Milyonların katıldığı Yenikapı mitinginde, Orhan Şaik Gökyay'ın “Bu vatan toprağın kara bağrında” şiirinden; iktidar çevrelerinin bir zamanlar ırkçı buldukları, Arif Nihat Asya'nın o meşhur, “Kız kardeşimin gelinliği/Şehidimin son örtüsü” şiirinden; Ahmet Arif'ten, Nazım'dan ve Mehmet Akif'ten mısralar dile getirildi. Yenikapı meydanında milliyetçilik rüzgârları esti. İktidar çevrelerinden “Kuvayı Milliye Ruhu” sesleri yükselmeye başladı. Kim bunları tasavvur edebilirdi? T.C; devlet dairelerinin tabelâlarından kaldırılacak; bu milletin çimentosu olan Türklük, ülkemizde yaşayan onlarca etnik unsurdan biri olarak telâffuz edilecek; “Ne mutlu Türk'üm Diyene” vecizesi dağlardan kazınacak; okullarda çocuklarımızın her sabah okudukları Millî And kaldırılacak ve gün gelecek; şartlar dayatacak; meydanlarda Tek Devlet, Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Vatan vurgusu yapılacak! Allah'a binlerce şükür olsun ki, bugünleri de gördük. Fakat ne yazık ki, duyguları ile hareket edenler, Erdoğan düşmanlığı nedeniyle bu önemli gelişmeyi göremiyorlar. Yenikapı meydanını dolduran milyonlar, ellerindeki Türk Bayrakları ile meydanı gelincik tarlasına çevirdiler. Türkiye bugüne kadar böyle bir şey görmedi. Bir diğer ilk de, iktidarın ve muhalefetin o meydanda sergiledikleri Millî Birlik tablosuydu ki, bunun Çok Partili siyasî hayatımızda bir örneğinin bulunmadığını hatırlatmak isteriz. Emperyalist Batı'nın vesayetinde yaşadığımız zilletin yarattığı umutsuzlukla, zaman zaman bu sütunlarda, Necip Fazıl Kısakürek'in “Süründüğün yeter artık! Ayağa kalk Sakarya!” mısraları ile isyan ettiğimiz oldu. Ve 7 Ağustos'ta, Türkiye ayağa kalktı! Bu millet, Büyük Millet olduğunu bir kez daha gösterdi. Mustafa Kemal Paşa, Sivas Kongresi'nden sonra gittiği Amasya'da düzenlenen bir panayırda, genç gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın'a, kendisini alkışlayan halkı göstererek şöyle demişti: “Bak birader, böyle milletten nasıl ayrılırsın. Bu palaspareler (hırpanî giysiler) içinde gördüğün insanlar yok mu, onlarda öyle bir yürek vardır ki, olmaz öyle şey!... Çanakkale'yi kurtaran bunlardır. Kafkasya'da, Galiçya'da, şurada burada çarpışan, mahrumiyete aldırmayan bunlardır. Bunların yanında olmayacaksın da nerede olacaksın?” Bu Büyük Milletin bir ferdi olduğumuz için mutluyuz. Öküzünün bir tekine vergi borcu yüzünden el konulduğu hâlde, devletine toz kondurmayan Yalovalı Halil Ağa için Atatürk, “Mübarek millet bu, adam millet” demişti. “Bu millet adam olmaz” diyenlere inat, milletimiz adam olduğunu tüm dünyaya ispatladı. Şimdi, aydınların ve siyasetçilerin adam olduklarını ispatlamaları gerekiyor. Batı'nın vesayetinde yaşama zilletini, bu millete artık kimse, 'çağdaşlaşıyoruz' diye kabul ettiremez. Sarıkamış felâketi hakkındaki raporunda, Alman Mareşali Liman Von Sanders, Türk askeri için şu değerlendirmeyi yapmıştı: “Üstlerine karşı güven ve inanç besleyen Türk askeri ile her şey yapılabilir!” İşte gördük; Bordo Bereli kahraman Başçavuş Ömer Halisdeniz'in; Özel Kuvvetler Komutanlığını teslim almaya gelen 20 darbeci askerin başındaki generali, gözünü kırpmadan öldürüp, nasıl, o hainler tarafından şehit edildiğini; 66. Zırhlı Tugayın tanklarını durdurmayı başaran fakat şehitlik mertebesine erişen Albay Sait Ertürk'ü; tankların altına yatan kahramanları! Hep yazdık; mesele millette değil; aydınlarda ve siyasetçilerde diye! Batı hayranı aydınlar ve siyasetçiler, yıllarca, bu millete kompleks aşıladılar. Fakat gene de, bu Büyük Milletin genetiğini bozamadılar. Atatürk bu milleti çok iyi tanıyor ve bu milletle neler yapılabileceğini çok iyi biliyordu. Nitekim, 4 Şubat 1919'da, Şişli'deki evinde, kendisi ile bir mülâkat yapan Refiî Cevat Ulunay'a, “Bir millî direnişle memleketi kurtarmak lâzım” dediğinde; Ulunay Mustafa Kemal Paşa'ya, “Paşam, millî direniş, güzel, ama neyle? Hangi askerle, hangi silâhla, hangi parayla? Maalesef Paşam, kupkuru bir çölden farksız oldu bu güzel vatanımız” cevabını verecek; Mustafa Kemal Paşa'nın cevabıysa şu olacaktı: “Çöl sanılan bu âlemde saklı ve kuvvetli hayat vardır. O, Türk Milletidir. Eksik olan şey teşkilâttır! Bu teşkilât organize edilebilirse vatan da millet de kurtulur!” Atatürk, o teşkilâtı kurmayı ve vatanı kurtarmayı başarmıştır. Bu milletle her şey yapılır. Yeter ki, bu milletin başına, bu millete inanan; tarih şuuruna sahip vatansever insanlar gelsin. Yani, mesele kılavuzda! Bu iktidarı çok eleştirdik fakat; bugün geldiğimiz aşamada; birçok vahim yanlıştan sonra, iktidarın emperyalizm gerçeğini kavradığını ve devlet aklı ile hareket etmeye başladığını görüyoruz. Umarız yanılmayız. Bugün, bu iktidarın arkasında, millî politikaları var gücüyle destekleyecek şuurlu bir Millet var. İktidar artık bir yol ayırımındadır; ya milletle birlikte olacak ya da bizi mahvetmekte kararlı Batı ile hareket etmeyi sürdürecektir. Böyle bir hata yapaklarını sanmıyoruz çünkü bu taktirde millet nezdinde bütün kredilerinin sıfırlanacağını muhakkaktır ve kendileri de bunu görmektedirler. Sadece iktidar için değil; siyasetçiler ve aydınlar için de şu tercih söz konusudur: Ya Türkiye; Ya Emperyalizm! Bizim görevimiz, doğru adımları desteklemek; yanlış adımlar atıldığında uyarı görevimizi yerine getirmektir. Bu bağlamda bir hatırlatma yapmak isteriz. CHP ve MHP Genel Başkanları Beştepe'ye davet edildiklerinde, CHP Genel Başkanı sayın Kılıçdaroğlu, HDP'nin davet edilmemiş olmasından duyduğu rahatsızlığı dile getirmişti. Daha sonra bu partinin, Muharrem İnce ve Gürsel Tekin gibi önemli isimleri, HDP'nin de katılacağı bir Millî Koalisyondan söz ettiler! Yenikapı mitinginin ertesinde, Cumhuriyet gazetesinin manşetinde de 'HDP kırıklığı' vardı. Efendim, mitingde asker varmış fakat HDP yokmuş! Bu zihniyet milletle gönül bağı kurulabilir mi? Büyük Milletimiz o meydanda ve Türkiye'nin dört bir yanındaki meydanlarda Tek Milleti, Tek Devleti, Tek Vatanı, Tek Bayrağı savundu. Peki, Kürt vatandaşlarımızı ayrı bir millet olarak değerlendirip; kendilerini bu milletin temsilcileri olarak gören; ayrı bir devlet kurmak için savaşan PKK terör örgütü ile organik bağını sağır sultanın bile duyduğu bir partinin, o meydanda ne işi olabilirdi ki? Ayrıca, bu anlayışa sahip bir parti, bir Millî Koalisyonda nasıl yer alabilir ve bu nasıl teklif edilebilir? 15 Temmuz Darbe girişiminden sonra, sayın Cumhurbaşkanının sergilediği birleştirici tavır gelecek için ümit vericidir. Diğer taraftan, sayın Cumhurbaşkanının El Cezire televizyonuna verdiği mülâkatta, “Omuz omuza vermemiz önemli. Suriye'deki çözüm için Rusya, İran, Irak ve hatta Lübnan'ın Suriye için bir araya gelmesi gerektiğini” vurgulaması ve “Anayasanın bana vermediği hakları kullanmayacağım” taahhüdünde bulunması da önemlidir. Her şey, önümüzde yeni bir sayfa açıldığını gösteriyor. Temennimiz, iktidarın ve muhalefetin bundan böyle, devlet aklı ile hareket etmeleridir. Ekranlarda, devşirilmiş sözde aydınları hayretle ve ibretle izliyoruz. Bunlar hâlâ utanmadan; Rusya'yla dostane ilişkiler kurulmasıyla; -darbenin başarısızlığı sebebiyle mutsuz oldukları apaçık meydanda olan Batı'dan kopacağımız ve eksenimizin kayacağı- endişelerini dile getiriyorlar ve akıllarınca, Demokrasi Batı'da 'uyarısı' yapıyorlar! Milletin kıblesi başka; bunlarınki başka! Bir Alman milletvekilinin, daha yeni, “Türkiye'nin NATO'dan çıkma riski bulunduğunu; AB müzakerelerinin amacının tam üyelik değil; Türkiye'nin Rusya ve Çin'le yakınlaşmasını önlemek olduğunu” söylediğini hatırlatalım! Bu mankurtların amaçlarının, Türkiye'nin Batı vesayetinin zilleti altında yaşamaya devam etmesi olduğu iyi bilinmelidir. Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Makale Yazısı-
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.