Gazetelerde ilgimi çeken bir haber üzerine, yazıma bu noktadan giriş yapayım istedim.
Üstelik haberin her detayı başka bir parantez açıyor.
Önce habere bir bakalım:
“İngiltere'nin Avrupa Birliği'nden (AB) ayrılma sürecinin daha sağlıklı yürümesi için erken seçim kararı alan Başbakan Theresa May, İskoçya'da hoş karşılanmadı. AB yanlısı tavrı ile bilinen İskoçya'nın Aberdeenshire kentinde May, seçim öncesi kapı kapı dolaşarak broşür dağıttı.
Ancak bölgede altı evin zilini çalan May'a kapıyı açan olmadı.
Hiçbir evde iyi karşılanmayan Başbakan May, çareyi broşürleri posta aracılığından atmakta buldu. Bu durumun ardından May, fazla afişleri yanındaki görevlilere teslim ederek bölgeden makam aracıyla ayrıldı.
Bir bölge sakini, Başbakan May'a:
-Afişinizi istemiyoruz!...
diye tepki gösterdi.
AB'den çıkış referandumunda yüzde altmışiki “Hayır” oyu veren İskoçlar, kapılarını açmayarak May'a kameraların önünde zor anlar yaşattı…”
….
Bu haber, birkaç farklı açıdan ele alınmalı.
Başbakan May, kameraları ve broşürleri de yanına alarak propaganda için İskoçya'ya gidiyor, kapıları çalıyor, ancak plan ters tepiyor, AB'den ayrılmak istemeyen İskoç'lar kapıları açmıyor. Yani, demokratik protesto haklarını, kullanıyorlar. Bunun üzerine Başbakan, propaganda broşürlerini posta kutularına atarak sessizce bölgeden ayrılıyor.
Uygarca bir girişim, karşılığında uygarca tepkiler…
Birkaç yıl önce Galler'i, İngiltere'yi ve İskoçya'yı ziyaret etme olanağını yakalamış ve bu geziyi sizlerle yazılarımda paylaşmıştım.
Gezimizin tarihi, İskoçya'nın İngiltere'den ayrılıp –ayrılmama referandumu öncesine rastlamıştı.
Birkaç ay sonra yapılan referandum sonucu, az bir farkla da olsa “İngiltere'den ayrılmama” kararı çıktı. İskoçlar, iç işlerinde serbest, dış işlerinde İngiltere'ye bağlı olma durumunu devam ettirmeyi uygun bulmuşlardı.
Bunun en büyük nedeni, İngiltere'nin AB üyeliği idi.
İskoçya'nın bağımsızlığından yana olanlar ise, İskoçya'nın doğalgaz dahil tüm varlıklarını İngiltere'nin sömürdüğünü, İngiltere'nin AB üyesi olmasının o kadar da önemli olmadığını, İskoçya'nın kısa zamanda kendi başvurusu ile zaten kabul edileceğini savunuyorlardı.
Referandum yapıldı, AB kartını elinde bulunduran İngiltere, -az bir farkla da olsa- İskoçya'nın “Birleşik Krallık” bünyesinden çıkmasını engelledi…
Ancak şimdi kozlar değişmek üzere.
İngiltere Avrupa Birliği'nden ayrılmanın hesabını yapıyor, İskoçya da yeni bir referandumla bağımsızlığını ilan etmenin altyapısını hazırlıyor…
Planlar ve dengeler değişti.
Peki, İngiltere ABD'den neden ayrılıyor, bu süreç nasıl başladı bir bakalım:
Bir görüşe göre bu çıkış senaryosu AB ve İngiltere'nin haricinde küresel yatırımcıların da korkulu rüyası.
Çin ekonomisini yeniden yapılandırmak için çaba harcıyor, ABD ise ekonomisini “sürdürülebilir” olarak canlandıramadığı için bir türlü faizleri arttıramıyor. Avrupa ise bir yandan sürekli düşen fiyatlarla mücadele ederken diğer yandan da sığınmacı sorunuyla başa çıkmaya çalışıyor.
Peki İngilizce AB'ni neden terk etmek istiyorlar?
Terkederlerse kim kazanır, kim kaybeder?
AB'den çıkma konusu 1984'ten beri süregeliyor bu ülkede. Gerek AB bütçesine yaptıkları ödemelerden gerekse Brüksel'den gelen emirlere uyma konusunda isteksiz olan İngiliz'ler, patlak veren göçmen kriziyle birlikte AB'den çıkarak tekrar ülkenin dizginlerini ellerine almayı planlıyorlar.
Ancak bu kolay atılacak bir adım değil. Zira çıkış kararı eyleme geçtiğinde bu sürecin yedi yıl sürmesi bekleniyor.
Diğer bir risk, işin ticari yönü.
Ülke toplam 465 milyarlık dolarlık ihracatının yüzde 44'ünü doğrudan AB'ye yapıyor. İthalatının da yüzde 50'si AB'den geliyor.
AB'den çıkış durumunda ise 28 AB üyesiyle tek tek ticari anlaşmalar yapması gerekiyor.
Ancak İngiltere'nin, dünya piyasalarında hem sanayi, hem de yeni teknolojiler alanında rekabetçi çok sayıda şirketi veya markası bulunmuyor.
Geçtiğimiz yıl yapılan referandum sonucu yüzde 52'ye yüzde 48'le AB'den çıkış kararı alındı.
Ayrılma sürecinin daha sağlıklı yürümesi için ise erken seçime gidiliyor.
Bakalım önümüzdeki günler neyi gösterecek…
..…
Dünyadaki gelişmelerden haberdar olabilmek açısından ele aldım bu konuyu.
En çok da İskoçlar'ın protestosundan etkilendim diyelim.
Bakalım bu süreç nasıl işleyecek ve ülkemize getirisi ya da götürüsü ne olacak?
Bekleyip göreceğiz….
Ele almak istediğim diğer konu “Çaresiz babanın icadı….”
Bakalım neymiş:
“Antalya'nın Kepez ilçesinde yaşayan alüminyum doğrama ustası Ali İhsan Yıldırım (39) ile eşi İlknur Yıldırım'ın (35) bebekleri Özge, 2014'te Akdeniz Üniversitesi Hastanesi'nde altı buçuk aylık dünyaya geldi. Prematüre doğan bebek, yeterlik kuvöz olmadığı için özel hastaneye sevkedildi. Gittiği özel hastanede damarına takılan kateter nedeniyle kangren olan minik Özge'nin daha onüç günlükken sol bacağı kesildi. Hastaneye dava açan aile hukuk mücadelesinden sonuç alamadı.
Baba Yıldırım, biriktirdiği üç bin lirayla kızı Özge'ye protez bacak taktırdı. Özge'nin bu protezle yürümeyi öğrenmesi için fizik tedavi görmesi gerekiyordu. Ancak tedavi parası kalmayan baba, 150 liraya kızına alüminyum ve ipten bir düzenek yaptı. Tavana asılı olan bu düzenek Özge'nin adım atarken dik durmasını sağladı.
Günde iki saat antrenman yapan Özge, adım atmayı başardı.
Baba Ali İhsan Yıldırım'ı mucit yapan olay ise, kızının sokakta oynayan çocuklara bakıp ağlamasıydı…”
Yerim azaldığından az ama öz yorum yapacağım:
= ilki işin maddi boyutu.
Hastanenin yaptığı hataya sahip çıkmaması,
Adli başvurulardan bir sonuç alınamaması…
Hastaneye sağlam giren bebek tek bacaklı çıkıyor, bunun sorumluluğunu da kimse üstlenmiyor, ailenin gerekli alet - edevat için maddi gücü olmadığı halde.
Adli başvurulardan sonuç alınamaması ise ayrı bir ilginçlik…
= İşin ikinci boyutu, sıradan bir babayı evladı nedeniyle mucit yapan mucize= Bunun adı sevgi…
Parayla satılmıyor, alınmıyor, ederi, bedeli ölçülemeyecek kadar değerli.
Bir bacağından yoksun ancak ölçüsüz sevgiyle büyüyen Özge'ye mutlu, huzurlu, onurlu bir yaşam dileğiyle…
Haftaya buluşuncaya dek, esen kalın, hoşçakalın sevgili okurlar….
Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.