Bugünkü yazımın ilk kısmını motosiklet tutkunlarına ayırdım sevgili okurlar. Ancak biliyorum, içlerinde okurlarım varsa bana kızacaklar. Dünyada milyonlarca, milyarlarca motosiklet ve bir o kadar da kullanıcısı olduğuna göre , elbette zevkli, pratik, trafikte akışı kolay ve “elde edilebilirliği” açısından diğer dört tekerlilere göre daha avantajlı olduğu düşünülürse, bunca rağbette oluşuna şaşmamak gerek. Tabi bazı türlerinin “dört tekerlilerden” çok daha değerli olduğunun farkındaysam da, normal ölçüleri konu almaktayım şu anda. Her ne kadar yıllardır araba kullanmaktaysam da, bir türlü bisiklete binmeyi (iki tekerlekli olanlarından bahsediyorum) becerememiş birisi olarak, ne zaman yanımdan süzüle süzüle bisikletli birisi geçse yıllar öncesinden becerememiş ya da başaramamış olduğum bu faaliyetin ezikliği dalga dalga vücuduma yayılır, ben de öyle yanımdan geçip giden bisikletlilere hayran hayran bakar dururum. Aslında bunun bir geçmişi var, “hani çocukluğuna inmek lazım” derler ya, işte beni çocukken bisiklet çiğnemişti, işte o yüzden bisikletin bu iki tekerlekli cinsinden adeta bir canavarmış gibi hep korkup, kendimde deneme cesaretini hiç bulamamışımdır. Şimdi yanımdan geçenlere imrenerek bakışım da o yüzden. Tabi bisiklete binemeyen motosiklete binebilir mi, o, hiç olmaz. Hiç olmazsa arabayı bari sürebildik, dört tarafı kapalı diyerek, aslından oranlamaya vursan belki de kendi aralarında kaza olaylarında hangisinde ölüm oranı daha fazla incelemek gerek. Hangi araç kullanılırsa kullanılsın, işin başı trafik kurallarına uymak, insan canına değer vermek, acele etmemek, mutlaka gerekli önlemleri almak, trafikte beklemeyi bilmek, başkalarının haklarına saygılı olmak. Yani, Eğitim:….eğitim…eğitim. Bu o kadar önemli ki;çünki tek kişiyi ilgilendirmiyor, araç içindekileri, karşıdan gelenleri, yayaları, herkesi… ** Gelelim konunun motosikletlerle ve sürücülerle ilgili boyutuna. Önce haberi yazıp, sonra yorumlayacağım; Bir gazeteden: “İzmir'in Karabağlar ilçesinde Balçova'dan Gaziemir yönüne doğru birbirileriyle yarışan 09 BD 518 plakalı ve 35 EB 0791 plakalı motosikletlerin sürücüleri önlerindeki aracı solladıktan sonra birbirlerine çarptılar. Kontrolü kaybeden her iki sürücü motosikletleriyle bariyerlere bindirdiler. Başlarında kask bulunmasına rağmen, Serkan Biter (37) ile Cafer Salarvan (27) ve Tezcan Kırım(40) ” birbirinden elli metre uzaklıklarda parçalanarak öldü. Arkadan gelen araç sürücüleri yerdeki cesetleri fark etmeyerek üzerlerinden geçti. ** Bu motosiklet sürücüleri artık hayatta olmadığı için içimden geçen olumsuzlukları yazmakta zorlanıyorum sevgili okurlar. Ancak yol, araç trafiğine açık bir karayolu ve ne yazık ki bu yolda yarış yapılıyor. Gördüğünüz gibi kask dahi olacakları önleyemiyor, çünkü bedenler, vücutlar her türlü darbeye açık. “Dünyadan motosikletler kalksın, insanlar ölmesin” diyecek halimiz yok, sonuçta araba kazanlarında da bir sürü kayıplar oluyor ancak gerçek şu ki; trafikte seyreden motor kullanıcılarına uygulanan yaptırım ve denetimler daha bir sıklaştırılsa ne iyi olur. Hem kendi can güvenlikleri, hem trafiğin seyri için gerekli. Dedim ya motosiklet kullanıcıları bana kızacak ama ben onlar için onlardan daha çok endişeleniyorum. Hele de karayollarında seyir halindeki sürücüler de trafik kurallarına pek uymazken. Öyle ya, illa motosiklet sürücüsü hata yapacak diye bir şey yok, araç sürücüsü de hata yapabiliyor. Sorun, motosikletlerin araç üzerinde korunaksız durumda olmasında. Özellikle İstanbul'da iseniz, ki ben orada ya dolmuşta ya da takside oluyorum, İstanbul'da yolları ve giriş-çıkışları tam olarak kestiremediğimden araç kullanamıyorum, işte herhangi bir vasıtadayken, motorlu kuryeler (ya yemek, ya koli ya da başka bir şey götürüyordur) zırt, pırt taksilerin sağından solundan fırlıyor, ha çarptı, ha çarpacak insan derde kalıyor, kimilerine araçlar çarpıyor, bunları gazetelerden okuyorsunuz, üzülüyoruz. Uzun sözün kısası… Ben korkuyorum diye bu araçlar dünyadan kalkacak değil elbette zaten tehlikeyi araçlar değil, bilinçsiz insanlar yaratıyor. Öyleyse aslolan;durumun gereklerini kabul edip ona uygun davranmak, ne kendi canını, ne de başkalarınınkini tehlikeye atmak… Yoksa daha çok fidanlar solar, gider… ** Bu üzücü haberden sonra biraz da gülelim isterseniz. Sizi bilmem, ben okudum, güldüm, “Allah akıl fikir versin” dedim, pek vermemiş belli ki, bu lafları yumurtlamış! Efendim, “Adana'da sahibinin uzaktan kumanda ile kilitlediği otomobilin kapı kolunu tutarak aracın kapılarının açık kalmasını sağlayan (akla bakınız) yirmiüç yaşındaki Mesut I. İçerisindeki iki diz üstü bilgisayarı çaldı. Araç sahibi hırsızlığı ihbar edince, çevredeki güvenlik kamerası kayıtlarını inceleyip Mesut I.'yı teşhis eden polis, zanlıyı evine düzenlediği baskınla yakaladı. Poliste 68 suç kaydı bulunan şüphelinin üzerinden çıkan yedibin liraya el konurken, cep telefonuna da farklı şehirlerde değişik kadınlarla öpüşürken çekilmiş çok sayıda fotoğraf bulundu. Emniyet Müdürlüğünde sorgulanan Mesut I., - Zengin olmak, güzel yaşamak benim de hakkım. Benim işim hırsızlık, bu paraları da oradan kazandım. Ama hırsızlığı Adana'da yapmadım, diye ifade verdi. Mesut I.'nın hırsızlıktan elde ettiği paraları farklı şehirlerdeki sevgilileriyle harcadığı anlaşıldı.” ** Uzaktan kumandayla kilitlenen bir arabanın kapısını eliyle tutarak kapanmasını önleyecek kadar kafası çalışan Mesut I., hırsızlığı, geçerli mesleklerden birisi sayarak aklınca polisleri ikna etmeye çalışıyor. Zengin olmanın, güzel yaşamanın da hakkı olduğunu savunuyor. Oldu, Mesut I. Hırsızlık mesleğin, zenginlik, güzel yaşamak da hakkın. Peki ya sabahın erkeninden, gece yarısına kadar çalışıp da, üstelik çalmadan, çırpmadan, alınlarının teriyle, çocuklarının, karınlarını bile doyuramayanların hakları ne olacak? İşte sen, onların haklarını çalıyorsun, zavallı Mesut I. Haftaya buluşmak üzere… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.