Sizlere bu satırları, seyahatte olmam nedeniyle İstanbul'dan kaleme alıyorum sevgili okurlar. Karda kışta bu yolculuğun iki ana nedeni vardı, birincisi aylardır statta izlemeyi hayal ettiğim Galatasaray-Juventus maçı, diğeri ise bir doktor kontrolü. Yazılarımı izleyenler koyu bir Galatasaraylı olduğumu bilir, işte ben de aylar öncesinden planlamışım Aralık ayındaki bu maçı izleyeceğim, hem de olağan kontrolümü bu tarihe denk getireceğim. Ancak mızrak çuvala sığmadı. Bilet fiyatları öyle uçuk rakamlarda ki, üç kişi gideceğiz, maç seyretmek için bir servet yatırmak gerekiyor. Kar kış bir yandan, galibiyet garanti olsa, futbolda öyle bir şey de yok, gitmek zor, dönmek zor, velhasıl Galatasaraylıların bol olduğu bir dış mekanda maçı izlemeye karar verdik. Stat kadar olmasa da, yine de farklı bir ambians oluyor. Şimdi bu noktada, bir konuya değinmekte yarar var. Büyük spor kulüpleri hem seyirci bekliyor, hem de maç biletlerine fahiş fiyatlar uyguluyor. Neden? Miadı dolmuş ünlü futbolcuları transfer etmek için (Hepsi değil elbette). Bir de yayıncı kuruluşlardan bir sürü para alıyorsunuz, ayrıca bir başka kanala, Şampiyonlar Ligi'ni bir başka kanala, UEFA'yı bir diğer kanala satıyor, taraftarı hiç düşünmüyorsunuz, maç biletleri de tavan fiyatlarda olunca olmuyor.Bir taraftar maça gitmek isterse yüksek bedel ödeyecek, ekrandan izlemek isterse de iki adet şifreli kanal satın almak zorunda kalacak. Peki, sonuçta kulüpler bu bedeller karşılığında taraftarına ne veriyor? Şampiyonlar Ligi'nde bir tek Galatasaray kaldı, onun da akıbeti siz bu yazıyı okuduğunuzda belli olmuş olacak. UEFA mücadeleleri şimdilik Trabzonspor'un başarısıyla sürüyor, umarım sonuca ulaşır. Türkiye Kupası'nın hali ortada, dört büyük takımdan bir tek Galatasaray beşinci tura çıktı, o da son anda. Diğer büyük takımların hepsi bir alt lig takımına elendiler. Sonuçta Şampiyon da yalnızca bir takım olacağına göre, büyük takımların taraftarları hüsrana uğramış olmuyor mu? Elbette kimse kimseyi birkaç yayın kuruluşuna birden abone olmaya, ya da yüksek fiyatlarla maç biletleri almaya zorlamıyor, insanlar da bu tercihi biraz da kendileri yapıyor, ancak taraftar olduğu için bu tercihi zoraki yapıyor, takım tutmak, taraftar olmak farklı bir olgu. Kulüpler de ta-raftarını kollamalı, ya-bancı futbolcu seçiminde titiz davranmalı, elli tane yayın kuruluşuna maç satıp da taraftarını zor durumda bırakmamalı, bilet fiyatlarını abartmamalı. İşin içinde boş tribünlere oynamak da var. Ne zamandır bunları yazacaktım, sonunda fırsat çıktı. ** Gelelim ertelenen Galatasaray-Juventus maçına. Biliyorsunuz yazımı siz okumadan çok önce yazıyorum. Dün gece televizyonların karşısına kurulduk, heyecanla maçı bekliyoruz, maç başladı, kar başladı. Biraz oynandı, saha kapandı, çizgiler belirginsizleşti, hakem topu ve futbolcuları aldı, soyunma odasına gitti. Kar devam ediyor, saha temizleme çalışmaları falan, hakem ekibi arada bir görünüyor, sahaya ümitsiz bir bakış fırlatıp tekrar içeri giriyor. Sonunda hepinizin bildiği üzere maç tatil edildi. Bugün saat onbeşte ya oynanacak, ya ileri bir tarihe ertelenecek. Siz bu yazıyı okuduğunuzda da durum çoktan netleşmiş belki de sonuca ulaşılmış olacak. Yalnız şu anda her taraf karla kaplı, bilemiyorum. Bunlardan daha önemli şeyler var; Günlerdir kar yağacağı biliniyordu, uyarılar yapılıyordu, neden tedbirlerin alınmadığı konuşuluyor, stadın üzeri projede kapalı ama gerçekte kapalı değil, bir gazetenin haberine göre kulüp ile bakanlık bu nedenle mahkemelikmiş, öyle ya da böyle olması gerektiği gibi kapalı olsaydı bu sorun yaşanmayacaktı. Bir diğer konu alttan ısıtma olayı. Alttan ısıtmanın gerçekleştiğini ama yeterli olmadığını savunan var, doğalgazın hiç bağlanmadığını savunan var, gidip gerçeği kim bulacak, bulsa ne olacak… Maça gelen biletli seyirciler aynı biletleri kullanarak tekrarlanan maça girebilecekler, yırtık da olsa o biletleri kullanabilecekler, ama birde biletlerini “Artık işi bitti” diye atanlar var ki, işte onların hiç şansı yok. İki bin beşyüz İtalyan seyirci gelmiş, maç ileri bir tarihe ertelenirse onların hesabını da, “Oynananabilecek bir maçı erteleyen” Portekizli hakem verecek artık. Bu maçın pekala oynanabileceği yorumunu da ben değil, maçın yorumcuları yaptılar dün gece. Bundan çok daha kötü şartlarda ligde UEFA ve Şampiyonlar Liginde maçlar oynandığını anlattılar. Portekizli hakemin kardan korktuğunu bile söylediler. Hakemin ertelemeye dair yorumu ise “Karla kaplı bir sahada hata yapma korkusu” ve “Futbolcuların sakatlanma riski.” Öyle ya da böyle, bu maç otuzuncu dakikada ertelendi, şartlar oluştuğunda yeniden oynanacak. Bu durum bize gösteriyor ki tedbirler zamanında alınmalı, her şey önceden iyice hesaplanmalı. Kar yağışı normal bir doğa olayı ve biz Aralık ayındayız, bunun da hesaplanması gerekirdi. Maç ertelenmesi dünyanın sonu değil elbette, ilk defa da biz de görülmemiş ancak insanın gücüne giden İtalyan basınının alaycı görüntüleri ve ifadeleri. *** Bir anlamda bu olaya “İlahi adalet” gözüyle de bakabiliriz belki. Yıllar önce İstanbul'da Galatasaray-Juventus maçı oynanacak, ben de yıllık iznimi ayarlıyorum, (Bu konuyu yakın bir geçmişte de yazmıştım) kız kardeşim de biletimizi ayarlıyor, bu maça gideceğiz Giresun'dan kalkıp İstanbul'a geliyorum. O sırada siyasi bir nedenden ötürü Juventus takımı Türkiye'deki bu olayı bahane ediyor ve maça gelmiyor. UEFA maçı bir hafta sonraya erteliyor. Ben İstanbul'dayım maç için gelmişim, hafta sonu döneceğim ve deyim yerindeyse biletler elimizde patlıyor. Tabi benim bir hafta sonra tekrar gelmeme olanak yok. Hayatımda yaşadığım en büyük hayal kırıklıklarından birisidir bu olay. Düşünün Türkiye'de savaş yok, bir şey yok sırf İtalyan'ların kaprisi uğruna maç erteleniyor, UEFA da buna alet oluyor. Oysa savaşla iç içe yaşayan İsrail'de bir maç bile ertelenmemiştir. Yine İstanbul'dayım, yine maç için gelmişim ve yine erteleme. Neyse ki Ünal Başkan bilet fiyatlarını çok yüksek tuttu da stattan boynu bükük ayrılanlar ekibinin içinde ben de yer almadım. İşte böyle sevgili okurlar. Bugünün konusu oynanamayan Galatasaray-Juventus maçıydı. Oynanamayan bu maçın perde gerisinden bir taraftarın, ya da taraftarların kulüplerinden istedikleri ve bekledikleri… Zira maçların sonuçları geçici ancak takım sevgisi, forma aşkı, taraftarlık kalıcıdır… Haftaya buluşmak üzere… Not:Yazımı fakslamadan maçın tekrarı gerçekleşti. Cimbom yine hepimizi gururlandırdı ve Juventus'u şampiyonlar liginden elemeyi başardı! İşte biz taraftarların beklediği mutluluk bu! Yöneticilerin görevi ise bu mutluluğun alt yapısını hazırlamak… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.