Değineceğimiz konu, Giresun'da ve her yerde ekonomik ve siyasal planların ana konusunu oluşturan, sosyo-politik kültürümüzün iliklerine kadar işlemiş “Rant” realitesidir… Giresun'da hangi muhit, neden değerleniyorsa, İstanbul'da da üçüncü köprünün sağı-solu, ötesi-berisi aynı sebeple değerleniyor. Şimdi denilebilir ki “bu, ekonominin altın kuralı…”. Tamam da dünyada kaç ülkede, herhangi bir sosyo-politik proje hayata geçirilecekken, sadece o projeden doğacak kâr ve o kâr'ın kimlere yarayacağı düşünülür? Kaç ülkede olduğunu bilemeyiz ama kesin bir ülke var: Türkiye! Herhangi bir yatırıma karar veren siyasi iktidar, buna karar verirken zaten kimseye sormaz, e koskoca Devlet Baba, gelip de çocuklarına mı danışacak! Bunun yanı sıra, hangi projenin nereye gerçekten faydası olacağına da kulak asmaz. Yanlış anlaşılmasın, bu dediğim sadece bu dönemle alakalı değil, hemen her dönemde böyle olduğu için politik kültürümüzün iliklerine işlediğini söyledim. Devlet, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına, rantçı bir psikoloji ile yaşamayı öğretti… Her baktığına, çıkarını düşünerek bakmayı öğretti… Bu öğrettiklerinin, gerçek hayattaki tezahürlerini örnekleyelim… Bir vatandaş, kuş uçmaz kervan geçmez bir yerden arazi aldı ve vatandaş bunu yaparken, diğer “saflar” da ona güldü. Ama vatandaş sabretti sabretti, en sonunda, saçma imar planlarıyla sıkış fıkış olan kent merkezinin dışına da imar izinleri çıktı… Bu neticeyi gören “saflar” da artık böyle düşünmek gerektiğine hükmettiler ve böyle düşünmeyerek saflık ettiklerini anladılar. Böylelikle de belli bir birikim yapabilecek gücü olmayan veya babasından anasından kendisine servet kalmayan vatandaş da zorunlu saf kategorisine giriverdi. Tabi bazılarının aklına şu gelecektir: “Ekonomik ve sosyal olarak şehirler de ilçeler de köyler de büyür ve bu büyüme de birilerine, ister istemez rant sağlar. Birileri de parasıyla, “serbest ekonomi”nin kurallarına gayet uygun biçimde arazi satın alabilir. Bunda ne mahsur var?” Bunun mahsuru, vatandaşların, hür iradesi ve servetiyle arazi almasında değil, devlet arazilerinin, devlet eliyle birilerine önceden, sessiz sedasız satılmasında. Devlet, kimin malını kime satıyor? Kime veya kimlere danışarak parselletiyor? Adaletli bir ihale veya benzeri bir yol izliyor mu? Hayır! Oyunun kuralı şu: Hangi dönemde hangi parti varsa, o dönemde o partinin yandaşları, doğabilecek olası rantlardan palazlanır. Yani, sade vatandaşın, ufak bir yatırımım olsun diyerek, masumane niyetlerle yaptığı yatırım, devletin politika aracı haline geldiğinde, nesiller boyu rantçılık oturmuş oluyor. Ben kimsenin, mal mülk almasına karşı değilim ve zaten meselem de o değil ama devlet eliyle, yıllardır tek bir düşünceye odaklandırılan insan tipinin, sosyal ve politik ahlaktan yoksun olduğu görüşündeyim. Bugün, üçüncü sayfa haberlerinde görülen toplumsal psikolojiye bir bakın… Sıraya girmeyi bilmeyen insanların fikir dünyasına bir bakın… Benden sonra tufan diyen hatta bunu slogan edinmiş bireyler nereden çıktı dersiniz? 2003'te enkaz devraldığını söyleyenlere de bir örnek verelim: Enkazı bırakanlar da bu sosyal ve politik ahlaktan yoksun kimselerdi: Batan bankaların hortumcularını ve benzeri insancıkları kast ediyorum. Onlara da rantçı olmak, çıkar kovalamak öğretildi! Voli vurarak zengin olmak benimsetildi! Türkiye'nin bugün en önemli sorunu, yazar Alev Alatlı'nın da dediği gibi “toplumsal psikoloji”de net olarak gözlemlenebilen yozlaşmadır. Bugünkü “dershane tartışması”nda, kimler bağırıyor faydalı diye ve kimler dayatıyor faydasız diye… Halk da şunu diyor: Dershane, kötü bir sistemin sonucudur ve kötü sistemi yok etmezseniz, dershaneyi yani sonucu yok etmeniz bir işe yaramaz! İlk önce, geleceğinizin emanetçisi çocuklara, politik ve sosyal ahlaktan bahsedin. Hatta liselerin müfredatına felsefe dersini, olanı değil de olması gerekenin arandığı en değerli nimeti koyun da müfredat denilen baskı unsuru da elle tutulur hâle gelsin! Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Makale Yazısı-
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.