İstemeyerek attığım bu başlık, zorumuza gidiyor, canımızı sıkıyor ama gerçek olduğunu yadsımak mümkün gözükmüyor… Giresun, yıllardır süregelen çarpık kentleşme (benim tabirimle “apartmanlaşma”) nedeniyle zaten gayet nemli olan iklimiyle yaz aylarında çekilmez oluyor ve hepimizi boğuyor. Buna bir de çay ocakları veya kafelerin önüne pervasızca atılan masa ve tabureler eklenince, bunaltıcı havanın yanı sıra yürümeye yol bulmakla uğraşmanız kaçınılmaz oluyor.
Geçtiğimiz günlerde halkın tabiriyle “çan kulesi”ni andıran o malûm yapı yıkılınca, aklıma geldi: Ya o yapının altında iki üç tane çay ocağı veya benzeri bir işletme olsaydı yıkılabilir miydi? Hiç sanmıyorum! Bakınız, meydan boyu gasp edilen yaya yolu, gözümüzün önünde duruyor… Kim, ne yapabildi? Ayrıca halkın, söz konusu yapıyı çan kulesine benzetmesi ve bunun da manevî duygularını zedelemesi, tezatlık barındıran bir manevîyat anlayışımız olduğunu ortaya çıkarıyor. Yani bizzat halkın hizmetine sunulmuş yürüyüş yolları, kaldırımlar, parklar ve yeşil alanlar bir bir gasp edilirken, bunların hiçbiri bizim ruhanî dünyamıza halel getirmiyor.
Şöyle bir düşünelim, o kuleden kurtulduk ve Giresun sokakları ferahladı mı? Denizden esecek rüzgârlar, bizi terden mahveden o boğucu atmosfere bir nebze muhalefet edip, havayı rahatlatmaya başladı mı? Cevap yine hayır! Gözümüze giren en büyük sorun halen gözümüze girmeye devam ediyor. Ne yazık ki bu sorunu çözecek kararlı bir irade de finansal kaynak da bulmak zor; Sayın Başkanımız Aytekin Şenlikoğlu, Giresun tarihine adını altın harflerle yazdırmak istiyorsa, belki bunu bir düşünebilir. İmkânsız değil ancak çok zor. Daha önce de birkaç yazıda belirttiğim gibi merkezî idarenin desteği olmadığı sürece, böyle geniş kapsamlı bir imar projesine girişmek, imkânsıza gayet yakın duruyor.
İnanın şunu tüm samimiyetimle söylüyorum, yaz aylarında İstanbul, Giresun'dan çok daha yaşanılası bir şehir oluyor. Öte yandan İstanbul'daki çarpık kentleşme ve talan bir şekilde ulusal basında yer buluyor veya sosyal medyada tartışılıyor ama benzer durumun Giresun'da yarattığı ıstırap bu platformlarda pek yer bulamıyor. Dolayısıyla, bir gün İstanbul bile rahat nefes alabilir ancak Giresun için bunu diyebilmek oldukça güç.
Tabi bu boğucu aksiyondan kurtulmanın alternatifi bulunabilir, eğer maddî olarak imkânlarınız elverişliyse, şehre yakın köylerden birine müstakil bir ev yaptırıverirsiniz… Şehir merkezine, sadece hayatî ihtiyaçlar hâsıl oldu mu gidersiniz, geri kalan zamanlarda otobandan direkt yaylaya kaçar veya denize akarsınız… Böylece bir nebze rahat yaşamış olursunuz. Bir diğer seçenek de memleketinizden vazgeçip, Ege veya Akdeniz kıyılarında bir yazlık alıp, kenara çekilmek fakat asıl mesele gönlünüzü de götürebilmek! İşte orası pek kolay değil çünkü memleket bu, boğsa da özleniyor.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.