Hiç kimsenin eşit şartlarda yetişmediğini bildiğimiz halde ne olduğu belirsiz bir kovalamacanın mağdurlarıyız. Bu mağduriyet bir eşeğe cüssesini aşacak kadar ağır bir yük sırtlandırarak eziyet etmekle başlar. Tıpkı toplumun insana ve insanın insana hem psikolojik hem de fiziksel şiddet uygulaması gibi.
Metropollerin işlek caddelerine baktığımızda gördüğümüz tek şey, süslü vitrinlerdir. Hayır, biraz daha dikkatli bakmalıyız. Görebileceğimiz tek gerçek görüntü o vitrinlerin ve uçsuz bucaksız caddelerin kuytu köşelerine sinen kimsesiz çocukların ve hayvanların yaşamla çıktıkları çetin savaştır. Bu savaşı görüyorsak bile yanından geçip gittiğimiz bir gerçeğin aynasıdır -bu aşikâr- “Her koyun kendi bacağından asılır.” Diyerek göz yumduğumuz ve geçip gittiğimiz yaşamların bir gün bizlere musallat olabileceğini hiç tahmin etmeden, sıyrılıp gitmeyi tercih etmemeliyiz.
Vardiyalı çalışan işçilerin aldıkları nefesler, takım elbiseli herhangi bir adamın stresli bir toplantı esnasında gevşettiği kravatında ya da servetini yatırdığı gömleğinin üzerine sipariş ettiği çay döküldüğü için garsonu azarlayan ve haykırarak gülen bir insanın kahkahasında ya da bir kadının lüks arabasından inerek gözde mekânından aldığı filtre bir kahvede verilmek üzere bekletiliyor olabilir.
Mağdur olduğumuz kovalamacanın amacı mükemmel sonuçlar doğurana -gebe kalmadan- altın madalya takılması-dır. Bu yaşam kavgasının ve curcunanın tek sebebi: o altın madalyayı boyuna geçirmek ve birinciliğin sarsılmaz tahtına tutkalla yapışmaktan başka bir zırvalık değildir.
Aslında bu madalya, bir otel odasına varmadan koridorun sağ çaprazındaki vazo gibi her şeyi gören, farkında olan ancak vasıfsız etiketini alnına yapıştırdıklarından ötürü değersiz hisseden bir temizlik görevlisine, meydanlarda hak ve hürriyet ateşiyle haykıranlara, canını dişine takıp “Coğrafya insanın kaderidir.” silsilesini ezip geçenlere, kadının tek başına var olarak yarım olmayışına, umutlarını kağıttan gemi yapıp yüzdüren ülkenin koca yürekli evlatlarına ve eylemlerini varlıklarından -kim oldukla-rından- üstün tutanlara takılmalıdır.
Bilmeli ki karşılaştığımız her kimse hiç bilemeyeceğimiz çetin bir savaşın kahramanıdır. Kovalamacanın bir parçası olacaksak dahi kahramanlık için değil, insan olarak iyiliğin yüceliği için koşmalı.
Bir gün…
Bir gün, hayatı takdir ya da onay almak için yaşamamayı, daima öğrenmeyi, haklısın demeyi, herhangi bir etikete ait olmamayı, sevmeyi ve “saygı” yı öğreneceğiz.
Bir gün…
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.