İçinde bulunduğumuz ortamda bir gezi yazısı yazmak ne kadar zor olsa da, bir kere başladık, devam ediyoruz. Rotamız ülkemizce çok az tanınan ve benim de daha önce görmediğim haklarında çok az şey bildiğim Baltık Denizi ülkeleri. Gemimize 5 Ağustos'ta Hamburg'un Kiel Limanı'ndan Costa firmasının Pacifica Gemisi ile başlamıştık. Pacifica yaklaşık 5 bin kişi taşıyabilen, her türlü donanıma sahip bir yüzen kasaba diyelim. “Deniz tutar” endişesiyle gemi yolculuğundan kaçanlar için not düşelim: Cruise gemileri son derece büyük olduğundan, denizdeki fırtına ve çalkantılardan etkilenmiyor, hatta dışarıya bakmazsanız denizde, okyanusta olduğunuzun farkında bile olmuyorsunuz. Kiel'den ayrılıp bir gün açık denizde yol aldıktan sonra Polonya-Gdansk, Litvanya-Klaipeda, Letonya Riga'yı gezmiş ve size buraları biraz aktarmıştım. Riga'dan ayrılıp gemimize dönüyor ve bir sonraki durak için dinlenmeye çekiliyoruz. 10 Ağustos Pazartesi öğlen saat 12.00'de Estonya'nın başkenti Talin'e yanaşıyoruz. Talin iki farklı bölümden oluşuyor. Şehrin bir tarafı kıyı şeridinin hemen üstünde yüksek yerde kurulu, diğer tarafı olan eski şehir ise limana yakın yerde. Şehrin yüksek kısmına 1219 yılında Danimarka Kralı Waldemar 2 tarafından kurulmuş Toompea Kalesi hakim. Belediye Binası Meydanı ise Baltık Bölgesindeki en eski Gotik yapıya sahip. Gemideki Türk rehberimiz Melike'nin önerisiyle tur almayarak (şehir limanın içinde olduğundan) şehri kendi olanaklarımızla gezmeye karar veriyoruz. Bu arada gemiden ayrılırken de limanda en az dokuz adet Cruise gemisi sayıyoruz. Şimdi bu şehirdeki turist girdisini düşünün. İstanbul kadar güzel mi, asla değil, ama iş bağlantı, iletişim, vizyon falan filan… Şimdi o konulara girmeyelim çıkamayız. Talin limanına inince, her Baltık şehrinde rastladığım bir üstü açık şehir içi tur otobüsü yakalıyor ve biniyoruz. Ücreti kişi başı 15 Euro olan turun suresi 50 dakika. Zaten bunlardan o kadar çok varki, birine yetişemezsiniz, biraz sonra öbürü geliyor. Bir de şöyle bir olay var parasını verip bileti alıp tur otobüsüne bindiniz, bir yeri çok beğendiniz, inmek istediniz, indiniz diyelim ki, indiğiniz yerde biraz oyalandınız, oturup bir şey içtiniz ya da resim çektiniz, elinizdeki biletle arkadan gelen diğer tur otobüsüne binip şehri gezmeye devam ediyorsunuz ve artı para ödemiyorsunuz. Turistlere sunulan güzel bir olanak. Shuttle'la yani tur otobüsü ile eski şehre gidiyoruz, hani her şehirde olan bozulmamış eski şehirden bahsediyorum. Çok kuzeyde olmamıza rağmen hava son derece sıcak Baltık ülkelerinin özelliği olan yeşillik her yerde bolca mevcut. Eski ve yeni binalar iç içe olmakla birlikte daha çok yeni yapılanmış bir şehir görünümünde. Ancak otobüsümüz ilerledikçe eski yapılar, bahçeli iki katlı binalar artıyor. Estonya-Talin'den ayrılıp gemiye dönme zamanı yaklaşıyor zira gemimiz saat 18.00'de Rusya St. Petersburg'a doğru yol almaya başlayacak, dolayısıyla 17.30'da herkesin gemide olması gerekiyor. Gemi kartları ile giriş-çıkış yapıldığından gemiden çıkan kişinin tekrar giriş yapıp yapmadığı kontrol ediliyor. Yani limanda kimsenin kalmadığında emin olunuyor, ola ki bir kişi gemiye zamanında dönmedi ise (en son gemiye dönüş ile kalkış arasında yarım saatlik bir pay var) evraklarını limana-gümrük yetkililerine bırakıyorlarmış. Hastalık vs. gibi olağandışı durumlarda ne gibi bir yol izliyorlar işte onu bilemiyorum. Ancak bu tip durumlar için mutlaka izledikleri bir prosedür olmalı, zira koca gemi ve beşbin kişi elbette bir yolcuyu bekleyemez. Estonya Talin ile ilgili şöyle bir not düşeyim: Şu ana kadar gezdiğim Baltık Limanları içinde- diğerlerine göre zayıf bulduğum bir şehir olmakla birlikte limanında en fazla Cruise gemisi olan yerde burasıydı. Gezip görülecek fazla bir yeri olmadığından gemi de buraya yalnızca beş saatini ayırmıştı ancak limana koca Cruiseler zor sığıyordu, bunun nedeni şehrin özelliğinden ziyade Baltık rotası üzerinde bulunmasından kaynaklanıyordu sanırım. Aynı duyguyu yıllar önce Yunanistan'ın Girit ve Rodos adalarında yaşamıştım. Güzel olmaya güzeldiler ancak şöyle beş-altı Cruise gemisi yan yana dizilecek bir durum var mı derseniz- asla! Sonuçta bir kaç dar sokak bir-iki otantik mağaza, şu Girit2ten hatıralık bir obje alayım dedim, “burada mı yapılıyor” diye sorduğum da dükkan sahibi “biz bunları Kuşadası Bodrum'dan topluyoruz” demesin mi? Sormasam kendi ülkemin el sanatını Euro ile satın alacağım! Bunları yazıyorum da aklınıza yanlış bir şey gelmesin, elbette oralarda çok güzel ancak en az onlar kadar güzel olan benim ülkeme neden bu kadar Cruise gemisi ve turist gelmiyor? Ve bir şeyler ters gidiyorsa, eksik yada yanlışsa ilk önce hatayı kendimizde aramamız gerekiyor. Küçücük ve önemsiz bir objenin bile turistik hizmete sokulduğu kimi yerleri gezip gördükçe turistik anlamda hakkını veremediğimiz tarihi mirasımız Anadolu'muzun dantel dantel işlenmiş kıyılarımızı Doğu-Batı sentezi, kültür mirası İstanbul'umuzu düşünüp kahroluyorum. *** Estonya Talin'i gezdik gemimize döndük, yemeğimizi yedik, gösteriyi izlemek üzere salonda yerimizi aldık. Her gece yemek saatinden sonra konser salonu gibi muhteşem bir salonda yaklaşık bir saat süren müzikli gösteriler oluyor gemide. Sürekli sahnenin ve sanatçıların değiştiği, danslı, görselliğe ve kulağa hitap eden bir müzik ziyafeti diyelim. İşte o akşam da Talin'den ayrılıp St. Petersburg'a doğru yol alırken uyku öncesi biraz müzik dinleyip eğlenelim düşüncesiyle bizde koltuklara kurulup bu görsel şöleni izlemeye başlıyoruz. Keyifli keyifli, biraz da uyku bastırmış koltuklarımıza yayılmışken birden mutluluk ve coşku sarıyor her tarafımızı çünkü sahnede Tarkan'ın “oynama şıkıdım şıkıdım” şarkısı icra ediliyor. İngilizce olarak, feraceli dansçı kızlar dans ediyor, şarkıcının etrafında, “yakalarsam muck muck” kısmına seyirci de eşlik ediyor, neredeyse herkes katılıyor nakarat kısmına, biz de bu tanınmışlıktan ötürü son derece mutlu oluyoruz elbette. Beşbin yabancının olduğu gemide on iki Türk ve Tarkan şarkısı artık duygularımızı siz hesabedin. Sevgili okurlar, haftaya muhteşem St. Petersburg anılarında buluşmak dileğiyle; Sakin, huzurlu, mutlu, sağlıklı bir hafta geçirmenizi umuyorum, hoşçakalın, esen kalın… Bu arada geçmiş Kurban Bayramınızı kutlar, sevdiklerinizle nicelerine ulaşmanızı dilerim. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.