Altı yıldır iç savaşın devam ettiği Suriye, bu kez bir insanlık suçuyla anılıyor.
Idlip'deki kimyasal silah saldırısı….
İhale şimdilik Esad'ın üzerine kaldıysa da, Kimyasal silah olayı bu, kimse üzerine alınmayacağına göre failini saptamak çok da kolay olmasa gerek.
Zaten ölenler ya da etkilenenler için ne farkedecek, şunun ya da bunun attığı, sonuç belli = ya ölüm, ya sakat kalma durumu…
Sivillere uygulanan bu saldırının, faili kim olursa olsun, tek bir adı var: İnsanlık suçu.
Birçok sivilin hayatını kaybettiği bu durumdan sağ ancak yaralı kurtulan bazı Suriye'lilerin tedavisi ise Adana ve Hatay'da sürdürülüyor..
En çok etkilenenler ise çocuklar.
Bir de ABD çok etkilenmiş olmalı ki (!), Suriye'ye bomba üzerine bomba yağdırdı.
Zamanında Irak halkının yaşadıkları gibi, Suriye'lilerin durumu da ABD'yi çok üzdüğünden hemen düğmeye bastılar (!)…
Politika bu, aklımız bu kadarına yetiyor diyelim…
Kim yaptıysa, kim nemalandıysa, bu durumu haklı gösterecek bir açıklama yok, olamaz da!
İnsanlık adına ne acı bir durum !...
Kimyasal silahlar, insan üzerinde fiziksel psikolojik tahrip etkisi yapmak üzere kimyevi maddelerin zehirleyici özelliklerinden yararlanılarak üretilmiş olan maddelerdir.
Kimyasal savaş maddelerinin savaş alanında kullanımı ilk defa Birinci Dünya Savaşı sırasındadır.
Almanlar klorin gazı kullanıyor.
Daha sonra Fransızlar 1915 yılında Fosgen gazına başvuruyor. Ve Alman mevzilerine atıyor.
İşte bu iki olay, kimyasal silahların kullanımının temelini oluşturuyor.
Almanlar 1917'de kusturucu bir gaz olan Difenilkloroarsin maddesini, hardal gazı ile eş zamanlı olarak kullanıyor. Birinci Dünya Savaşı süresince bu gazlar, her iki tarafın da çok önemli kayıplar vermesine neden oluyor.
1915 yılında imzalanan Cenevre Protokolü ile, savaşları sırasında kimyasal gaz kullanımı yasaklanıyor.
ABD ve bazı ülkeler, savunma durumunda kullanabilecekleri gerekçesiyle çekince bildiriyorlar.
Cenevre Protokolü'nü imzalamalarına rağmen:
İtalya – Etipyo'da,
Japonya - Mançurya ve Çin'de,
ABD- Vietnamda kimyasal savaş maddesi kullanıyor.
…
Yakın tarihte kimyasal silahların kullanımı 1982-1987 yılları arasında İran-Irak savaşı sırasında, Irak'ın güney bölgesinde İran kuvvetlerine karşı görülmüştür. Irak ayrıca kimyasal silahlarını Halepçe'de sivil Kürt halkına karşı da kullanmıştır.
Japonya'da Aum Shinrikyo adlı mezhebin Tokyo metrosuna karşı giriştiği saldırı ise, kimyasal silahların terörist amaçla kullanımına yakın tarihimizden bir örnektir.
Çok yüzeysel bir anlatımla, Kimyasal silah olayının geçmişi bu. Peki, daha çok sivil halka uygulanan ve toplu ölümlere, yıllar içinde kapanmayacak hasarlara neden olan kimyasal silahlar, üstelik uluslararası anlaşmalara da konu olduğu halde neden üretiliyor, bazen neden kullanılıyor?
Yanıtını biliyorsanız lütfen bana da söyleyin!
Savaş zaten insanlık için yıkım da, bu savaştan da kötü, ver kimyasal silahı, çoluk çocuk, toplu halde imha et!
“Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu” durumu.
İnsanlığa sığmıyor,
İnsanlığıma sığmıyor…
x x
Biraz da sanattan sözedelim.
Edelim de, konu hiç yüz güldürmüyor!
Nedeni, Picasso'nun çalıntı eseri.
Bakın ne olmuş:
“Irak'taki devlet müzesinden çalındığı tahmin edilen dünyaca ünlü İspanyol ressam Pablo Picasso'nun imzası taşıyan bir adet tablo ile parşömen kağıdı üzerine sentezlenmiş Antik Mısır Hiyeroglif resimleri bulunan dört adet farklı eser Erzurum'da ele geçirildi.
Jandarma, tabloyu beş milyon dolar karşılığında satmaya çalışan üç kişiyi gözaltına aldı.
Ele geçirilen tarihi eserlerin gerçek olup olmadığı yapılacak incelemenin ardından ortaya çıkacak….”
x x
Bu haberde ilk dikkatimi çeken –tablonun gerçekliğinin tespiti halinde- Irak Devlet Müzesi'nin gerçek bir Picasso eserine sahip olması durumu.
Modern resimden pek anlamasam da, altında “Picasso” imzası bulunan bir tablonun değerini idrak edecek kadar sanatla ilgiliyim.
Hırsızlık söz konusu olmasa, bir Picasso eserinin Türkiye'de olmasından gurur duyacağım da, bu olayda gurur duyulacak bir taraf yok.
Sevinilecek konu, satışı yapılmadan ele geçirilmiş olması.
Dünya tablo hırsızlığı tarihine bir göz attım, karşılaştığım manzara şu: Dünya tablo hırsızlığının yüzde yirmibeşi çözülmüyor.
Şu anda halen kayıp olan eserler ise şöyle:
- 569 Adet Picasso
- 262 adet Chagall
- 14 adet Kandinsky de dahil olmak üzere yaklaşık yüzbin eser…Dünyanın en ünlü tablosu olan Leonardo da Vinci'nin Mona Lisa'sına gelelim:
Bu eser geçmişte Paris Louvre Müzesi'nden çalındı.
İki yıl sonra bir İtalyan tabloyu yüz bin dolara satmaya çalışırken yakalandı.
Tablo ve sanat eseri hırsızlığı büyük bir sorun zira uluslararası hırsızlık pazarında - eserlerin gerçek fiyatlarının çok altında geri satılmalarına rağmen- yılda ortalama altı milyar dolar döndüğü varsayılıyor.
Böylece bazen el-altı pazarında çalıntı ünlü eserler görücüye çıkıyor…
…
Sahip olduğu sanat eserleri, bir toplumun hazinesidir. Konu bu yüzden ilgimi çektiğinden paylaşmak istedim.
Ve, uzun kuyruklar sonucu içeri girebildiğimiz, Berlin'deki Bergama Müzesi'ni anımsadım.
Bizim Antik Bergama şehri, Almanya'nın Berlin'inde sergileniyor. Çaldırmadığımız ancak zamanında elden çıkmasına göz yumduğumuz Antik Bergama şehri…
Kapısında yüzlerce kişi bilet kuyruğunda bekliyor.
Sahip olduğu sanat eserleri, bir ülkenin hazinesidir demiş miydim?
….
Sevgili okurlar, bu haftalık benden bu kadar.
Haftaya yeni konularda buluşuncaya dek,
Esen kalım
Hoşça kalın…
Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.