Çin'in başını çektiği Şangay İşbirliği Örgütü'ne biz de diyalog ortağı olduk. Bu önemli bir gelişme. Fakat, bundan rahatsız olan Amerika, Çin'le yakınlaşmamızı önlemek istiyor. Bu da gayet doğal. Vahim olan ise, kimi milliyetçi tanınan isimlerin, bu gelişmeleri okuyamayarak; Şangay Beşlisine girmemizi; 'Batı'dan kopmak ve demokrasiden uzaklaşmak' olarak değerlendirmeleridir. Batı'ya bu kadar bağımlı olununca, Batı'nın 'Uygur Türklerine Çin zulmü' yalanlarına inanmak da kolaylaşıyor!
Bizim Doğu Türkistan diye adlandırdığımız, Çin'in özerk Sincian-Uygur Bölgesinde Türk soylu halklar yaşamaktadır. Burada yaşayan soydaşlarımızın muhakkak ki, bazı sıkıntıları vardır. Fakat bunlar bizim, CIA güdümlü bağımsızlıkçılara destek vermemizi gerektirmez. Bu büyük bir hata olur. Ayrıca şunu da hatırlatalım ki, Uygur Özerk Bölgesinden bize gelen bütün bilgiler Batı kaynaklıdır! O nedenle, aslâ güvenilir değildir. Nitekim, 'Çin Uygur Türklerini katlediyor, dinlerini yaşamalarını yasaklıyor' haberlerinin de, Amerika kaynaklı yalan haberler olduğu meydana çıktı! Fakat ne yazık ki, devletimizin en üst kademelerinde bile bu, Batı kaynaklı manipülâtif haberler esas alınarak, Çin hakkında yorumlar yapılmaktadır. Meselâ, sayın Cumhurbaşkanımızın geçen yılki Kurban Bayramı mesajında da böyle olmuştur! Sayın Cumhurbaşkanı bayram mesajında, “Filistin'den Suriye'ye, Güney Asya'dan Türkistan'a kadar, dünyanın pek çok yerinde zulüm altında inleyen tüm mazlumların kurtuluşu için dua ettiği” söylemekteydi!
'Türkistan'da zulüm gören Müslümanlar' denilince, akla gelen, kuşkusuz Doğu Türkistan'da yaşayan Çin vatandaşı Türk soydaşlarımızdır. Dolayısıyla, bu sözlerle, Amerika'nın yaptırımlarına karşı yanımızda olduğunu açıklayan Çin, doğrudan hedef alınmış olunmaktadır!
Amerika aynı politikayı, Kırım Türkleri üzerinden de sürdürmektedir. Amaçlanan tabiî ki, Rusya ile de ilişkilerimizin bozulmasıdır. Rus uçağının düşürülmesiyle amaçlanan da bu değil miydi?
Çin ve Rusya Türklüğü hakkında söz söylemeye kalkanlar, iki düşünüp bir konuşmalıdırlar. Çünkü, önlerine konulan bilgilerin büyük bir çoğunluğunun, Amerikan istihbarat kuruluşlarının güdümündeki haber ajanslarının manipülâtif haberleri olduğu bilinmelidir.
Rusya ile ilişkilerimiz gelişirken, Rusya'nın PYD ile ilişkisi; Çarlık Rusya'sı ve Sovyetler Birliği ile tarihimizde yaşanan pürüzler 'hatırlatılarak', Türk-Rus dostluğunu baltalamak isteyenler; bizi, Kırım sorununda, Ukrayna tarafına itme gayreti içinde olanlar; Kırım Türklerine değil, Amerika'nın çıkarlarına hizmet ettiklerini bilmelidirler.
Bu konuda Kırım Tatar Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı (KTDF) Enver Sel'in, önemli uyarıları var. Sayın Sel, “Türkiye'nin diyalog kurduğu Cemiloğlu bin Türk'ün lideri. Hâlbuki, Kırım'da 350 bin Türk var! Türkiye asıl bunlarla ilgilenmeli” uyarısını yapıyor!
Birleşmiş Milletler'de Kırım'ın kime ait olduğu konusu oylandı. Aralarında Çin, Hindistan, Pakistan, Kazakistan ve Kırgızistan'ın bulunduğu 25 ülke Rusya dedi! Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan oylamaya katılmadılar. Türkiye de oylamaya katılmayabilirdi. Fakat katılarak Ukrayna'dan yana oy kullandı! Oylamaya katılmayanların ve çekimser olanların sayısı “Kırım Ukrayna'ya aittir” diyenlerden çok daha fazla!
Batı aynı oyunu bu kez Çin'de sahneliyor! Uygur Türkleri kullanılarak Çin'le aramız açılmaya çalışılıyor!
Suriye'de ne kadar cihatçı Uygur Türk'ü savaştı biliyor muyuz? Bunları kim organize ediyor?
Dünyadaki ve coğrafyamızdaki gelişmelere artık daha objektif bakmalıyız. Bunu da bize ancak Ankara Merkezli bir bakışın sağlayabileceği bilinmelidir. Yaşadığımız gelişmelerin algılanabilmesinin önündeki en büyük engel, Soğuk Harp döneminde, Avrupa ve Washington Merkezli düşünmeye alışmış olmamız ve bunun etkisiyle yaşadığımız millî refleks kaybıdır.
Doğu Türkistan üzerinden sürdürülen polemiğin amacı kuşkusuz, Türkiye'yi Atlantik hattında tutmaktır. Türk Dünyası elbetteki bizim bir parçamızdır. Fakat, Çin'de yaşayan soydaşlarımızın, her şeyden önce, Çin vatandaşı oldukları ve bizim, Türkiye olarak, Çin'le karşılıklı güvene dayalı ilişkilerimizi güçlendirdiğimiz takdirde, burada yaşayan soydaşlarımızın hayatlarının daha da kolaylaşacağı bilinmelidir. Çin'de yaşayan soydaşlarımız, Türkiye-Çin dostluğunun gelişmesinde bir köprü görevi görebilirler. Amerika'nın bu 'Tehlikeli Gelişmeyi' önlemek için, her zaman devrede olacağı da muhakkaktır!
Amerikan istihbarat örgütlerinin ve bunların kontrolündeki yüzlerce düşünce kuruluşunun, Amerika'nın çıkarlarına hizmet edecek politikaları dünya genelinde etkili kılmak için başvurmayacakları yöntem yoktur. Siyasetçileri, akademisyenleri, aydınları etki ajanı durumuna getirmek, ya da Batı hayranı yaparak kullanmak ilk aklımıza gelenlerdir.
TRT 1'de yayımlanan Payitaht Abdülhamid dizisine de sokmuşlar Uygur Türklerini! 18 Ocak'taki bölümde, Doğu Türkistan'a özgürlük isteniyor! Abdülhamid'i canlandıran karakter şöyle konuşuyor: “Doğu Türkistan'da Türk var, bayrakları hür dalgalanmıyorsa bizim suçumuz. Biz gideceğiz, devlet olarak gideceğiz, millet olarak gideceğiz. O ezanı orada okuyacağız”
FOX TV'de yayımlanan bir dizide, Türk askerini temsil eden bir karakter de, “Yaşasın Doğu Türkistan” diyordu!
Doğu Anadolu bölgemize, 'Kürdistan' denilmesi bizi ne kadar rahatsız ediyorsa; Çin'in 'Sincian Uygur Özerk Bölgesi' olarak tanımladığı bölgeye, 'Doğu Türkistan' denilmesinin de Çin'i o kadar rahatsız edeceği binmelidir.
A.A'nın (Anadolu Ajansı) bir haberinde de, “Çin'de Kamu görevlilerinin Uygurların evlerine yatıya gittikleri” bildiriliyordu!
Kaynak kim? Tabiî ki Batılı Ajanslar!
Tıpkı 1950 ve 1960'lı yıllardaki kara propaganda furyası gibi! O yıllarda Rusya için şu hikâye anlatılırdı: Bir Rus erkeği evine geldiğinde, eğer askılıkta yabancı bir erkeğin kasketini görürse içeri girmez!” Yani Rus erkekleri, gözlerine kestirdikleri kadınların evlerine girer ve istediklerini yaparlar! Evin erkeği de buna hiç ses çıkarmaz! Evet, bu yalanı yıllarca anlattılar. Milletimizi bu yalanlarla kandırdılar. Amaç tabiî ki, Amerika'nın yörüngesindeki yerimizi sağlamlaştırmaktı! Bu milleti daha ne yalanlara inandırmadılar ki! Meselâ, Amerika'nın bizi Sovyetlere karşı koruduğuna inanmamız gibi! Amerika Başkanı Wilson'un, 1918'de, “Türkiye diye bir devlet olmayacak ki, buraya büyükelçi gönderelim” sözünün bu millete unutturulması gerçekten büyük bir başarıdır!
İstiklâl Harbimiz sırasında bize en büyük yardımları yapan Sovyetler Birliği nasıl, 'En büyük düşmanımız'; bizi, parça parça dilimlemek isteyen Emperyalist Amerika nasıl, 'Kurtarıcımız' olarak bu millete yutturuldu?
Nasıl, “Büyük Türkiye” idealini bir kenara bırakarak, “Küçük Amerika” olmak sevdasına kapıldık?
İşin vahimi, bu gerçek bugün bile yeterince bilinmemektedir! Bunlar iyi bilinmedikçe de, Atatürk'ün Rusya ile kurduğu dostluğun ve Balkan ve Sadabat Paktları ile kurduğu Bölge Merkezli ittifakların önemi ve Batı ile ittifakın nasıl bir tuzak olduğu da anlaşılamaz.
İktidara yakın bir televizyon olan TV NET'te, 'Uygur Türklerine Çin zulmü' yalanlarının eleştirildiği bir programı seyredince, bu konudaki karamsarlığımız biraz azaldı. Çünkü, bilindiği gibi, bu anti komünist ve anti Sovyet yalanlara en fazla sağ kesim inanmaktadır. 3 Ocak akşamı TV Net'te, Nedret Ersanel'in yönettiği bir programda, 'Çin'in Uygur Türklerine zulmü' haberlerinin arkasında, CIA'nın olduğu üzerinde duruldu ve bu yalan haberlerin, Anadolu Ajansı'nda nasıl yayımlandığı soruldu. Bu gerçekten de çok vahim bir durum. Devletin resmî haber ajansı, böyle bir haberi nasıl yayımlar? Bu da, perişan hâlimiz resmidir!
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.