Müjdeler olsun, İngiltere Kraliyet tahtının en yeni varisi, yedinci George da dünyaya geldi! Bana ne oluyor derseniz, dünya medyası, aylardır doğdu, doğacak minik bebeğin peşinde olduğundan, (dünyada milyonlarca bebek doğdu bu süre zarfında ama bunun durumu biraz farklı gördüğünüz gibi) iki satır da biz yazalım, hoşlayalım dedik. George nezdinde dünyaya gözünü açan tüm bebekleri elbette…. Zira insani açıdan bakarsanız Kenya'da, Konya'da, Hakkari'de, Tanzanya'da ya da İngiltere'de ünlü bir hastanede doğan bu bebek aynı değere sahipler, farklı olan popülariteleri ve sahip olacakları yaşam koşulları. Neyse hepsine güzellikler dileyerek konumuza başlayalım. Doğuma kadar cinsiyeti saklanan (ne hikmetse) George bebeğin ismi de hayli sorun olmuş olmalı ki bu konuda epey bir bahis oynanmış İngiltere'de. Bahisler, “George”, “James”, “Henry”, “Louis”, “Alexander” üzerine olup, sonuçta Kraliçe'nin babasının ismi olan “George” adı, Kraliçe'nin onayına sunulmuş ve beğenisini kazanmış. Böylece bebeğin adı: “George Alexander Louis” olarak açıklanmış! Biraz Meksikalıların ismi gibi uzun olmuş ama olsun! Ana kraliçenin takdirlerini kazanmış ya, önemli olan o! Şu bahis olayına da kafam bayağı takılıyor. Amerikalılar da çok bahisçidir, İngiltere de küçük Amerika olduğundan, hemen her olay ve durum bahis ortamına dönüşüyor. Tabi biz bunu basından öğreniyoruz. Herhalde bu, geleneklerinden olan bir durum. Neyse, biz dönelim küçük George'a. Annesinin kucağından Kensington sarayının balkonundan İngiliz halkına tanıtılan minik bebeğe bir gün İngiliz tahtına geçme yolu açılır mı, ona o sıra gelir mi bilinmez ancak bu mümkün olsa bile sanırım çok uzun yıllar beklemesi gerekecek zira daha dedesi Prens Charles sırasını beklemekte. Çünkü kraliyet ailesi üyeleri yüzlükler kulübü gibi uzun yaşamaları ile meşhurlar, zaten de bize ne, alt kademede sıra bekleyenleri düşünsün. Belki de onlar ebveynlerinin uzun yaşamasından son derece mutlular, hayat hep unvan, şan şöhret ve para değil ki, bunlar mutluluğu, sağlığı satın almaya yetmiyor ki! ** Gelelim son noktaya; Ülke siyaset ve yönetimine bir etkisi olmayıp, yalnızca sembolik olarak yürütülen ancak dünya sahnesinde çok önemli bir yere sahip olan İngiliz Kraliyet ailesine minik bir fert dahil oldu;George, Alexander Louis. Ailesi ve özelliği nedeniyle bundan sonra adından sıkça söz edilecek olan bu minik bebeğe ve asla ondan daha az önemli olmayan, aileleri için onun kadar değerli dünyaya gelmiş tüm bebeklere yaşanılır, barışçıl, temiz çevreli, güzelliklerle dolu, kardeşlik ve sevgi içinde yaşamlar diliyorum… ** Dönelim ülkemize… Yine yüreğimi yakan bir haber, Yine olanaksızlıklar içinde bir milli sporcu, madalyalı bir milli atlet ve üç kuruş geçim parası için uğradığı hazin son. Milli atlet Murat Karabaş'tan bahsediyorum. Binbeşyüz, beşbin ve onbin metre Türkiye şampiyonu, madalyalı milli atletimizden. Aynı zamanda Ege Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Meslek Yüksekokulu mezunu olup, KPSS sonuçlarını beklemekte. Ancak hayat çarkı döndüğü için, para gerekmekte. İnşaatlarda çalışmakta Murat Karabaş. Bir ay önce nişanlanmış, evlenecek. Bir okul inşaatında çalışmakta. Ancak izolasyon çalışması nedeniyle girdiği sekizbuçuk metrelik çukurda göçük altında kalarak yaşamını yitiriyor gencecik yaşında. Bu kadar basit. Bir saatte çıkarılıyor girdiği çukurdan. Çıkarılıyor ancak ne çare, artık Murat yok. Neye üzülüyorum biliyor musunuz, zaten gencecik bir insanın ölümü yeterince acı, bir de ülkesi için bir şeyler yapmaya çalışan, fedakarlıklarda bulunan insanların böyle yokluk, yoksulluk haberleri çıkmıyor mu, bu beni kahrediyor. Madalyalı bir sporcu bir işe yerleştirilemez miydi, daha iyi koşullar sağlanamaz mıydı? Bu insan kendi olanaklarıyla bu derecelerini yapıyorsa, daha iyi olanaklarla kim bilir ne madalyalar getirecekti ülkemize? Belki de böyle bir çukurun dibinde de kalmayacaktı… Ülkemizi temsil eden birçok sporcu kendi olanaklarını zorlayarak bir yerlere gelmeye çalışıyor, ancak o da bir yere kadar, herkesin ancak bir yere kadar gücü yetiyor. Evet Çinliler gibi spor uğruna çocukları 5-6 yaşında evlerinden toplayıp ağır idmanlara, kaldıramayacakları oyunlara zorlayalım demiyorum elbette ancak yetenekli ve istekli gençleri de desteklemek gerek. Bu, bir noktaya kadar yerine getiriliyor olsa da; bu konuda daha epey yol katedilmesi gerektiği yukarıdaki ve basındaki örneklerinden anlaşılmakta. Önemli olan destek vererek ancak “gözeterek” ve “kontrol edip, denetleyerek” ahlaklı, düzgün ve başarılı sporcular yetiştirmek, zira işin içinde, daha ilk kontrollerde bir milli takımın neredeyse yarısının dopingden elenmesi gibi çok can sıkıcı durumlar da yaşanmakta! ** Bir iddiaya göre Ankara Büyükşehir Belediyesi; Atatürk Orman Çiftliğinde bulunan Hayvanat Bahçesi'nin hayvanlarını satışa çıkaracakmış! Barınak sorunu ve hayvan nüfus artışı gerekçe gösterilerek bu yola başvurulmuş ve konu Belediye Meclisinde görüşülecekmiş. Gazetenin iddiasına göre (ki konunun henüz netlik kazanamadığını anlaşılıyor, umarım vazgeçilir zira çocuklar için çok yararlı) hayvanlara da fiyat biçilmiş. Yine bu listeden fiyatları belirtiyorum: Zürafa 220 bin TL Zebra 66 bin TL Kaplan 22 bin TL Aslan 11 bin TL Puma 11 bin TL Lama 16.500 TL Kızıl geyik 4.950 TL Deve 3.850 TL Gazetede verilen fiyatlar böyle. Bu duyumu nereden aldılar bilemiyorum ancak hayvanların değerleri sanırım cinslerine göre değil de, hayvanat bahçesindeki miktarlarına göre saptanmış olmalı zira biz ormanlar kralını aslan olarak bilirdik ancak zavallıcık “paha” sıralamasında bakınız nerelere kadar inmiş. Zaten hangisinin ne kadar ettiğinin hiçbir önemi yok, önemli olan hayvanat bahçesinin satılığa çıkmış olması. Ya da en azından böyle bir girişimin olması. Umarım Ankara Büyükşehir Belediyesi böyle bir karar almaktan vazgeçer. Zira Ankara'lı çocukların vahşi hayvanları canlı olarak görmeye ve o hayvanların da alıştıkları ortamda bundan sonraki yaşamlarını sürdürmeye hakları var. Haftaya buluşmak üzere… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.