Geçtiğimiz hafta, iki kızını – birini boğmak – diğerini bıçaklamak suretiyle – öldüren anneyi yazmıştım.
Bunu yazarken de, kapının önündeki kedileri örnek göstermiş, yavrularını tehlikelerden korumak için nasıl sakladıklarını anlatmıştım.
Elbette anne, ister insan, ister başka bir canlı olsun doğanın en fedakar varlığıydı.
Dünyanın kuruluşundan, yaşamın ortaya çıkışından bugüne bu değişmez bir kuraldı. İstisnalar hariç.
Geçtiğimiz haftaki vahşi anne cinayetinden sonra şimdi bir başka benzer olay kanlarımızı bir kez daha dondurmaya yetti.
Şöyle ki;
“Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bilge Lord Kunduracı (36), oğlu Kaya'yı (7), karnından onyedi kez bıçaklayıp öldürdü. Kendi boğazını ve bileklerini de keserek intihara kalkıştı.
Bir gün bekledi, daha sonra eşinin arkadaşına “Çocuğumu öldürdüm, ben de ölmek üzereyim” diye mesaj attı.
Polise haber verildi, kadının babası Tahir Lord (64) olayı duyunca eve koştu. Gördüğü manzaraya dayanamayıp kalp krizi geçiren adam merdivenlerden yuvarlandı ve öldü.
Tutuklanan annenin, eşi Ercan Kunduracı tarafından terk edildiği ve boşanma aşamasında olduğu ortaya çıktı…”
Bu son derece sinir bozucu olayda Bilge Lord Kunduracı iki kişiyi öldürmüş oluyor. Oğlunu bıçaklayarak, babasının da kalp krizi geçirmesine neden olarak. İntihara yeltenen kadın, başarılı olamayınca da, adeta “beni kurtarın” dercesine birilerini arıyor.
Bu tür olayları “cinnet” diye adlandırıyorlar. Zira bu durumun, evlat katili olmanın, masum, kendini korumaktan aciz küçük bir çocuğu katletmenin mantıklı bir açıklaması yok.
Elbette bu kişinin de annelikle bir alakası yok. İki haftada iki ayrı evlat katili anneden bahsediyor olsak da annelere ve anneliğe birer örnek olmadıkları ortada.
Anneyiz, evladız, dünyanın bu en kutsal ilişkisi sonsuza dek devam edecek bu kesin.
Yeter ki başka kötü örnek yazmak zorunda kalmayalım…
XX
Şimdi yazacağım haber beni benden aldı diyebilirim.
Nihayet bu günü de gördük!
Yani dayak yiyen, öldürülen, yerlerde sürüklenen biçare kadıncağızları savunanları…
Geçtiğimiz haftanın haberi:
“İstanbul Kağıthane'de Nevin T. (41), eşi Mehmet T.ye (41) boşanma davası açmıştı.
Geçen hafta İstanbul Adalet Sarayı'nda duruşmaları vardı. Duruşmadan sonra Mehmet T., peşinden gittiği Nevin T.yi sokak ortasında dövmeye başladı.
Yere yığılan kadın “İmdat” diye bağırırken bir vatandaş koşarak olay yerine geldi.
Vatandaş dayakçı kocaya adeta uçarak önce bir kafa attı, sonra yere yatırıp dövmeye başladı.
Çevredekiler de dayakçı kocanın üzerine çullandı. Polise teslim edilen koca, eşini dövdüğü güvenlik kameralarından net görünmesine rağmen Nevin kendine vuruyordu dedi.
Savcı, kocayı serbest bıraktı.
Sekiz yıllık evli olan çiftin bir kızları var.”
…….
Çok bilindik bu kadın dövme olayının beni benden alan kısmı ise;
Nevin kendine vuruyordu savunması.
Buna artık ne denir, bilmiyorum.
Asıl konu tırmanan “kadına şiddet” olayları.
Verilere bir bakalım:
2017 yılında 409 kadın cinayeti işlendi, 387 çocuk cinsel istismara uğradı ve 332 kadına cinsel şiddet uygulandı.
2018 Ocak ayında erkekler tarafından 28 kadın öldürüldü. Bunun dışında çocuk istismarı ve cinsel şiddet devam ediyor.
Kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik çalışmalar ise devam ediyor.
Asıl önemli nokta, bu konuda toplumu bilinçlendirebilmek…
Üzücü konuları bırakalım ve Karadeniz fıkrası gibi bir olayı yazalım.
Rezidans'ı duydunuz da, Rizedans'ı duydunuz mu?
Rize'de gerçekleşen bu olaya gazete böyle bir başlık atmış.
Bakınız: “Rize Hemşin'de yaşayan Sezai Yüce (44) dev çam ağacının tepesine ahşap kulübe yaptı.
25 metre yükseklikteki kulübeye çıkmak biraz zahmetli. Önce merdivenle 10 metreye çıkılıyor,
Sonra da ağaca tırmanılarak kulübeye ulaşılıyor. Sezai Yüce kulübeyi 10 günde tamamlamış.
“Sadece rüzgarda biraz sallanıyor”” diyor. Kulübeyi görenler ise Rezidans değil, Rizedans diyorlar…”
Elektrik, su parası yok, misafir olayı yok, ne diyeyim bir de tırmanma derdi olmasa……
Bir başkadır benim memleketim…..
XX
Sevgili okurlar bu haftalık bu kadar.
Haftaya yeni konularda buluşabilmek dileğiyle şimdilik.
Esen kalın, hoşça kalın…
Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.