Taksim Gezi Parkı'nda, iktidarın, halka rağmen yapmak istediği rant amaçlı düzenlemeye karşı başlayan direniş, ülke genelinde ve dünyanın her tarafında, Başbakanı protesto eylemlerine dönüştü. Siyasî partilerden bağımsız olarak, kendiliğinden gelişen bu gösteriler, umarız iktidarın ve muhalefetin bugüne kadarki politikalarını da gözden geçirmelerine vesile olur. Dış basın gösterileri ilk haber olarak verirken, 'AKP Medyası' rutin yayınlarını sürdürerek, yandaşlığını bir kez daha kanıtlamış oldu! İktidarın, 'Açılım' siyaseti ile PKK'ya verdiği tavizler; Hukuk Devleti ayaklar altına alınarak, Silâhlı Kuvvetlerimize karşı yürütülen akıl almaz operasyon; Atatürk'e yapılan hakaretler; Suriye politikasının sebep olduğu vahim sonuçlar; diktatörce uygulamalar; yolsuzluklar; Ali Bulaç'a, 'Bunlar şehir Bedevisi' dedirten bir zihniyetin eseri olan imar uygulamaları ve daha birçok sebep kamuoyundaki gerilimi giderek tırmandırdı ve nihayet Taksim'de, kaynayan tencere kapağını fırlattı attı! Kimse dış irtibatlar falan aramasın; yegâne sorumlu, olayların bu noktaya geleceğini değerlendiremeyen ve polisimizi, sorumsuzca halk kitlelerinin üzerine süren iktidardır. Yaşadıklarımız, yüzde elli oyun verdiği öz güvenle, kibri tavan yapan iktidarın, 'İktidarım, her şeyi yaparım' anlayışına kendini kaptırmasının sonucudur. Türkiye Cumhuriyeti'nin kısaltması olan “T.C” ibaresinin devlet dairelerinin tabelâlarından silinmesine kadar varan çılgınca uygulamalara şahit olduk! İktidarın şaşırtıcı bir uygulaması da, Türklüğe bakışı sorunlu olanlar arasından seçtiği 'Âkil Adam'lardır. Bunların 'veciz' söylemlerinden birkaç örnek verelim: Etyen Mahçupyan: “Nasıl ki, Almanlar Yahudi soykırımı yaptılarsa, Türkler de Ermeni Soykırımı yapmışlardır. Soykırımı itiraf etme sırası Türklerde!” Kadir İnanır : “PKK'lılar neden kardeşimiz olmasın. PKK bir Kürt partisidir.” Prof. Doğu Ergil: “PKK'lı da asker de bu ülkenin evlâdı. Bir şehit tutturdular gidiyorlar. Ne şehidi Allah aşkına!” Hilâl Kaplan : “Artık Türk Bayrağı isminin değişmesi gündeme gelmeli tezine katılıyorum!” Baskın Oran: “Türk üst kimliği bölücüdür! Kürtler bu sefer de hayal kırıklığına uğrarlarsa memleketi kontrol edemeyiz!” Hani Öcalan “50.000 kişi ile ayaklanırız” demişti ya onu kast ediyor olmalı! AKP'nin gözdelerinden, Ermeni asıllı vatandaşımız Etyen Mahçupyan, TESEV için hazırladığı raporda da, 'Türk Milleti' 'Türk Devleti' 'Türk Vatandaşı' ve 'Türk Kültürü' gibi ifadelerin kullanılmaması önermişti! AKP yetkililerinin de benzer düşünceleri savunduğu biliniyor. Meselâ AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı isimli Hanım şöyle buyurmuştu: “Anayasayı değiştireceğiz ve vatandaşlıktaki Türklük tanımını kaldıracağız. Yoksa demokratikleşmeyi yapamayız!” CHP ve MHP'nin boykot ederek üye vermediği AKP ve BDP'lilerden oluşan “Çözüm Süreci Komisyonu”nda konuşan BDP'li üye Hüsamettin Zenderlioğlu, “Bana sen 'Türk düşmanısın” dendi. Dedim ki, “Bayrağı yanımda taşıyorum. Eğer öyle olsaydı atar, yanımda taşımazdım” ifadesini kullanınca, AKP'li komisyon üyesi Mehmet Metiner araya girerek şu densiz uyarıyı yapıyor: “Ne Türk bayrağı! 'Türkiye bayrağı'! Her şeyi Türkleştiriyorsunuz!” Türklüğe karşı şu 'yiğitliğe' bakar mısınız? Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı da, anayasamızın değişmez maddelerini şu sözlerle eleştirmekten çekinmedi: “Buna değişmez madde niteliğini kim verdi? Niye değişmez yani? O üç maddeyi değiştiremeyeceksin! Böyle mantık olmaz! Milletin dediği yerde değişmez diye bir şey olmaz!” “Millet ne derse o olur!” Tamam, iyi de, millete sordunuz mu? Millet ne istiyor öğrendiniz mi? Ne gerek var ki, millet onları yüzde 50 oyla seçmedi mi? Ellerinde 'Genel Vekâletname' var! Millî İradenin temsilcisi olarak istediklerini yapmak hakkına sahipler! Demokrasiden anladıkları işte budur! Ülke geneline ve Türklerin yaşadığı bütün ülkelere yayılan, Cumhuriyet tarihinin bu en kapsamlı kitle gösterilerinin daha da büyümemesi için yatıştırıcı bir üslup zorunlu iken, Başbakan mutat olduğu üzere milleti germeyi ve akıl almaz tehditlerini sürdürüyor! “Yüzde elliyi evlerinde zor tutuyoruz” söylemi Başbakana ait! Başbakana göre protestocular 'ÇAPULCU'! Fakat artık milletin tehditlere aldırış ettiği yok! Korku duvarları yıkıldı! Türk Milleti, anayasadan doğan direniş hakkını kullanıyor. Millet, Cumhuriyetin değerlerinin hedef alındığını görünce 'Anayasayı Koruma ve Kollama Görevini' kendisi üstlenmiştir. Ve şimdi alanlardadır! Temennimiz bu eylemlerin, Gandi'nin pasif direnişi örnek alınarak, bütün sahte demokratların ve halk düşmanlarının maskeleri indirilene kadar vakarla sürdürülmesidir. Milletin, demokrasi ile bağdaşmayan keyfî uygulamaları protesto etmesi en demokratik hakkıdır. Fakat ne yazık ki, şehirlerimizi yakıp yıkan PKK'lı teröristlere gösterilen müsamaha, ellerinde Türk Bayrağından başka bir şey olmayan protestocu vatandaşlarımıza gösterilmemiştir. Göstericilere gaz bombası, tazyikli su ve biber gazından sonra plâstik mermi ile ve İzmir'de, nahoş görüntülerinin ekranlara yansıdığı gibi, elleri sopalı sivil polislerle müdahale edilmesi son derece vahimdir. Diğer taraftan gösterilere çok geniş kesimlerin katılmasından rahatsız olanların varlığı da bir gerçek! Bunlardan biri olan BDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş şu değerlendirmeyi yapmış: “Halkın tepkilerini değerli buluyoruz. Ancak bu eylemle birlikte şu an bazı ulusalcı, ırkçı ve milliyetçi kesimler Kürt sorununu nasıl baltalayabilirizin içindeler!” Cümleyi düzeltmeden verdik. 'Beyimiz', Türk vatanseverlerinin, ellerinde Türk Bayraklarıyla protesto gösterilerine katılmalarından; “Mustafa Kemal'in askerleriyiz” sloganını atmalarından rahatsız! Milliyetçi ve Ulusalcıların yakınlaşmalarından ödleri kopuyordu; bu Millî Cephe'ye artık anti kapitalist Müslüman gençler de katıldı! Bu durum korkuları kâbusa çeviriyor. Eren Erdem, Aydınlık'ta, Gezi Parkı'ndaki tabloyu şöyle değerlendiriyor: “Ülkücüler ve İslâmcılar sabah namazı kılarken, etraflarında Marksist gruplar barikat kurmuştu. Namaz kılan yoldaşlarına polisin müdahale etmesini engellemek için bedenlerini siper ettiler!” 60 küsur yıldır SAĞCI-SOLCU oyunuyla böldükleri kitleler artık Atlantik Ötesi'nden tezgâhlanan bu oyunun farkına vararak bir araya geliyor. Bu muhteşem bir gelişmedir. Korkmakta haklıdırlar! 31 Mayıs bir milât'tır; bundan sonra artık başka bir Türkiye olacak. Atlantik ötesinin ve işbirlikçilerinin öngöremedikleri yepyeni bir süreç başlamıştır. Türk Milleti'nin Kuvayı Milliye Ruhu ile Diriliş Sürecidir bu! Yalnız şu uyarıyı yapalım: Bugünlere, 'Avrupa ve ABD merkezli' ezberci bir görüşle geldik. Türk siyasetini hep Batı ideolojileri şekillendirdi. Artık hayatımıza bu ezberler değil, bu ülkenin ve bölgemizin gerçekleri yön vermelidir. 'Bu Millet adam olmaz' diyenlere millet cevabını vermiştir. Bu millet, 'adam gibi adam' olduğunu ispatlamıştır. Şimdi sıra aydınlardadır. Bu halkı, Atlantik ötesinin ve işbirlikçilerinin güdümünden kurtararak millî hedeflere yöneltecek olanlar tarih şuûruna, VATAN ve MİLLET sevgisine sahip aydınlarıdır. Atatürk, “Mübarek millet bu, adam millet! Şimdi onun karşısında adam olmak bize düşüyor!” demişti. Evet! Şimdi sıra aydınlardadır! Makaleyi Paylaş Facebook'ta Paylaş Twitter'da Paylaş
Makale Yazısı-
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Yeşilgiresun Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Yeşilgiresun Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Yeşilgiresun Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Yeşilgiresun Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.