Hepimiz, ülkemizin içinde bulunduğu son derece nazik durumu biliyor ve bunu yürekten yaşıyoruz. Bu konu ile ilgili duygu ve düşüncelerimi geçen haftaki yazımda dile getirmiştim. Yine bahsettiğim bir diğer konu olan Kıbrıs Rum Kesimi ile Avrupa Birliği ilişkileri ise sanki bir derece rayına oturmuş, bir çeşit anlaşma sağlanmış durumda. Rum halkı ile Rum Kesimi bankaları birbirine düşmüş vaziyetteler, zira insanların mevduatlarını çekmelerine büyük bir sınırlama getirildi. Bunun ana nedeni ise mudilerin tüm mevduatlarını çekmek üzere bankalara yüklenişi idi elbette. Avrupa Birliği ile Kıbrıs Rum Kesimi arasında zorunlu ve son çare olarak adeta yoktan var edilerek böyle bir anlaşma sağlanırken, Uluslar arası Kredi Derecelendirme Kuruluşu standart/Poors Türkiye'nin kredini notunu bir kademe artırarak BB'den BB+'ya çıkardı. Yabancı yatırımcılar için bunun anlamı “Yatırım yapılabilir” seviyesinin bir kademe altı demek. Bilindiği gibi Türkiye ile bu derecelendirme kuruluşu arasındaki resmi ilişki, en son geçtiğimiz mayıs ayındaki puan düşüklüğünün ardından gerilmiş, anlaşma yenilenmemişti. Buna rağmen Standart/Poors adlı derecelendirme kuruluşu, Türkiye'yi puanlamaya devam edeceğini açıklamıştı. Geçtiğimiz haftanın ekonomik panoraması böyle. Siyasi manzara ise hepinizin malumu. İnsanlar bu gelişmeleri izleyedursun, bir yandan da hayat normal akışı içinde devam edip duruyor. Çoğu insanların baş ve tek eğlencesi olan televizyon programları ise bildiğiniz gibi diziler, yarışma programları, bazen müzik, çok az kültür ve sıklıkla evlilik programları. Bugünkü konumuz evlilik programları üzerine. İş saatine rastlayıp da zaten izlemeyenler üzerine alınmasın da, “hayatta izlemem” diyen herkes şu veya bu şekilde programlardan haberdar bir kere onu söyleyeyim. Bir mecliste konusu açıldığında, “ben izlemiyorum” diyenler baştan sona oradaki kişiler hakkında fikir yürütünce ne kadar izlemediklerini (!) hemen anlıyorsunuz. Zaten zaman insanların olduğuna göre, kimsenin kimseyi eleştirmeye hakkı yok. Her kim neyi izlemekten zevk alıyorsa, elbette onu izleyecek. Konu, bunu neden sakladıkları. Bu programların neden yapıldığını, yargılayacak değilim, böyle bir talep olmalı ki, bunlar yapılıyor ve izleniyor. Ben de zaman zaman izliyor ve bazen güzel şeylere rastlıyorum. Örneğin geçtiğimiz günlerde, böyle bir programda birbirini bu vesile ile tanıyan iki görme özürlü vatandaş nişanlandı. Normal bir ortamda tanışma ve rastlaşma şansları olmayan, ancak evlenme istedğinde olan bu insanlar bu program vasıtasıyla tanışarak anlaştılar ve evliliğe ilk adımlarını attılar. Bu açıdan bakıldığında bu tür programların bir çeşit hizmet verdiği fikrine kapılıyorum. Ancak öyle insanlar katılıyor ki, evlenmek için, bunların niye evlenme programına katıldığını anlamak mümkün değil. Örneğin yirmi yaşında güzel mi güzel bir genç kız, daha gencecikken, hayatta önüne neler çıkabilecekken, ya da çalışma hayatına atılıp, kendi ayakları üzerinde durmayı da denememişken risk alıyor, hiç tanımadığı biriyle programda evlenmek için başvuruyor, işte bunu anlamak mümkün değil. Bence kadın ya da erkek, bir insanın, bir yetişkinin ilk hedefi kendini yetiştirmek, eğitimini tamamlamak ve hayatını kazanmak olmalı. Benim anlayışıma göre evlilik bir hedef olmamalı, ancak aradığı kişiyi bulduğunu düşündüğü zaman evlenmeli insan. Ancak herkesin doğrusu kendine göre değişiyor. Yadırgadığım, bu programda gencecik insanların bir hedef olarak gördükleri evlilik için başvuruda bulunmuş olması. Evlilik programlarında iki kişi arasında geçen diyaloglar da çok enteresan. Örneğin programa başvuruda bulunan ve talibini bekleyen bir bayan varsayalım, bir bey de kendisine talip olmuş gelmiş, ikili aralarında bir paravan olmak suretiyle birbirlerini görmeden konuşmaya başlıyorlar. Bayanın talibine ilk sorusu = - Beyefendi hoş geldiniz, burcunuz nedir acaba? Ben bu burç işine fena halde takığım. Bu hemcinslerim, burç olayını o kadar abartıyorlar ki, evlenecekleri erkekte aradıkları ilk ve en önemli kriter adamın burcu olabiliyor. Astrologlar, yıldız falcıları vs. kusura bakmasınlar ama, her yeni yıla girerken ülkemizin geleceği bile yıldız fallarından ortaya dökülüyor (!) Yani her şeyi burç olayına endekslemek ilim, bilim adına ne derece doğru? Bugün bu konuyu yazacağımdan, bir kanalın evlenme programını baştan sona izledim. Sanki benim burç takıntımı bilircesine, bir bayan kendisi için gelen talibine şunları söylüyordu: -Ben akrep burcuyum, siz ikizler olduğunuzu söylüyorsunuz, akreple ikizler hiç anlaşamaz, ben VTL'mde ikizler burcu olanlar başvurmasınlar demiştim, siz izlemediniz mi ? demesin mi! Yani bir evlilik, ya da evlilik öncesi anlaşma böyle saçma sapan bir fikir üzerine mi tesis edilir! Sen sakın evlenme kardeşim bu bayanla! Zaten çocukcağız burcu nedeniyle diskalifiye oldu o da ayrı bir konu! İnsan eşini burcuna göre mi seçer? Programda insanlar, aradıkları eşin özelliklerini anlatıyorlar, örneğin; 27-33 yaş arası diyor yani 34 yaşında olursa olmaz! Kimisinde istediği özellikleri sayıyor, söylüyor, en sonunda “beni taşıyabilmeli” diyor. Bunu söylemek cesaret ister, çok görgülü, kültürlü, birikimli, üstün vasıflara sahip, fiziken çok cazibeli falan olacaksın da böyle bir cümle kullanacaksın. Bakıyorsun o da yok, arkadaş senin neyini taşıyacak. Son derece megalomanca bir söz. Bir de paravan gerisi pazarlıkları var, onlar da ayrı bir olay. Talibi gelen bayan soruyor: - Eviniz var mı, arabanız var mı, annenizle mi oturuyorsunuz, evlenince de onunla mı oturacaksınız ? - Çocuklarınız annesinde mi kalıyor yoksa evlenince sizinle mi kalacaklar? Ve paravan açılıyor, ya görüşmeye gitme, ya da reklamlara konu olan o meşhur söz: “Elektrik alamadım!” kusura bakmayın! Bu elektriği alamayan erkek, yaratamayan bayansa, işte o ayrı bir fecaat… Refüze olan bayan arkasını dönüp gitmek zorunda kalıyor. ** Eğrisiyle doğrusuyla yorumladığımız bu programların benim için en ilginç yanı, katılımcıların yarattığı ilginç karakterler elbette. Bugünlük bu kadar sevgili okurlar. Ciddi ve yorucu gündemi biraz şenlendirmek istedim. Haftaya yeni bir konuda buluşmak dileğiyle mutlu olun, mutlu kalın… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.