25 Aralık tarihli Grup toplantısında, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in değindiği konulardan biri de, 'Çin'in Uygur Türklerine yaptığı zulümdü!' Sayın Akşener şunları söyledi: “Milyonlarca Türk arındırma kamplarında, Türk ve İslâm karşıtı propagandaya maruz kalıyor.
Doğu Türkistan'da camiler yıkılıyor. Türk ailelerin yanına zorla Çinli erkekler yerleştiriliyor. Her gün dua ediyorum. Ama devletimizi yönetenlerden ses yok!”
Dışişleri Bakanlığımız, sosyal medyada yer alan, 'Çin'de hapishanede bulunan Uygurlu ozanın öldüğü haberleri üzerine', Çin'i kınayan bir açıklama yaptı! Koskoca devletimiz, Çin'den bilgi istemek varken, sosyal medya haberlerine bakarak, Çin'i kınadı! Fakat, Çin Devleti, ozanımızın canlı görüntülerini yayımlayınca, bu haberin Çin'i yıpratmaya yönelik bir kara propaganda olduğu ortaya çıktı!
Prof. Ahmet Bican Ercilasun da, bir makalesinde (Yeniçağ, 17 Şubat 2019), şu akıl almaz değerlendirmeyi yapmış: “Dünya için de büyük bir tehdit olan Çin, şu anda Uygur Türklerini ezmektedir. Türkiye'yi yönetenlerin de Türk olduklarını hatırlamalarının zamanı gelmiştir. Biz Türk'üz ve Doğu Türkistan'dakiler bizim kardeşlerimizdir.”
Anlaşılan o ki, 12 Eylül öncesinde yaşananlardan hiç ders alınmamış! Ne yazık ki, günümüz milliyetçiliği, yaşanan bunca acı olaydan sonra bile, Atatürk'ün antiemperyalist milliyetçiliğini benimseyebilmiş değil! Hâlâ daha, Amerika'nın dizayn ettiği, Sovyet düşmanlığından beslenen bir milliyetçilik anlayışı hâkim!
1950'lerden sonra, Amerika'nın güdümünde gelişen milliyetçilik, milletimizi, 'En büyük düşmanımızın komünizm olduğuna' inandırmıştı. Hâlbuki, Hâkimiyeti Milliye gazetesinde, 20 Temmuz 1920 tarihinde yayımlanan bir makalede, “EN BÜYÜK DÜŞMAN” bakınız nasıl tanımlanmış: “En büyük düşman, düşmanların düşmanı; ne filân ne de falan milletler, bilâkis bu âdeta her tarafı kaplamış bir saltanat hâlinde bütün dünyaya hâkim olan 'Kapitalizm' âfeti ve onun çocuğu 'Emperyalizm'dir. Artık bütün dünyanın anlamış olduğu bu hakikat bizde de idrâk ediliyor” (Attilâ İlhan, “Gâzi Paşa”, s. 11)!
Atatürk, 1.12.1921 tarihinde, T.B.M.M.'de yaptığı şu konuşmasında da, Türk Milliyetçiliğinin takip etmesi gereken çizgiyi çok açık bir şekilde belirtmiştir: “İlmî içtimaî noktasından bizim hükümetimizi ifade etmek lâzım gelirse 'Halk Hükümeti' deriz. Biz hayatını, istiklâlini kurtarmak için çalışan erbabı sâyiz, zavallı halkız. Mahiyetimizi bilelim. Kurtulmak, yaşamak için çalışan ve çalışmaya mecbur olan bir halkız. Binaenaleyh, her birimizin hakkı vardır. Salâhiyeti vardır. Fakat çalışmak sayesinde bir hakkı iktisab ederiz. Yoksa arka üstü yatmak ve hayatını sâyden muarra (çalışmadan) geçirmek isteyen insanların bizim heyeti içtimaiyemiz içerisinde yeri yoktur, hakkı yoktur. Efendiler! Biz bu hakkımızı korumak, istiklâlimizi emin bulundurabilmek için heyeti umumiyemizce, heyeti milliyemizce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı heyeti milliyece mücahedeyi (çarpışmayı) câiz gören bir mesleği takip eden insanlarız. Fakat ne yapalım ki, demokrasiye benzemiyormuş, sosyalizme benzemiyormuş, hiçbir şeye benzemiyormuş. Efendiler! Biz benzememekle ve benzetmemekle iftihar etmeliyiz. Çünkü biz bize benziyoruz, efendiler” (Kâzım Öztürk, “Atatürk'ün TBMM Açık ve Gizli Oturumlarındaki Konuşmaları”, s. 662).
Şimdi burada, 'Çin'i dünya için büyük bir tehdit olarak gören sayın Cilasun'a soralım:
Çin ne zamandan beridir ve niçin dünya için bir tehdittir?
Çin, Japon işgalinden kurtularak 1940'ların sonunda bağımsızlığına kavuştu. Bu nedenle, hiçbir zaman Batılı ülkeler gibi sömürgelere sahip olmadı. Aksine, Çin, Batılıların Doğu'daki en büyük sömürgesiydi!
Bu konuda anlamlı bir örnek: 1842 yılında, Çin imparatoru, halkını afyon alışkanlığından kurtarmak için afyon yasağı koymaya kalkışınca, afyon ticaretinden büyük kârlar elde eden medenî(!) İngiltere'nin ve Hollanda'nın donanmaları “TİCARET SERBESTLİĞİ ENGELLENİYOR” gerekçesiyle Çin limanlarını topa tutarlar!
Başkanlığı kaybettikten sonra senatörlük yapan ABD'nin altıncı başkanı olan John Quincy Adams, Amerikalı misyonerler örgütü önünde yaptığı bir konuşmada, bu savaştaki Anglo Sakson tezini savunurken, şu inanılması güç sözleri söyler: “Bu savaş, Çinlilere karşı Hıristiyan değerleri savunmak için yapılıyor. Bu değerlerin başında İsa'nın 'Birbirinizi sevin' ilkesi gelir. 'Birbirinizi sevin' ilkesi, birbirinizle ticaret yapmayı da ihtiva eder! Oysa Çin afyon ticaretini engelleyerek, bu ilkeyi çiğnemiştir!”
Çin de, dünyanın tüm mazlum milletleri gibi, Batı emperyalizminin yüzyıllarca acımasızca sömürdüğü bir ülkedir. Çin ancak 1978'den itibaren, katı devletçiliği terk edip, özel teşebbüse de ülke kalkınmasında yer verdikten sonra büyük bir ekonomik gelişme gösterecektir. Bu arada, Çin'in bu konuda Atatürk Türkiye'sini örnek aldığını da hatırlatalım! Evet, Atatürk Türkiye'si daha 1930'lu yıllarda, ekonomik kalkınmanın sadece devlet eliyle değil, aynı zamanda özel teşebbüsü de devreye sokarak gerçekleşebileceğini görüp, 1932 yılında 1. Kalkınma Plânı'nı kabul ederek, bunu büyük bir başarı ile uygulamıştı.
Çin bizi taklit ederek, emperyalist sömürü çarkını kırmayı başardı; biz ise, Çok Partili Sisteme geçtikten sonra, Batılıların telkin ve teşvikleriyle, 'ekonomik kalkınmanın özel teşebbüs eli ile gerçekleşebileceğine inandırıldığımız için', devlet teşebbüslerini özelleştirmek suretiyle bunlardan 'kurtulmuş'; fakat bu defa da, Batı Kapitalizminin uydusu durumuna gelmiştik!
Çin'in dünya için büyük bir tehdit olarak nitelenmesi olsa olsa bir akıl tutulmasıdır. Fakat ne tuhaftır ki, Prof. Bican Ercilasun'dan sonra bu kez, Yeniçağ Gazetesindeki 19 ve 20 Şubat tarihli yazılarında, Prof. Esfender Korkmaz'ın da benzer düşünceleri savunduğuna şahit olduk! Sayın Korkmaz, 'Osmanlı'nın ve Türkiye'nin yönünün Batı olduğunu; Türkiye'nin katılmak istediği Şangay İşbirliği Örgütüne üye ülkelerde demokrasi kültürünün oluşmadığını' hatırlatarak, Çin'den ve Rusya'dan uzak durmamız gerektiği uyarısını yapmış! Demek ki, sorun bir aydın sorunu! Demek ki, milliyetçi aydınlarımız Atatürk'ü zerre kadar anlamamışlar!
Batı'nın emperyalist devletlerinin MÜSTEMLEKECİLİK ve EMPERYALİZM döneminde yaptıklarını öncelikle Milliyetçi Türk aydınları çok iyi bilmek durumundadırlar. Bundan habersiz bir milliyetçilikten bu ülkeye ve bu millete hiçbir hayır gelmez.
Amerika ve diğer Avrupalı Emperyalist Devletler tarih boyunca, gelişmekte olan ülkelerin yer altı ve yer üstü kaynaklarına el koydukları gibi, bu ülkeleri borçlandırarak kontrol altına almak ve istikrarsızlaştırmak için ellerinden gelen her şeyi yapmışlardır. John Perkins'in “Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları” kitabında bu sömürünün boyutları konusunda birçok örnek vardır. Bunların 'barış götürmek adına' Irak'ta, Libya'da ve Suriye'de işledikleri cinayetler de gözlerimizin önündedir. Çin'e gelince; muhakkak ki, Çin, dış ticaretten büyük bir artı değer elde etmektedir. Fakat Çin'in Batılı Emperyalist Devletlerden en büyük farkı, hem kendisinin kazanması hem de işbirliği yaptığı ülkeye kazandırmasıdır. Bunu görememek için kör olmak gerekir.
Dünyayı Batı'dan ibaret zannedenlere ve bu milleti sürekli olarak Batı'ya yönlendirerek, aslında Batı'nın ekonomik, siyasî ve kültürel vesayetinin sürmesine hizmet edenlere şunu hatırlatmak isteriz: “Bir Kuşak Bir Yol” projesi, ülkemizi de yakından ilgilendiriyor. Türkiye, burada elde edeceği fırsatlarla Batı'nın ekonomik ve siyasî vesayetini kırabilir. Fakat gelin görün ki, bazı milliyetçi aydınlarımızda bile, 'Batı'dan kopacağız' endişesi hâkim! Hâlbuki, Batı'dan kopmadan gerçek bir demokrasiye ulaşmamız mümkün değildir!
Evet, bu ülkede gerçek bir demokrasinin kurulması ve temcit pilâvı gibi sürekli olarak önümüze getirilen 'BEKA MESELESİNİN' ortadan kalkması, ancak Batı'nın vesayetinden kurtulmakla mümkün olabilir!
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.