Bu hafta çağımızın sorunlarından biri olan şişmanlık ve obezite konularına bir el atayım dedim. Gerçi benim el atmamla dünyadaki obez sorunu hallolmayacak ama, nasılsa gazeteler yazıp televizyonlar söylese de yine de hallolmuyor, kilolu ve obez sayısı giderek artıyormuş. Bir rivayete göre obezite olayı şekerin icadından sonra başlamış. Bunun gerçeklik payını bilemem ancak, tatlı türü şeyleri çok sevdiğimden sürekli hanımlar üzerinde kamuoyu araştırması yapıyorum ve şaşırtıcı sonuçlar alıyorum. Zira : “Kırk yıl tatlı yemesem aramam” diyenler içinde de epey kilolular var. Ya bu kilolar başka nedenlerden kaynaklanıyor, ya da şekere gereğinden fazla haksızlık ediyorlar. Bu bilimsel bir yazı değil elbette. Siz yine de bana değil, hekimlere inanın. Gerçi eskiden yasak edilen her şey şimdi tek tek aklanıyor ya, neyse. Biz yine dönelim artan kilolara. Eğer birisi dünyada belli bir yaştan sonra istediğini yiyip içip de kilo almamanın hapını, formülünü ya da yolunu bulabilse acayip köşe olur herhalde. Çünkü insan vücudunda böyle bir sistem yok. Hem istediğini yiyip içeceksin, hem de incecik kalacaksın.Böyle olan insanlara dikkat edin, ya hormon bozukluğu vardır, ya da kilo almasına engel bir hastalığı. İnsanoğlunun sonradan vücudunda yağ ve et biriktirmesinin birçok nedeni var elbette.Yaşlılarımızı ve kaybettiğimiz büyüklerimizi hatırlayın, onlar doğa ile savaşmaktan, kendi işlerini kendileri görmekten, kilo, yağ, kolestrol bilmezlerdi. İçme suyunu kuyudan çeken, çamaşırını derede yıkayan, merdivenleri yürüyerek çıkan bu insanlar devamlı hareket halindeydi. Medeniyetin ortasında kuyudan su çekecek halimiz yok elbette. Her şey elimizin altında hazır olduğuna göre, vücudumuzu çalıştırmanın yollarına bakacağız. Bir kez asansöre biniyorsak, bir kez de merdivenleri çıkmayı deneyeceğiz, kısa mesafelere yürüyerek gideceğiz, spora vakit ayıracağız. Hele spor… Beden ve ruh sağlığı için son derece önemli. Diğer spor dalları yapılamıyorsa bile, sporların en güzeli olan yürüyüş hem her yaş için uygun, hem de maddi bir yük gerektirmiyor. Üstelik de sağlık sorunu dışında kimsenin bunu yapmamak için de bir mazereti yok. ** Bugün obezite dünyada bir hastalık olarak kabul ediliyor ve giderek yaygınlaşıyor. Kalıcı çözüm olarak da şunlar öneriliyor: - Beslenme alışkanlıklarının değiştirilmesi - Spor - Cerrahi yöntemler. Beslenme alışkanlıklarında hazır gıda tüketimi ile obezite arasında doğru bir orantı bulunmakta. Yani başka bir deyişle, hazır gıdalar obeziteyi arttırıyor. Dengesiz beslenme, yağlı ve kalorili ürün tüketimi, hareketsiz olunduğu saatlerde örneğin gece aşırı beslenme, alınan enerjinin harcanandan fazla olması, bunlar hep şişmanlık ve obezite nedenleri. Yüzyılımızın getirdiği hızlı yaşam tarzı ise ne yazık ki genel anlamda spora olan ilgiyi azaltmakta. Sporun önemi ise herkes tarafından kavranmış olmakla birlikte “zamansızlık” problemi spora ayrılan sürenin önünde bir duvar gibi durmakta. Arada bir yurt dışına çıktığımız zaman, ister büyük bir şehir olsun, ister bir kasaba, insanların işlerine, çarşıya, ya da yalnızca keyif için bisikletle gittiklerini görüyorum. Üstelik bu o kadar yaygın ki, genç, yaşlı hiç fark etmiyor, herkes bisiklet tepesinde, saçları bembeyaz olmuş nineler bisiklet kullanıyor, yollar buna göre düzenlenmiş, düşünün sporun en alasını yapıyorlar. Kültürleri böyle. Öyle ki, Danimarka'da Bakanları makam aracı bisiklet. Böylelikle hem ulaşımlarını sağlıyorlar, hem de zorunlu spor yapmış oluyorlar. Ancak zamanında büyük düşünülmüş, tüm anayolların kenarlarına ayrıca bisiklet yolları ayrılmış. Gelelim obeziteyle ilgili cerrahi yöntemlere. Bu konuya fazla bel bağlamamak gerekiyor zira her obezite hastasına cerrahi yöntem uygulanamıyor. Demek ki işi obeziteye vardırmadan, baştan sıkı tutmak gerekiyor. Bu konudaki verilerden söz etmek gerekirse, şu anda dünya nüfusunun bir buçuk milyarının fazla kilolu, en az beşyüz milyonunun da obez olduğu tahmin ediliyor. Aşırı şişmanlık yani obezite yalnızca yemekten kaynaklanmayabiliyor. - Kortizon kullanımı - Psikiyatride kullanılan bazı ilaçlar - Yanlış beslenme alışkanlıkları - Aşırı ve sık yemek yeme - Yağlı yemek yeme - İhtiyaçtan fazla kalori alma - Hareketsiz yaşam - Spor yapmamak. Bunların hepsi aşırı şişmanlığı tetikleyen şeyler. Bunun sonucu olarak da estetiğin yanı sıra, sağlık da bozuluyor. Uzmanların ifadesine göre dünya bu hızla şişmanlamaya devam ederse, kısa bir süre sonra en büyük erken ölüm nedeni obezite olacak. Bu kadar iç karartıcı bilgiden sonra her sabah erken saatte yaptığım spor ile yetinmeyip tükettiğim gıdalarda biraz indirim yapma kararı alıyorum ve rahmetli annaannemi hatırlıyorum. Annaanemi seksendört yaşında kaybettik. Rahatsızlığa yakalandığı seksenüç yaşına kadar ne tansiyonunu baktırmıştır, ne de doğru dürüst bir hekime başvurmuştur. Gerek olmadı. Ama, bir kalıp beyaz peynir almak için Osmaniye mahallesinin tepesinden meydana inerdi, onca marketi geçer, belli bir yeri var, oraya giderdi, taksi dolmuş kullanmaz, her yere yürürdü. Ölümünden bir yıl öncesine kadar da her işini kendi gördü. Ben sağlıklı bir yaşam sürmesini işte bu yürüyüşlerine bağlıyorum. Obezite ve şişmanlığı yazmışken Amerika'dan bahsetmemek olmaz. Malum ABD, bu konuda nam salmış bir ülke. Öğrenciyken oğlumu yollamıştık, “Anne burada insanlar şişmanlıktan sakat sandalyesinde gidiyorlar” demişti. Gerçekten de öyle, bizim de bir gezi şansımız oldu, gördük, ince insanlar da var ama şişmanlar öyle şişman ki, oğlumun dediği gibi kilodan yürüyemedikleri için tekerlekli sandalyeye biniyorlar. Yollarda bu şekilde giden bir sürü insan var. Bir de neredeyse bütün Amerika kızartma kokuyor diyebilirim. Her bir büfe gibi yerde bir şeyler kızarıyor, önünde ise koca bir kuyruk millet sıra bekliyor. Porsiyonlar ise dev gibi. Her bir kişi, bir aileyi doyuracak kadar kızarmış yiyecek tüketiyor. Biz ABD'yi anlatırken, başkaları da bizim çetelemizi tutmuş, Türkiye'de de obezite hiç de azımsanmayacak boyutlara ulaşmış. Sözün özü; Ya yiyip içip obez obez yaşamaya devam edeceğiz, ya ağzımızı tutup, spor yapıp, sağlıklı yaşamanın yolunu seçeceğiz. Ya da artık birilerini, yiyip için kilo almamanın bir çaresini bulsun diyorum.Haftaya buluşmak üzere esen kalın, mutlu olun… Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.