Bu ülke, ne yazık ki 15 Temmuz gecesi çok acı bir deneyim yaşadı. Belki de bu izleri silmek uzun bir zaman alacak, ancak kuşkum yok ki başarılacak… Bedellerine de çaresiz katlanılacak. Yeter ki sap ile saman birbirine karışmasın, haklı ile haksızı ayrılabilirsin, adalet hep tecelli etsin… Vatanına ihanet eden hukuk çerçevesinde bedelini ödesin, ancak kurunun yanında yaş da yanmasın. Ve canım ülkemin huzurunu, yönetim düzenini, toplum yapısını değiştirmeye yeltenen kim varsa, kuruluş ilkelerinden, cumhuriyet felsefesinden, demokratik düzenden sapma, yıkma çabası içine giren, toplumsal yapıyı kökten alt üst etmeye yönelen “Herkes bir kez daha bu eyleme kalkışmamak üzere” bedelini ödemelidir. Bu ülkenin nasıl kurulduğunu bir düşünün. Topraklarımızın her bir metrekaresinde binlerce vatan evladının kanı vardır ve o kan hala akmaktadır. Bunca fedakarlıkla kazanılarak bize sunulmuş ve halâ aynı kan akıtılarak korunmakta olan vatanımızın huzuru için yapacaklarımız: Ülkenin kuruluş felsefesine bağlı kalarak, aklın, mantığın ve bilimin yolundan ayrılmadan Türkiye'yi bir an önce çağdaş ülkelerle yarışacak düzeye çıkarabilmek, bunun için de eğitime öncelik vererek çok okumak, çok çalışmak, sanat ve spor faaliyetleri ile gençlerin gelişimine önayak olmak… Kısacası önce huzur ve toplumsal hoşgörü, sonra gerekli adımların atılması. Tabii önce kasadan çürük mandalinalar ayıklanacak. Hakkıyla. Hukukuyla… *** Biliyorum bana sormadınız. Ancak ülkesini çok seven herkes gibi ben de kendince saptamalar yapıyorum. Öyle ya da böyle başaracağımıza inanıyorum. *** Gelelim dışarıdan nasıl göründüğümüze. Ben de okuyorum, sizlerde, 15 Temmuz olayından sonra ülkemize yolu düşecek yabancılardan vazgeçip gelmeyenler konserlerini iptal edenler, transfer olacakken vazgeçen futbolcular oldu. Onlara kızamıyorum. Dünyanın her tarafında terör eylemleri olsa da, 15 Temmuz'un dış kaynaklı desteği olsa da, Türkiye'de bir gelecek bekleyip de sonra vazgeçen bu yabancılar elbette bu olanlardan birebir sorumlu değiller. Ancak akıl ve mantık kullanarak bu süreci sıkıntısız atla-tanlar da bulunmakta. İşte gazetelerden bir örnek: -İsveçli Volvo'nun Belçikalı Türkiye Genel Müdürü Frank Versaevel tam bir Türkiye hayranı. “İnsanın yaşadığı yer yarı vatanıdır. Dolayısıyla kendimi Türkiye'de yabancı gibi görmüyorum” yorumunu yapan Versaevel şöyle konuşuyor: “Olaylara, Voyvo'da çalışan tüm arkadaşlarım gibi ben de üzüldüm. Darbe girişimi sırasında ailemle birlikte İspanya'daydım fakat mümkün olduğunca çabuk Türkiye'ye geri döndüm. Güvenlik konusunda dünyanın her yerinde sorunlar yaşanıyor. Terör tüm dünyanın sorunu bu sebeple burada olmaktan herhangi bir Türk vatandaşından öte bir kaygı yaşamadım. Türkiye için demokrasi adına üzücü bir olay yaşandı ama Türk milletinin birlik ve beraberliği ile bu sorun çözüldü. Tüm farklı düşünceler tek ve birlik oldu. Demokrasi adına birleşildi. Bu kötü olay iyi bir sonuca vesile oldu. Türkiye güçlü bir ülke bu durum en kısa zamanda atlatılacaktır. Biz Volvo olarak Türkiye'deki çalışmalarımıza aynen devam edecek ve hatta yatırımlarımızı her geçen gün geliştirip büyüteceğiz. Bu ülkeye yürekten inanıyoruz. Yaşananlarla ilgili en büyük üzüntüm bu olaylarda hayatını kaybeden vatandaşlar. Huzur içinde uyusunlar. Ailelerine sabır diliyorum. *** İşte bir yabancı gözüyle olaylar ve olaylar sonrası Türkiye'sinin analizi. Elbette olayların ardından hemen ülkemize dönüşünde ve yaptığı bu açıklamada Volvo'nun Türkiye'deki yatırımlarının payı büyük, bu inkar edilemez bir gerçek, ancak bir yabancı olarak ülkemizle ilgili tespitleri son derece olumlu. Gerçekten bizleri iyi analiz ettiğini düşünüyorum. Volvo'nun Türkiye Genel Müdürü Frank Versaevel sanırım en anlamlı cümleyi söyledi: “Bu kötü olay iyi bir sonuca vesile oldu, demokrasi adına birleşildi…” Bizim de dileğimiz, güçlü, aydın, uygar, bireyleri mutlu ve huzurlu bir ülke… *** Yazacağım diğer bir konu insana ve insanlığa dair… Bir kötü bir iyi örnek… Önce kötüyü sonra iyiyi yazayım ki içimiz kararmasın… Geçtiğimiz günlerde Nijerya merkezli radikal dinci örgüt Boko Haram (IŞİD'e bağlılık yemini ettiler) geçen yıl Chibok Köyü'nden 276 genç kızı kaçırmıştı. Örgüt geçtiğimiz günlerde 11 dakikalık bir video yayınlayarak hapisteki üyeleri serbest bırakılmadığı takdirde kızları esir tutmaya devam edeceklerini belirtti. Kaçırılan kızların bir kısmının kaçmayı başardığı, bir kısmının ise Nijerya hükümetinin düzenlediği hava saldırısı sırasında öldüğü sanılıyor. Örgütün elindeki genç kızların akibeti ve şu anda ne durumda bulundukları ise meçhul… *** Gazetenin dip bucak köşesinde yakaladığım bu haber bana “Neden cinsiyet ayrımı yapılarak yalnızca genç kızların kaçırıldığına dair kötü bir ipucu” vermiyor değil… Elbette kimse gasp edilip kaçırılmasın da, neden kızlar? Ve insanlığa dair güzel bir haber. Zaten başlığa da: “Böyle bir iyiliği kim yapar?” Bakalım: “Doğuştan böbrek hastası olan onbir yaşındaki Matthew Pietrzyk'in ailesi sosyal medyadan organ bağışı için çağrı yaptı. Ailenin paylaşımını gören Edward Batch, böbreğini bağışladı. İngiltere'nin Leicestershire şehrinde yaşayan Edward Batch, bağışladığı böbreğiyle tüm insanlığa örnek oldu. Doğuştan böbrek hastası olan Matthew Pietrzyk'in (II) ömrü hastanelerde geçiyordu. 18 farklı ilaç alan Pietrzyk, günde 12 saat diyalize girmek zorunda kalıyordu. Bağış listesinde yer alan Pietrzyk'in ailesi organ bağışı için farkındalık yaratmak amacıyla yerel bir maratonda sporcuların pembe bir bandana takması için Facebook'tan çağrı yaptı. Çaresiz ailenin çağrısını gören 39 yaşındaki mağaza müdürü Edward Batch bir böbreğini bağışlama kararı aldı. Bunun üzerine aile, Birmingham Hastanesi'nde ameliyatı hazırladı. Batch 28 Haziran'da yapılan bir ameliyatla bir böbreğini minik çocuğa Verdi. Listede altıyüz elli bin de bir şansı olan Pietrzyk'in hayatı kurtuldu…” Bir yandan günahsız genç kızları esir ederek kimbilir ne insanlık dışı eziyetler uygulayan Boko Haram Örgütü üyeleri, diğer yanda ömründe hiç görmediği, tanımadığı bir çocuğa tek böbreğini bağışlayarak bundan sonraki yaşamını bir böbrekle ve bu ameliyatın getireceği sorunlarla geçirmeyi göze alan bir kahraman… Demek ki insanlığın da, insansızlığında bir sınırı yok. Aradaki fark, yetiştirilme, eğitim, sevgi ve sevgisizlik olmalı… Hadi son sözü de hep kullandığım ve çok sevdiğim şu ünlü cümleyle bağlayayım… “Dünya halâ dönüyorsa, iyi insanların yüzü suyu hürmetine olmalı…” Haftaya buluşuncaya dek; Esen kalın, hoşça kalın… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.