle bir dönemde düğün olmaz diyerek erteledik. Sonra baktık ki bizim ülkemize barış gelene kadar bizim oğlan askerlik çağına gelecek. Düğünü yapmaya karar verdik… Bu dokunaklı sözler misafirlerin yüzünde buruk bir tebessüm yarattı. Baran Korkmaz devam etti konuşmaya: -Birazdan sizlere birer boş kese dağıtılacak. İçlerine hediyenizle birlikte lütfen adınızı ve adresinizi de yazın… Bu sözler aralarında valiler, milletvekilleri, işadamları, sanatçıların da bulunduğu davetlileri adeta şoke etti. Salonda buz gibi bir hava esti. Bu nasıl bir görgüsüzlük, nasıl bir saygısızlıktı? Adam utanmadan kimin ne takacağını sorguluyor, bu da yetmiyor, -mutlaka adresinizi de yazın- diyordu. Korkmaz'ın bu sözleri üzerine salonda homurdanmalar başladı. Davetliler arasında orta yaşlı bir adam eşine dönüp “Kalk gidiyoruz burada beş dakika daha durmam” diyordu. Sahnede elinde mikrofonla solondan gelen tepkileri seyreden Baran Korkmaz, konuşmasını bitirmek için yeniden hamle yaptı: -Şimdi hepiniz merak ediyorsunuz tabii, kardeşim takıyı anladık da adresimizi ne yazıyoruz? Anlatayım… Ben Karslı bir ailenin okuyamamış çocuğuyum. İstanbul'a geldiğim yıllarda yoksulluğun dibini gördüm. Banklarda yattım. Yıllar sonra iş hayatında başarılı oldum. Banklarda yattığım o günlerden bugüne taşıdığım tek bir hayalim vardı: Bu ülkenin doğusu ve batısı arasındaki mesafeyi kapatmak. Şu an bu salonda Kars Valimiz de var. Düğünden önce Vali Bey'le konuşurken öğrendim ki memleketimde kız öğrenciler için acil yurda ihtiyaç varmış. Eşimle karar verdik, bugün sizlerin oğlumuza hediye edeceğiniz takıları o yurdun yapımı için Kars Valiliğine bağışlayacağız. O yurtta kalacak kızlarımıza okula başladıkları ilk gün sizlerin isimlerinizi ve adresinizi vereceğiz. Her biri size kendi cümleleriyle teşekkürlerini ifade eden bir mektup yazacak… Baran Korkmaz konuşması bitirdiğinde tüm davetliler ayakta alkışlıyordu. İstanbul'un en lüks otellerinden birinin balo salonu az sonra tarihinin en anlamlı anlarına sahne oluyordu. Davetliler bir yandan gözyaşlarını silerken diğer taraftan sünnet düğünü için getirdikleri takılara ne ekleyeceklerini düşünüyorlardı. İstanbullu bir turizmci elindeki keseye Baran Korkmaz'ın oğluna takmayı planladığı tam altınla birlikte kolundaki lüks saati sokmaya çalışıyordu. Anadolu'dan gelen bir tekstilci hanımefendi üzerindeki bütün mücevherleri almadığı için yeni bir kese daha rica ediyordu. 22 Mayıs akşamı İstanbul'daki o sünnet düğününde toplanan bir milyon sekizyüzyetmişbin lira birkaç gün önce Kars Valiliği'ne bağışlandı. Kars'ın Digor ilçesinden çıkan bir gencin hayali binlerce Karslı genç kızın hayalinin gerçekleşmesine vesile olurken, Baran Korkmaz nezdinde bu toprağın tüm güzel insanlarına selam olsun…. ….. Ne anlamlı bir haber değil mi? Umarım son derece anlamlı duygular ile yapılan bu bağış, geleceğin çağdaş, modern, üretken, katılımcı, iyi eğitimli yetişmiş genç kızların topluma kazandırılması için bir adım, bir başlangıç ve bir gelenek olur… Haftaya buluşmak dileğiyle… Esen kalın, hoşça kalın. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.