Hiddet ve inatla üzerine çıktığımız tabureden ayağımız kayıyor. Neden çıktığımız konusunda şüphesiz ki hemfikiriz. Biyolojik silah muhabbetinden evvel doğanın kökünü karıncalandıran o insan elinin her şeye burnunu sokuşuyor oluşu, dünyanın altının üzerinden nasıl olduğuna şahitlik etmemizi istiyor. Nitekim uzattığı mikrofonu tutamıyoruz, çünkü eldivenimiz yok. (!)
Karantina günleriyle beraber elini eteğini yaşamın o durmak bilmeyen koşu bandından çekmek durumunda kalıyor insan evladı. Ve bilinçsiz çığlıklarını duyuyor tüm kent sakinleri. Keza küresel salgın ülkemize ayak bastığından itibaren elinden tutup getirdiği cehaletle de mücadele ediyoruz.
Seferberlik ilanı ve krizin öten alarmıyla kapanan kepenkler…dört duvar arasına sığmaya çalışan halk…Zor koşullar altında izole olamadan sorumluluk bilinciyle görevini yerine getiren ve koruyucu ekipman ihtiyaçlarının karşılanmasını talep eden tüm sağlık çalışanları… Virüsün evlere yayılmaması adına istenen barınma talepleri… Tüm eğitim sürecinin dijitale evrilmesi… 65 yaş üstü yasağı… Dezenfekte ile tanışma sürecimiz… Durdulan yurtdışı uçuşları… ve daha birçok unsuru, zile basan beklenmedik bir misafir gibi kapıdan içeri alıyoruz.
Can kaybı tehditiyle burun buruna olduğumuz bu son günlerde ise dijital evrenin ayak izlerini takip etmekteyiz. Kimi zaman teyit edilmeyen birçok bilginin ağ ördüğü, kimi zamansa dayanışmanın ilk ve son durağı olduğu bir kara delik. Nitekim ne zaman biteceği bilinmeyen bu izole günlerde o bulunamayan boş vaktin ceplerini bu uçsuz ve bucaksız kara delikte karıştırabilirsiniz.
“Okumadığın gün karanlıktasın.” diyoruz. Keza birçok dergi külliyat değerindeki arşivlerini ücretsiz olarak erişime sunuyor, çeşitli yayınevleri ve fanzinler de bu çizgi dahilinde ilerliyor. Bir yandan da belgeseller, film festivalleri, spoiler içerikli “Evde kal” billboardları, arşivlenen konser kayıtları, günün sekiz saati kalkmadığınız o koltuğunuzdan gezebilmeniz için açılmış sanal müzeler…
Yoksa tek bir tuşla yaratıp yok edilebilecek olan bu dijital evrenin fişini çekmemek için zihnimizi mi uyuşturmaktayız? Halbuki biyolojik bir silahın yaydığı salgına karşı tam da bu noktada evlerimizin kapısını kilitliyoruz.
En iyi hamle, kuşkusuz ki yaşam denilen o çile yuvasını, dört duvar arasından ibaret sanan bir çocuğun hayal dünyasından inşa etmek olacak. Keza ötesi zor zanaat!
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.