Günlük bir gazetede hayvanlarla ilgili bir haberi okuduğumda ilk anımsadığım şu oldu; Hayli tiraja sahip bir gazetenin o zamanlar en önemli köşe yazarlarından olan ünlü gazeteci Bekir Coşkun'un ben de sıkı okuyucularındandım. Ünlü duayen genelde günlük konuları işler, bazen de evladı yerine koyduğu Terrier cinsi köpeği Pako'yu anlatırdı yazılarında. Eğer zamanım kısıtlıysa ve konu Pako'ysa başka yazarlara geçer, nedense Pako hakkında yazılanları okumaya gerek duymazdım. Belki okuyucularımdan bazılarının da bu yazıyı okumaya gerek duymayacağı gibi. Oysa Sayın Coşkun'un anlatmaya çalıştığı, birbiriyle konuşamayan ancak bakışarak iletişim kurabilen iki gerçek dostun sevgisi idi kuşkusuz. Hiçbir çıkar ilişkisine dayanmayan bir sevgi ve bağlılık duygusu. Bu, hayvanlarla iletişimi olmayan insanlara çok sıradan ve tuhaf gelebilir, sonuçta etrafımızda bir sürü kedi, köpek vs. dolaşmakta. “Ne var yani, önümden bir kedi geçti, yanda bir köpek yürüyor, her an olan bir şey bu” denebilir, gayet doğal, ancak ben artık bu duyguları şöyle yaşıyorum: “Vah zavallı kedicik, acaba aç mı, susuz mu, şu köpeğin kemikleri ne kadar çıkmış, kimbilir ne kadar zamandır bir şey yemedi” ve yollarda rastladığım aç hayvanların derdine kısa süreli çözüm bulma çabaları… Biliyorum, “İnsanlar da yardıma muhtaç” diyeceksiniz, zaten hepimiz bu konuda elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Oysa ki hayvanlarda en üzüntü duyduğum nokta; konuşamıyor, bir şey isteyemiyorlar, dertlerini anlatamıyorlar, bir de üstüne üstlük kimi zorbalardan eziyet görüyorlar. Bunları yazmaya bile elim varmıyor, zaten biliyor, görüyorsunuz. Bir de çevre faktörü var. Biz insanoğlu günden güne çevreye yayılarak, doğayı yok ediyoruz. Bu yalnızca ülkemizde değil, dünyanın genelinde böyle. Dünyadaki hayvan cinslerinin azalması ve giderek yok olması da bundan kaynaklanıyor. Yani uzman görüşüyle; insanoğlu, hayvan ve bitki neslini kendisi tüketmekte. Yıllar önce Bekir Coşkun'un Pako'lu yazılarını okumak lütfunda bulunmayan (!) ben, şimdi zaman zaman insan-hayvan dostluğunu ve onların hayatımızdaki önemini anlatmaya çalışan yazılar yazar oldum. Bunun için Sayın Coşkun'dan ve artık hayatta olmayan Pako'dan özür dilemem gerek. Ve yine kucak dolusu sevgiler gönderiyorum bizi ancak iki yıl mutlu edebilen, bana hayvan dostluğunu öğreten, tüm korkularımı yenmeme neden olan ve tüm ömrü iki yıl süren boncuk gözlü Paskal'ıma… Kocaman, dev gibi bir bokser köpek, iki muhteşem sevgi dolu göz ve bir çocuk yüreği. Bir kaza sonucu çocuk olarak da ebediyete intikal etti. Ruhen o hiç büyümediyse de benim çocuk kalmış bir yanım Paskal sayesinde erişkinliğe ulaştı. Hayvanları tanıdım. Onların sevgi dolu yüreğini, açlık ve susuzluk gibi ihtiyaçlarını ve sevgiye olan açlıklarını. Şimdi sokaktaki tüm hayvanlar benim çocuğum. Hiçbir şey yapamazsam, sevgi dolu sözler söylüyorum ve sevgi dolu mesajlar alıyorum. Siz de deneyin isterseniz, çok da zor bir şey değil gerçekten, sevgi verin, sevgi alın, onlar için öyle çok şey demek ki bu… Gelelim bunca duygulanmama neden olan konuya; Bir gazetede şöyle bir haber, daha doğrusu bir duyum; “İstanbul Bağcılar Belediyesi'ne ait barınakta Ramazan Bayramı nedeniyle veteriner ve bekçi kalmadığı, su ve yemek kapları boşalan hayvanların sıcaktan can verdiği” iddia edildi. İstanbul'da Bağcılar Belediyesi'nin sahipsiz hayvanlar için kurduğu barınakta içler acısı manzaralar yansıyor. Bölgedeki vatandaşların tesbit ettiği görüntülerde, barınak adeta hayvanlar için hapishaneye dönüşmüş. Ramazan Bayramı'nda bakımevinde bekçi bile kalmaması nedeniyle bütün su kapları boşalırken, bazı hayvanlar ise sıcaktan can verdi. Üstelik ölü hayvanlar, canlılar ile aynı kafeste kaldı. Kedi ve köpeklerin çoğunlukta olduğu barınakta hayvanların küçücük kafeslere tıkılması ve bakımsızlıktan ölmesine tepki gösteren vatandaşlar, İstanbul Orman ve Su İşleri Müdürlüğü'ne dilekçe vererek durumun düzeltilmesini istedi. Dilekçede, bakımevi çevresinde yeşil boş alanlar olmasına rağmen büyük binaların yapıldığı, hayvanların küçük odalara adeta tıkıştırılmış olduğu kaydedildi.Dilekçede ayrıca, Bu hayvanları güneşin kızgınlığından koruyacak ufacık gölgelik bile yapılmamıştır, denildi. Verilen dilekçede, daha önce Bağcılar Belediyesi'nin şartların düzeltileceğine dair söz alındığı vurgulanarak geçen sürede hiçbir iyileştirme yapılmadığı da ifade edildi. Geçtiğimiz yıllarda da Türkiye'de çeşitli barınaklarda benzer sorunlar yaşanmıştı. Belediye veterinerleri tatile çıktığı için hayvanların açlık ve susuzluktan hayatlarını kaybettiği iddia edilmişti… ..... İşte, demin yazımın bir yerlerinde anlatmak istediğim buydu;hayvanların ağzı dili yok ki;çıkarın beni buradan diye bağıramıyor, kimseye sesini duyuramıyor, derdini anlatamıyor. Bu iddialar doğru ise; Hayvanları umursamayan birisi şöyle düşünebilir: Ne var yani, dünyadan birkaç kedi, köpek eksilmiş! Ama ben yine de birazcık duygu taşıyan birisinin böyle bir yorum yapacağını düşünemiyorum. Gerçek hayvan dostları için ise vahşetten başka bir şey değil. Barınak sorumluluğunu üstelenmiş bir kurumun “tatil” gibi bir nedenle bu hayvancıkları ölüme terk etmesinin bir mazereti olamaz. Keşke dışarı salıverselerdi de, hayvanlar başının çaresine baksaydı. Evdeki çocuğumuzu aç susuz bırakıp tatile çıkıyor muyuz. Bu iddialar gerçek değilse; (umarım değildir) gazetenin yalancısıyım ve yazdıklarımı geri çekiyorum, ama eğer gerçekse sorumlular (ya da sorumsuzlar demek daha yerinde olur) hakkında gerekenin yapılması en büyük dileğimdir! ** Sevgili dostlar; dünyadaki tüm canlılar yalnızca canlı oldukları için her türlü ilgi, sevgi ve saygıya layıktır. İnsan olmak bizi onlardan daha üstün yapmaz. Bizi daha üstün yapacak şey;bize bahşedilen “akıl” yetisini kullanarak doğayı, çevreyi ve hayvanları korumak, kollamak ve gelecek nesillere aktarabilmek… En azından bir önceki nesilden aldığımız kadarıyla, Zira dünyanın devamı ekolojik dengenin korunmasına bağlı. Haftaya buluşmak üzere esen kalın… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.