Polisiye roman okuyan ya da bu tarz yayın, film, dizi takip edenler iyi bilir, bir katil genellikle öldürdüğü kişinin ailesinin etrafında dolaşır, bazen acısını paylaşır, bazen cenazesini bile taşır. Sevimli minik Gizem'in katili de öyle yaptı, adeta ailesiyle alay edercesine tabutunu sırtında taşıdı. Bir insanın bunca hınç dolu olup, kinini minicik bir bebeye- hem de bu şekilde akıtması sonra da pişkin bir edayla ailenin acısını paylaşıyor havalarında dolaşması nasıl bir ilmi ya da tıbbi terimle açıklanabilir bilemiyorum. Yolda sevimli bir çocuk gördüğünde durup sevme, yanağını okşama ihtiyacı hisseden sevgi dolu herhangi bir kişinin, elinde yetki olsa bu şahsa vereceği ceza ne olabilir sizce? Ya da Gizem'in ailesinin, hele hele annesinin… Kendisini savunacak bir avukat bile bulamayan bu şahıs, idam cezası olmadığından, gün gelecek cezaevinden çıkacak, belki evlenecek, belki çocuğu da olacak. Bu yazdıklarım ileride gerçekleşirse de, çocuk katili bu psikopat, muhtemelen kendi çocuğunun üzerine titreyecek… İnsanın “Bu ne haksızlık” diyesi geliyor. ** Konuyu yazmadım, hepinizin bildiğini varsayıyorum. Bildiğiniz gibi, katil zanlısı S.A., evin büyük kızının kendisine verilmemesi üzerine faturayı dünya tatlısı minik Gizem'e kesti. Gücü ona yetti diyelim. Oysa ki Gizem'in, damat adayının reddi olayında ne bilgisi vardı, ne de yetkisi, o hiçbir şeyden habersiz pikniğe gittiğini sanarak ölüme yol aldı. Korkakların işidir bu, dişini kendinden güçsüze geçirmek. ** Altı yaşındaki bir çocuğu koli bandıyla bağlayıp benzin dökerek yakmak ve o çığlıkları soğukkanlılıkla dinlemek… Düşüncesi bile insanı deli ediyor. Bir de, alacağı cezanın yaptığını karşılamayacağını bilmenin düşüncesi… Böyle bir vahşetin bir bedelinin olmayacağının düşüncesi… Güzel Gizem melek oldu uçtu, üstelik ölümü hissederek ve acı çekerek. Onu katleden ise muhtemelen can korkusundan “hücre hapsi” isteyecek… “Can güvenliği”, “İnsan hakları” vs., vs., masum Gizem'in canı, Katil zanlısı S.A.'nın canı… Gizem'in canını alanı korumak zorunda kalmak… “Sözün bittiği yer” burası olmalı. ** Bugün üzücü bir konuya girmeyecektim sözde. Ancak insan duyarsız kalamıyor, “İnsanlığın bittiğine” şahit olmak ise ayrı bir üzüntü konusu. Neyse ki dünyada pırıl pırıl, yüreği sevgiyle dolu, insan ve hayvan sevgisini içinde barındıranlar da az da olsa hala yaşamakta. Hatta öngörülür ki: “Dünya bu kişilerin yüzü suyu hürmetine dönmeye devam etmekte.” ** Yazımızı tatlıya bağlayalım ve diğer konumuza geçelim. Fırsat buldukça televizyon kanallarındaki yarışma programlarını izlemeye çalışırım. Yarışmaların üst düzey, orta düzey, alt düzey olması fark etmez, hepsi bir şeyler katmakta, bilgi, hafıza dağarcığımızı yükseltmekte. Aynı zamanda toplumsal “bilgi” düzeyimizi de göstermekte. Sorun da tam burada başlıyor zaten. Okumayan, araştırmayan, irdelemeyen bir toplumun, “toplumsal bilgi düzeyi” … ** Kanallardan birinde, gündüz saatlerinde “Aileler Yarışıyor” adında bir yarışma programı yayınlanıyor. Bu programın amacı hem eğlendirmek, hem hediyeler vermek, yarışmacılara ve izleyenlere hoşça vakit geçirtmek. Bu yarışmaya katılmak için se çok donanımlı, derin bilgi sahibi olmaya gerek yok, sorular basit ve güncel. Yanıtları ise halk arasında yapılan yüz kişilik bir anketin sonucu belirliyor. Yani yarışmacı, yüz kişinin verdiği yanıtı tutturabilirse soruyu doğru cevaplamış oluyor. Sözün kısası, doğru cevabı anketle önceden halk belirlemiş oluyor. “Yüz kişiye sorduk” diye başlayan Aileler Yarışıyor programının kuralı böyle. Şimdi, genel kültür ve bilgi düzeyimizi aktarabilmek açısından, bu yarışmanın bazı bölümlerinden aldığım notları paylaşmak istiyorum sizlerle: Soru: Çekirdeği bol olan bir meyve söyleyiniz. Yanıt: Çekirdek… ** Soru: Apartmanlarda müşterek kullanılan bir alan… Yanıt: Toplantı Salonu(!)… (Yanıt: asansör, hol, merdiven, giriş v.s. olmalıydı…) ** Soru: Kapısında girilmesi yasak yazan yer? Yarışmacının yanıtı: Apartman… (Bu cevap program sunucusunu epey güldürüyor.) ** Soru: Avrupa'da görmeyi çok istediğiniz bir şehir? Şimdi yanıtlara dikkat edelim: Bu yarışma programında beş kişi bir tarafta, beş kişi diğer tarafta, toplam on kişi yarışıyor. Ve Avrupa'daki şehirlere bakın ne cevaplar geliyor. Yanıtlardan biri: İtalya, Diğer: Newyork. Bir başkası: Manhatta, deyince sunucu dayanamayarak, -Coğrafya sıfır deyiveriyor. Bir iki doğru yanıttan sonra, sıra kendisine gelen bir diğer yarışmacı : -Manhattan,deyince sunucu: -Yok artık, demek zorunda kalıyor! On yarışmacından biri ülke ve şehir ayrımını, diğer üçü ise kıtaları karıştırıyor. New York, Manhatta ve Holywood Amerika'dan Avrupa'ya transfer ediliyor, üstelik içlerinden şehir olanı yalnızca New York. ** Bir başka gün, yine bu yarışmadan bir kesit, bu kez ünlü bir ailenin çok ünlü müzisyen oğlu yarışmakta. Yöneltilen soru şöyle: -Avrupa'da Akdeniz'e sahili olan bir ülke. Ünlü müzisyenin yanıtı: -İsviçre…(!) ** Ve yine aynı yarışma, bir başka gün, Soru: Vücudunuzda “B” harfiyle başlayan bir organ söyleyin? Yanıt: -Barmak… ** Bu yanıtı veren bir bayan, cinsiyetini belirtmemin nedeni ise büyük bir olasılıkla zamanında yeterli eğitim hakkı tanınmadığını düşünmemden. Bu yanıtın sorumlusunun kendisi olmadığı kanısındayım. ** Eksiğimiz okumak, kendini geliştirmek, yeni fikirlere açık olmak, araştırmak, içinde olduğumuz dünyadan başka dünyalar da olduğunu fark etmek… Gülümsetmek için yazsam da yeterince komik olmadığının ben de farkındayım. Önce bilgi dağarcığını, sonra vizyonu genişletmek gerek. Aydın insanın, aydın toplumun yolu buradan geçiyor. Okumak, okumak, ne olursa ve ne kadar çok olursa… Haftaya buluşuncaya dek esen kalın sevgili okurlar. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.