En canlarımız… Yavrularımız, Çocuklarımız… Gözlerinin içine bakmaya kıyamadıklarımız… Masum kuzucuklar. İlgiye, sevgiye ve korunmaya muhtaç can'lar… Ancak ne kadar üzerlerine titresek de, bazen koruyamıyor, kollayamıyoruz. Eylül ve Leyla bebeklerden bahsediyorum elbette. Ne ilk oldu, korkarım ne de son olacak. Önce sekiz yaşındaki Eylül bebek girdi kabuslarımıza. 22 Haziran'da sokakta oynarken kayboldu. Cesedi, geçen hafta bir elektrik direğinin dibine gömülü bulundu. Boğularak öldürülen Eylül, cinsel şiddete de maruz kalmıştı. Acı üstüne acı. Ailesinin yaşadıklarını düşünmek bile zor geliyor. Şüpheler, Eylül'ün babasının daha önce iş vermediği kişi üzerinde yoğunlaştı. Şüphelinin annesinin de olaya karıştığı, oğluna telefonla konu ile ilgili bildirimde bulunduğu ortaya çıktı. Şimdi her ikisi de tutuklu, düğümü adalet çözecek. Sanki bir husumet cinayeti gibi bir izlenim oluşsa da, cinsel saldırı kısmına açıklık getirmek olası değil. Aslında, husumetin ya da kişisel kinin korumasız bir çocuktan çıkarılmasını anlamak hiç mümkün değil. Gerçek, Eylül kız'ın yaşamının acı içinde, işkenceyle sonlandırıldığı… Şu nedenle… bu nedenle vs. boş laf. Bir çocuğu vahşice, adice katletmenin özrü, mazereti olamaz. … Gelelim dört ya-şındaki Leyla bebeğe. Ailesiyle dede köyüne bayramlaşmaya gitmişti. Kapı önünde oynarken kayboldu. Ailesi, Jandarma, AFAD, UMKE, köylüler, gönüllüler, avcılar tarafından etraflıca arandı. Cesedi ise, daha önce defalarca aranan, köye 3 kilometre uzaktaki bir dere yatağında bulundu. Sırtında darp iziyle suya bastırılmış şekilde… İlk otopsi raporuna göre açlıktan iç organları birbirine yapışmış bir halde. Tecavüz konusu ise henüz net değil. Kimine göre yok, kimine göre bu konudaki otopsi henüz tamamlanmadı. Umarım ölmeden önce bir de bu acıyı yaşamamıştır. Kocaman mavi gözleri yüreğimize bir ok gibi saplanan Leyla bebeğin öyküsü kabaca böyle. Zaten yürekleri dağlayan bu haberleri mutlaka duymuşsunuzdur. … Yüreğinde insanlık kıpırtıları taşıyan hiç kimsenin kaldıramayacağı haberler bunlar. Üstelik, başka kayıp çocuk haberleri de dolaşıyor ortalıkta. Haylazlık nedeniyle evinden uzaklaşan kimisi bulunsa da, bir kısmı hala aranmakta… Yeni bir Leyla ya da Eylül dramı yaşamayacağımızı umalım. Çocuk cinayetleriyle ilgili çeşitli yorumlar yapılıyor bu olaylar sonucunda. Yazar Yazgülü Aldoğan şöyle bir tespitte bulunmuş: “Bütün uzmanlar bir konuda birleşiyor. Bu tür hasta ruhlu, sapık kişilik bozukluğu olanlar önce küçük hayvanlara şiddet uygular, taciz eder. Daha sonra alan genişletir, çocuklara ve sonra kadınlara yönelir. … Bugün bir köpeğe tecavüz eden, öldüren, işkence eden, yakan, arabasının arkasına bağlayıp sürükleyerek katleden manyak, sonra komşunun kızına karısına yapıyor. Hayvanlar bizimle birlikte yaşadıkları zaman biz onlara kızım, oğlum diye sesleniyoruz. İneğini, tavuğunu seven köylü de, kendisini, köpeğini seven şehirli de böyledir….” … Yazgülü Aldoğan'a katılmamak mümkün mü? Son günlerin bu acı olaylarından sonra konu ile ilgili bir çok yaptırım gündeme geldi. İdam ve kimyasal hadım bunlardan en belirgin olan iki tanesi. Anayasaya aykırılığı nedeniyle idam konusu fazla dillendirilmese de, kimyasal hadım ciddi anlamda dile getiriliyor. Bu nazik ve çok dikkatle ele alınması gereken konu gündemde kalır mı, yasalaşır mı bilemesem de bunların yanısıra başka çözümlerinde ele alınması gerektiğini savunanlara da hak veriyorum. Örneğin kadın dernekleri de yalnızca cezaları arttırmanın çözüm olmadığını, insanların temel de eğitilmesi gerektiğini savunuyor. Aslında karşı oldukları kimyasal hadım değil, çocuk cinayetlerini önlemenin sadece cezalarla sağlanamayacağını söylüyor, her konuda olduğu gibi, bu konuda da eğitimin önemine vurgu yapıyorlar. …. Gelişmeleri önümüzdeki süreçte hep birlikte göreceğiz. Bu konuda en ciddi tedbirler ve yaptırımlar uygulanmalı ki, bir daha Leyla bebeğin kocaman mavi gözleri yüreğimize ok gibi saplanmasın… …. Sevgili okurlar, haftaya yeni ve -umarım- güzel konularda buluşabilmek dileğiyle şimdilik, Esen kalın, hoşça kalın… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.